Paylaş
Dedi ki:
-Yargıyı hükümete bağlarsanız...
-İhale yasasıyla onlarca kez oynarsanız...
-Vergi cezalarıyla şirketler üzerinde baskı kurarsanız...
-İnterneti sınırlamaya kalkarsanız...
Bu ülkeye yabancı sermaye gelmez.
*
TÜSİAD bu uyarıyı ortalık güllük gülistanlıkken, hiçbir şey yokken, huzur ve güven zirvedeyken yapmış olsaydı, “Arkadaş, bu TÜSİAD bir türlü akıllanmayacak, bak yine ortalığı karıştırmaya çalışıyor” denebilirdi.
Ama hayır!
Zaten ortalık fena karışık...
(Dikkat: Başbakan Erdoğan bile “Fetret devrindeyiz” diyor.)
*
Kriz ortamlarında sermaye çevreleri “endişe” belirtir, “uyarı” yapar, bu doğaldır.
Ama eğer memlekette işler çığırından çıkmışsa...
Kriz ortamında endişe belirten sermaye çevrelerine bile “vatan haini” denir.
Nitekim dendi de.
Başbakan Erdoğan, TÜSİAD’a açıkça “vatan haini” dedi.
*
Bu durumda memleketin anlı şanlı büyük işadamlarından ne beklenir?
En azından “TÜSİAD’a haksızlık yapılıyor, endişe belirtmenin vatan hainliğiyle ne ilgisi var” demeleri beklenmez mi?
Beklenir ama bizde nerede öyle işadamları!
*
Bizde büyük işadamları, sırf kendilerini kurtarmak için TÜSİAD’ı bile satarlar.
Nitekim sattılar da.
Kanıt mı? Buyurun:
Başbakan’ın TÜSİAD’a “vatan haini” dediği günün ertesi günü, bir grup anlı şanlı işadamımız, Star gazetesine “dizi dizi inciyiz/bağlılıkta birinciyiz” edasıyla demeçler patlattılar.
*
Kim, ne mi dedi?
-Rahmi Koç, “Türkiye’de herhangi bir risk yok” dedi.
-Cefi Kamhi, “TÜSİAD açıklaması, son gelişmeleri analiz edemiyor” dedi.
-Hamdi Akın, “Türkiye’nin istikrarına tüm dünya güveniyor” dedi.
-Kemal Şahin, “ABD ve Alman şirketleriyle büyük anlaşmalar imzalanıyor” dedi.
-Adnan Polat, “Yabancı yatırımcılar Türkiye’den çekinmiyor” dedi.
*
Kısacası...
Bu anlı şanlı işadamlarımız, “vatan haini” suçlamasından tırsıp dizi dizi dizilerek...
-“Ben TÜSİAD gibi değilim Sevgili Başbakanım, ben cici çocuğum, sakın TÜSİAD’ı defterden sildiğin gibi beni de silme” anlamına gelen mektuplar gönderdiler.
-“Aman Başbakan bizi de vatan haini kapsamına almasın” diyerek “vatan haini” ilan edilen TÜSİAD’ı anında satıverdiler.
-İktidar korkularını küçük hesaplarıyla birleştirdikleri için “TÜSİAD haksız bile olsa vatan haini suçlamasını hak etmiyor” cümlesini bile söylemediler, söyleyemediler.
*
Bu sefil bir tutumdur.
Başbakan’ın kendisini “yanılmaz ve yanıltılamaz en büyük otorite” olarak görmesine, işte bu türden sefil tutumlar neden oldu, oluyor.
Türkiye’yi özetleyen rutin haber başlıkları
-DOLARDAN yine rekor...
-Poliste deprem...
-Savcılardan dosya alındı...
-Erdoğan’dan sert çıkış...
-Fethullah Gülen’den yeni açıklama...
-New York Times’tan başyazı...
İran’da Suriye’yi unutmak
HÜKÜMETİMİZ, attığı onca “zalim Esad” tiradından sonra ne yaptı?
Ne yapacak?
“Zalim Esad”ın en büyük koruyucusu olan ülkeye gitti ve “Burada kendimi ikinci evimde gibi hissediyorum” dedi.
“Suriye/akan kan/ölen çocuklar/ zalim Esad...” gibi temaların kıyısından bile geçmedi.
*
“Devletler” ile “ödün vermez, ilkeli, radikal şahıslar” arasında fark vardır:
-Devletler, kaybedecekleri şey çok olduğundan çıkarları adına eninde sonunda kendilerini ödün vermek zorunda hissederler.
-Radikaller ise kaybedecek hiçbir şeyleri olmadığı için “ödünsüzlük” bayrağını her koşulda yükseğe, en yükseğe dikerler.
*
Suriye konusunda “ödün vermez ilkeli bir radikal” gibi davranan hükümetimizin, İran’da tosladığı yalın gerçek budur.
Hükümet ve Cemaat’e bir sesleniş: Yapmayın bunu
HEM hükümete, hem Cemaat’e sesleniyorum:
-Biriniz Fethullah Gülen’in Papa ile çektirdiği fotoğrafları yayınlayıp “Kiminle dostluk edersen ondansındır” diye sosyal medyada kampanya yapıyor.
-Diğeriniz ise aynı mecralarda buna Başbakan Erdoğan’ın çeşitli dini temsilcilerle çektirdiği fotoğraflarla karşılık veriyor.
*
Bu yaptığınızla hem birbirinizi daha fazla dibe çekmiş oluyorsunuz, hem de toplumda “Hıristiyan ve Yahudilerle yan yana bile gelinemez” yaklaşımını körüklüyorsunuz.
*
Siz birbirinizi bu şekilde yıpratmaya çalışırken...
Dışarıdan bakanlarda yarattığınız algı şu oluyor:
“Bunlar yan yana gelip görüş alışverişinde bulunmayı bile, yanındakinin dinine geçmek zannediyorlar... Fesuphanallah!”
İyi olunca ‘O’ yaptı kötü olunca ‘Merkez’
FAİZ düşerse...
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın engin ekonomi bilgisi ve dirayetli yönetimi sayesinde.
Faiz yükselirse...
Faiz lobisinin oyunları karşısında dik duramayıp eğilen Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı nedeniyle.
*
Bu durumun ilk ve orta dereceli mekteplerdeki karşılığı şöyle bir şeydi:
Yüksek not alınca...
Ben aldım.
Düşük not alınca...
Hoca verdi.
Arınç, ananası aklayıp pakladı
BÜLENT Arınç, dün hayli tehlikeli sularda yüzdü.
Dedikleri şunlar:
“İşadamlarının yurtdışında yatırım yapması iyidir. Bunun için gösterilen çabayı ayıplamamak lazım. Bu tür aracılıklar yapmak çirkin değil. Ah ananas olsa da birlikte yesek...”
*
Demek ki neymiş?
-Fethullah Gülen’in telefon konuşmasında geçen “ananas” sözcüğü, farklı anlamlara çekilecek bir şey değilmiş.
-Gülen, o telefon konuşmasında yurtdışında yatırım yapılmasına aracılık yapıyormuş, bu da iyi bir şeymiş.
-“Ananas” aslında hayırlı bir şeymiş ve ananası hepimizin yemesi gerekirmiş.
*
Arınç’ın bu sözleriyle Başbakan’ın dillendirdiği o meşhur “ananas anlatısı” yıkılmış oldu.
Paylaş