CHP milletvekili Ali Mahir Başarır’a söyleyeceklerim var

Programın ilgili bölümlerini sonradan izledim.

*

Sağdan soldan yapılan her türlü çarpıtmayı bir tarafa bırakarak işin doğrusunu yazıyorum:

*

Evet... Ali Mahir Başarır, “satılmış ordu” manasına gelecek bir laf ediyor programda. Uyarılınca da “Ben ‘Ordu satılmıştır’ demedim, Tank Palet Fabrikası’nın satılmasını kastettim” diyor.

*

Ali Mahir Başarır’a bazı tavsiyelerim olacak:

*

- Tank Palet Fabrikası olayından yola çıkarak “Ordu satılmıştır” demeniz, çok büyük talihsizlik. Keşke dolu dolu bir özür dileseydiniz. “Yanlış yaptım, kastım bu değildi” vurgusunu şöyle kuvvetli bir şekilde ortaya koysaydınız.

*

- Tank Palet Fabrikası olayına en şiddetli itirazı yapmak, tabii ki hakkınızdır. Ama bunu yaparken “satılmış ordu” derseniz, Tank Palet Fabrikası’yla ilgili haklı itirazlarınızı da gömmüş olursunuz.

*

- “Katar” kelimesine nasıl olsa alıcısı var diye bu denli yüklenmemek gerekir Ali Mahir Bey. Kıvam kaçması olunca, etkisi azalır.

*

- Tartışmanın şehvetine kapılmayın Ali Mahir Bey... Tartışmalar geçer gider, geriye milletin gözbebeği orduyu inciten o açıklamanız kalır.

*

- Gürül gürül, dolu dolu özür dilemekten çekinmeyin Ali Mahir Bey... Küçülmez, büyürsünüz.

GURUR DUYDUK KIZLAR

BUGÜN Hürriyet’in manşetinde jimnastikçi kızlarımızı birinciliğe taşıyan öykü var.

Çok ibret alınacak bir öykü bu...

*

Bu öyküde...

Anadolu’nun kızlarına duyulan güven var... Başarıya duyulan inanç var... Hedef ve strateji doğrultusunda yol almanın önemi var... Çalışarak ve inanarak başarmanın mümkün olduğunun kanıtı var.

*

Gurur duyduk.

Hem kızlarımızla, hem de kızlarımızı bu başarı için yetiştiren hocalarıyla...


GONCA VUSLATERİ’YE SAVUNMA TÜYOLARI

ŞİMDİYE kadar bir parça entel takılmakta olan Gonca Vuslateri ile nispeten arabesk bir hava estiren Hakan Altun arasında yeni filizlenen aşkla ilgili sosyolojik, ideolojik ve kültürel uyumsuzluk yorumları yapılıyor. “Ne alaka ya ne alaka” diyen diyene... Gonca Hanım, şu ana kadar suskunluğunu korudu. Belki de ne diyeceğini bilemediğinden susuyordur. Kendisine yardımcı olup birkaç tüyo vermek istiyorum. Mesela şöyle şeyler söyleyebilir:

- Kas, kas, kas... E ama bir yere kadar abi.

*

- Canım çıkmıştı entel dantel takılacağım diye... Oh be!

*

- İçimden bir arabeskçi çıktı... Ben de özledim, ben de... Resmi var şu an elimde...

*

- Ve benim kervan Cihangir’den Etiler’e göçer abi.

*

- Ben bir krala gönül verdim, gidin işinize.

*

- Ben entelken de Hakan Altun dinlerdim.

MESAJ YAZARKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN 7 KURAL

- KURAL BİR: Bir kelime yaz, gönder. Bir kelime yaz, gönder. Bu yöntemi terk edin. Her mesajın, bir uyarı ziliyle karşı tarafa gittiğini sakın unutmayın.

*

- KURAL İKİ: Lügat paralamayın, lafı uzatmayın, kısa kesin.

- KURAL ÜÇ: “Bir şey sorabilir miyim” diye mesaj atmayın. Sorun.

- KURAL DÖRT: Ayrı yazılması gereken de’leri bitişik yazanların belli çevrelerde hiç ciddiye alınmadıklarını aklınızdan çıkarmayın.

- KURAL BEŞ: Emoji ile dert anlatmak, bir yere kadardır. Abartmayın.

- KURAL ALTI: Size komik gelen karikatür, fıkra türü malzemeleri anında mesaj olarak karşı tarafa atmayın. Unutmayın: Herkesin mizah duygusu farklıdır.

- KURAL YEDİ: Komik bulduğunuz bir mesajı “hahahaha” diye karşılamayın. Çok baştan savma kaçıyor.


ATATÜRK YAŞASAYDI

REFAH Partisi’nin yükselişe geçtiği dönem.

Refah’ın Atatürk karşıtı olduğuna dair haberler dolaşıyor sağda solda.

*

Ve Erbakan Hoca, herkesi afallatan o meşhur çıkışı yapıyor:

*

“Atatürk yaşasaydı Refah Partili olurdu.”

*

Baktım, geçen gün Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu, “Atatürk yaşasaydı Saadet Partili olurdu” demiş.

*

İlahi Temel Bey!

Ne gerek vardı bugünün Türkiye’sinde hiçbir bağlama sahip olmayan böyle bir cümleyi aynen kopya etmeye.

*

Erbakan Hoca yaşasaydı...

“Seni gidi taklitçi seni” der miydi acaba?


PARALAYA PARALAYA LÜGAT BIRAKMADILAR

ADI aşk iddialarına karışan Tuba Büyüküstün, şöyle bir metinle çıkmış sevenlerinin karşısına:

*

“Biliyorum bana aşkı yakıştırıyorsunuz. Ama ben bu aralar kendimle bir ilişki yaşıyorum. Kendimle bitmeyen bir randevudayım. Kendi gözlerimin içine bakıyorum. Kendi ellerimi tutuyorum. Önce kendi ruhuma dokunmalı, aşkın kendisi olmalıyım.”

*

Breh! Breh! Breh! Hiç mi arkadaşı yok Tuba Hanım’ın?

Kendisine şöyle şeyler söyleyecek:

“Sil çabuk bunları sil... Amma lügat paralamışsın ha! Ne olacak aşkın kendisi olacaksın da... Böyle bir düzine klişe laf edeceğine var ya da yok desene.”