Paylaş
Peki neyi de yapmışlar?
Şunu:
*
Camileri çocuklara açmışlar.
Çocuklar için camilerde yıl sonu etkinlikleri düzenlemişler.
Çocuklar, camileri neşeli sesleriyle çınlatmışlar.
Sportif oyunlar oynamışlar.
Hatta camilerde palyaço gösterisi bile yapılmış.
*
Ne şahane bir projedir bu. Ne güzel bir etkinliktir bu. Çocuklarla cami arasında kurulan ne kıymetli bir bağdır bu.
“Bunu da yapanların” ellerine, akıllarına, mesailerine sağlık.
*
Çok sevgili “bunu da yapanlar”...
Bu tatlı projeyi, bu harika etkinliği, bu güzel uygulamayı hiç aksatmadan sürdürün.
Sürdürün ki...
Çocuklar, camileri en sıcak yuvalar bilsin. Camiler, çınlasın çocuk sesleriyle.
ALİ KOÇ / AZİZ YILDIRIM KAPIŞMASINDA KİM NASILDI
ALİ KOÇ
- Büyük bir özgüven patlaması yaşıyordu ama ne yazık ki gerekçesiz bir özgüven.
- Beden dili üzerine çalışmış galiba. Keşke çalışmasaydı. Çünkü biraz itici ve sevimsiz bir sonuç çıktı ortaya.
- Sürekli laf sokma peşindeymiş gibi bir imaj vermese küçük laf atmaları çok daha etkili olabilirdi.
- Kim kendisine “Kaykılarak otur abi. Rakibini oturma biçiminle ez” dediyse o kendisinin dostu değildir.
*
AZİZ YILDIRIM
- Bu yayına çıkarak gidişatı tersine çevirmeyi hedefledi. İletişim stratejisi açısından hamlesi doğruydu.
- Saygı bekliyorsan saygılı olacaksın. Sürekli “Ali, Aliciğim” falan demeler pek olmadı.
- Yaydığı izlenim şuydu: Odakta hep kendisini görüyor ve daha kötüsü bunun fena bir şey olmadığına inanıyor.
- Aslında o da kibirliydi. Ama rakibi daha kibirli bir görüntü çizdiği için azıcık mazlum kaldı.
İKİSİ DE KABA, NOBRAN VE KÜSTAH
Habertürk’teki Ali Koç / Aziz Yıldırım programını bir sunucu yönetiyordu.
Belli ki baştan anlaşma yapılmış. Sunucunun etliye sütlüye karışmaması, sadece açılış ve kapanış yapması hususunda.
*
Program bitince...
Aziz Yıldırım ile Ali Koç aniden kalkıyor.
Program sunucusunu yok sayarak.
Program sunucusunu zerre kadar takmayarak.
Program sunucusuna milim saygı göstermeyerek.
*
Sunucunun programı kapatan sözlerini dinlemiyorlar bile.
Sinek kadar değer vermiyorlar o sunucuya.
Veda etmeye, elini sıkmaya bile gerek duymuyorlar.
Şımarıkça, nobranca, küstahça, kabaca uzaklaşıyorlar stüdyodan.
*
Zenginliği taşımak da bir zarafet işidir.
İkisinde de bu yok maalesef.
EBUSELEME’NİN TANIKLIĞINA İHTİYAÇ VAR MI
15 Temmuz darbe girişiminden önce Fetullah Gülen, yeğeni Ebuseleme’nin kulağına eğilip şöyle demiş:
*
“Arkadaşlar bir şey düşünmüşler. Türkiye’de yakında kurumlar el değiştirecek. Bizim arkadaşlar önemli yerlere gelecek. Siz de onların bizden olduğunu belli etmeyin.”
*
Bazıları Ebuseleme’nin bu tanıklığının, Fetullah Gülen’in darbeyi organize ettiğini gösteren çok önemli bir tanıklık olduğunu söylüyorlar.
15 Temmuz’un Fetullah yapımı bir darbe girişimi olduğunu anlamak için Ebuseleme’nin tanıklığına ihtiyaç var mı gerçekten?
*
Dava dosyalarına derinlemesine falan değil sadece yüzeysel bir şekilde bakanlar... Sadece Akıncılar Üssü’ndeki sivil imamların kimler olduğunu anlayanlar... Darbe gecesi suçüstü kıskıvrak yakalanan isimlerin bağlantılarını üstün körü inceleyenler... Mahkemelerde yapılan itiraflara şöyle bir kulak kabartanlar...
Şu sonuca varırlar:
*
Fetullah Gülen, bu darbe girişiminin...
Başındadır, ortasındadır, sonundadır.
Bu işin organizatörüdür, planlayıcısıdır, babasıdır, ebesidir, her şeyidir Gülen.
*
Ebuseleme’nin tanıklığı, doğrulanmaya zerre kadar ihtiyaç duymayan bu bilgiyi doğruluyor.
Bu açıdan hiçbir değeri, anlamı, kıymeti yok.
ÇOK FİLM İZLEMENİN BESLENMEYE ZARARLARI
- Amerikan polisiyelerinin kaçınılmazı olan “donut” adlı anlamsız yiyecek var ya... İşte ona heves eder hale geliyorsun.
- Filmlerin vazgeçilmezidir: Fıstık ezmesini ekmeğin üstüne sürüp yerler. Bir süre sonra sen de öyle yapmaya başlıyorsun.
- Meksika mutfağı, narkotik filmlerinin tescilli mutfağı ya... Bu filmleri izleyince canın geceyarısı “quesadilla” çekiyor.
- Tulumba, sütlaç, şekerpare gibi tatlılarımızı unutuyorsun. Onun yerine hazır dondurma ve pakette çikolataya abanıyorsun.
- Sokak lezzetleri konusunda Türkiye bir numarayken... Sen tutup “Hotdog” peşinde koşturur hale geliyorsun.
HİÇ Mİ İNSAFIN YOK ORHAN ŞEN HOCA
CNN TÜRK Meteoroloji Uzmanı Prof. Dr. Orhan Şen Hoca’nın dün Hürriyet’te Fulya Soybaş’a söylediklerine göre...
- Salıdan itibaren sıcaklar daha da bastıracakmış.
- Termometre 40’ı gösterecekmiş.
- Temmuz / Ağustos bundan daha sıcak olacakmış.
- Bu yaz sıcaklıkta tarihi rekorlar kırılacakmış.
*
Hiç mi insafın yok Orhan Hocam. İnsan yalan da olsa azıcık serinlik estirirdi şu yanan, terleyen, bunalan gönüllerimize.
Paylaş