Paylaş
“Siz bu Cemaat’le 11 yıldır iç içe değil miydiniz?”
Cevap veriyorlar:
“Öyleydik ama bizi kandırdılar.”
*
Soruyoruz:
“Siz değil misiniz 12 Eylül referandumundan sonra adliyeyi bunlara emanet eden?”
Cevap veriyorlar:
“Öyle ama meğer ne safmışız.”
*
Soruyoruz:
“Siz Cemaat’le el ele vererek askeri vesayeti geriletmediniz mi?”
Cevap veriyorlar:
“Öyle ama iyi niyetimizin kurbanı olduk.”
*
Soruyoruz:
“Siz değil miydiniz daha düne kadar Cemaat’e laf söyletmeyen?”
Cevap veriyorlar:
“Ama arkadan hançerlendik. Safmışız azizim saf.”
*
Soruyoruz:
“Partinize Cemaatçi milletvekillerini siz almadınız mı? Şimdi nasıl oluyor da ‘Bunlar partimize bile sızmış’ diyebiliyorsunuz?”
Cevap veriyorlar:
“Kandırıldık. Kandırıldık.”
*
Soruyoruz:
“Bu adamların Haşhaşi, ananasçı, tuzluk falan olduğunu anlamak için ille de sizi yolsuzlukla itham mı etmeleri gerekiyordu?”
Cevap veriyorlar:
“Safmışız... Safmışız...”
*
Kusura bakmayın.
Bu denli saf olan...
Bu kadar kolay kandırılan...
Bu kadar uzun süre uyutulan...
Bırakın dünyaya nizam vermeyi...
Kasabaya bile nizam veremez.
İran düşmanlığı kabul edilemez
“SEN zalim Esad’ı diline dolamışken zalim Esad’ın en büyük destekçisi İran’a gidiyorsun ve orada Suriye’den tek bir kelime bile söz etmiyorsun, ne iş” dense mesele yok.
Bu türden bir eleştiri değil yaptıkları.
Daha çok acımasız bir İran düşmanlığı...
*
Cemaat odaklı bir İran düşmanlığı var gündemde:
“Pers ajanı” suçlaması havalarda uçuşuyor.
Şia düşmanlığını harekete geçirecek sözler paylaşılıyor.
İran’la en küçük bir temas bile sorgulanıyor.
Aradaki dini ihtilaflar, düşmanlık üretmek için kullanılıyor.
*
Hadi İran’la düşmanlığın körüklenmesinin kimin işine yarayacağı meselesini geçelim.
Ama en azından tutarlı olmak gerekmez mi?
Hem “Bu hükümet, bölgede herkesle düşman oldu” diye eleştireceksin, hem de hükümetin bölgenin en önemli ülkesi İran’la iyi ilişkiler kurma çabasına laf edeceksin.
Böyle çelişki
olur mu?
*
Zaman yazarı Ali Bulaç’ın git gide daha da yükseltilen bu İran düşmanlığı konusunda söyleyecek bir çift sözü olmalı diye düşünüyorum.
CHP’nin Bursa adayını takdimimdir
ADI: Necati Şahin...
İnşaat Mühendisleri Odası Bursa şube başkanıydı... Şimdi CHP’den Bursa büyükşehir belediye başkanlığına aday oldu.
Eşi başörtülü...
Merkez sağ bir isim Necati Şahin... AK Parti’de dostları var.
Osman Gazi ile Atatürk’ü bir potada eriten renkli, anlaşılır ve ahaliye dokunan bir kampanya yürütüyor.
“Allah’ın izni, Bursa halkının takdiriyle başkan olacağım” diyor.
İdeolojik vurgulardan kaçınıyor, plan ve projeden söz ediyor.
Necati Şahin’in Bursa’dan aday gösterilmesi AK Parti’yi çok şaşırtmış... “Bu kadarını beklemiyorduk CHP’den” diyorlar.
Necati Şahin’in kampanyasını yürüten isim: Ateş İlyas Başsoy...
Başsoy geçen yerel seçimde CHP’nin Antalya kampanyasını yürütmüş ve başarı kazanmıştı.
Başsoy’un çok bilinen “AKP neden hep kazanır, CHP neden hep kaybeder” isimli bir de kitabı var.
Angela Merkel’e yekten soruyorum
SAYIN Merkel...
Lafı hiç eğip bükmeden soruyorum:
Siz İstanbul’a yapılacak olan devasa üçüncü havaalanının, Frankfurt Havaalanı’ndan daha büyük olması nedeniyle çileden çıkıyor musunuz?
Sırf Türkiye, sizin havaalanından daha büyük havaalanı yapamasın diye Türkiye’yi karıştırmak mı istiyorsunuz?
Lütfen açıkça söyleyin: Türk Hava Yolları’nın yükselişinden rahatsız mısınız? Bu yükselişi durdurmak için elinizden geleni yapıyor musunuz?
Gezi olaylarını siz mi çıkardınız?
17 Aralık’ın arkasında siz de var mısınız?
Kendinizi “dış mihrak” olarak mı konumlandırdınız? Türkiye’yi batırmak için elinizden geleni yapıyor musunuz?
*
Sayın Merkel...
Yarın Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’la buluşacaksınız.
Bu buluşmadan önce lütfen bu soruları yanıtlayın.
Yanıtlayın da bilelim...
Dost musunuz, düşman mısınız?
Yanıtlayın da bilelim...
Bize burada “hakikat” mi anlatılıyor, yoksa “üfürme” mi yapılıyor?
*
NOT: Almanca bilenler yukarıdaki soruları Almancaya çevirip sosyal âlemde yayabilirler mi? Belki sorular bir biçimde Merkel’in ya da danışmanlarının gözüne takılır da elbirliğiyle bir nevi hizmetimiz olur.
Hakkı olur mu?
FETHULLAH Gülen’in telefonlarının dinlenmesiyle ortaya çıkan hususları konuşmalarına malzeme yapanların, “Telefonlarımızı dinliyorlar” diye şikâyette bulunmaya hakkı olur mu?
*
Yolsuzluk soruşturmasının önünü kesenlerin, konuya dair haberlerin yapılmasını engelleyenlerin, Meclis’teki soru önergelerinin konu edilmesine bile set çekenlerin, “Ne zaman yolsuzluk yapmışız, hadi ispatlayın” diye meydan okumaya hakkı olur mu?
*
20 yıldır yönettikleri şehirleri cami minarelerini aşan gökdelenlerle dolduranların, boş buldukları her alana AVM yapanların, inşaata dayalı kalkınma modelini benimseyenlerin, Roma’dan fotoğraf paylaşıp “Ah ne de güzel korumuşlar şehirlerini, AVM ya da gökdelen yapmamışlar” demeye hakkı olur mu?
Paylaş