Paylaş
Mesela şöyle haberler:
*
Birkaç Pakistanlının, Türk kadınlarının görüntülerini çekip paylaşması...
*
Birkaç Afgan’ın, garson kızımıza yiyecek gibi bakması...
*
Bir Suriyeli esnafın, delirmiş gibi hepimize meydan okuması...
Bu olaylar karşısında haklı olarak...
Hepimizin asabı bozuluyor, hepimiz öfkeyle doluyoruz, hepimizin canı sıkılıyor.
*
Ama sakin olmalıyız.
*
Sakin olurken de birbirimize sürekli olarak şunları telkin etmeliyiz:
*
Birkaç tekil olay üzerinden bütün sığınmacılarla ilgili genelleme yapma.
*
Yangına körükle gitme.
*
Adaba uymayan sığınmacıların anında sınır dışı edildiklerini unutma.
*
Altındağ olaylarını hatırla.
*
Dikkat et.
*
Aniden patlayan galeyan hallerinin tarihte hangi utanç verici olaylara yol açtığını sürekli aklında tut.
*
Sorumlu davran.
*
Kışkırtıcılardan uzak dur.
*
Asabımız bozulsa da... Öfkeyle dolsak da... Canımız sıkılsa da...
Etrafımıza sürekli bunları telkin etmeliyiz.
CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞINA HEVESİ OLMAYAN İLK FANİ
SÜLEYMAN Demirel’in tarihe geçen ünlü sözlerinden biri de şudur:
*
“Cumhurbaşkanlığı hiçbir faninin elinin tersiyle iteceği bir makam değil.”
*
Mansur Yavaş var ya Mansur Yavaş...
Demirel’in bu sözünü boşa çıkarmak için elinden geleni yapıyor.
*
“İstemiyorum da istemiyorum” diyor. “Yerimden memnunum” diyor. “Beni bu işe karıştırmayın” diyor.
*
Üstelik bütün bunları öyle yarım ağızla falan da söylemiyor. Gayet içten biçimde söylüyor, gürül gürül söylüyor.
Bazıları gibi “İstemem ama sen yine de yan cebime koy” havasında değil yani.
6’lı masadan “Mansur Yavaş aday olmalı” diye bir karar çıkarsa ve masadakiler “Mansur Bey. Bu milli bir vazifedir. Aday olmalısınız” derlerse...
Ne olur?
Tabii ki Mansur Yavaş’ın adaylığa ikna olması mümkün olur.
*
Ama bu durum, şu yalın gerçeği değiştirmez:
*
Mansur Yavaş adaylık için... Yanmıyor, tutuşmuyor, kulis atmıyor, çabalamıyor. Sanki hevesi yok gibi adaylığa.
*
Kısacası Demirel’in o ünlü sözünü hatırlayarak şunu söyleyebiliriz:
*
Mansur Yavaş, cumhurbaşkanlığı adaylığını elinin tersiyle itmeye yakın duran ilk fani olarak tarihe geçecek gibi.
En azından şimdilik.
LANGIDI LAN LAN LANGIDI LAN LAN
BİR türkü popüler olmuş.
O kadar ki...
Türküye yeniden can veren klarnet ustası Serkan Çağrı ile türkücü Elif Buse Doğan arasında “Türkü senindi, benimdi” kavgası çıkmış.
Paylaşılamıyor türkü.
O derece yani.
Türkünün adı:
“Samsak Döveci.”
*
Adını duyduğum anda “Erik Dalı”, “Kesik Çayır”, “Boyalı Direk” gibi aşırı sempatik türküler familyasına mensup bir türkü sandım.
Ve binbir umutla hemen açıp dinledim.
*
OMG!
Aman Allah’ım!
Açıp dinlemez olaydım.
Çok saçma, çok manasız, çok iptidai, çok banal bir kırsal folkloruydu dinlediğim.
Bir tür pastoral eziyet.
Matrak desen matrak değil, oynak desen oynak değil.
Eurovision için hazırlanmış zorlama şarkılara benziyordu.
*
Durun, sözlerinin bir kısmını yazayım da ne demek istediğim daha iyi anlaşılsın:
*
“Langıdı lan lan langıdı lan lan / Samsak döveci / Gümbüdü gümbam gümbam / Ebe gümeci / Ebelerin ilacıdır ebe gümeci / Uyuz eşek yoncasıdır ebe gümeci.”
*
Daha fazla devam edemeyeceğim.
*
Müzik zevkimde oluşan hasarın tespit raporunu sunuyorum:
*
Türküyü birkaç kez üst üste dinlediğim için kafamda çınlayıp duran “Langıdı lan lan langıdı lan lan” namelerinin uyandırdığı kâbusu bitirmeye...
Bin Mozart, bin Beethoven bile yetmez.
Paylaş