Paylaş
Diyorlar ki:
“Bu bir darbedir.”
Durun bakalım.
Nasıl darbe oluyormuş bu?
Ne yani?
Cumhurbaşkanı Erdoğan...
Ahmet Davutoğlu’nun kafasına silah mı dayadı?
AK Parti’nin önüne askeri kuvvet mi yolladı?
Ahmet Davutoğlu istese...
“İstifa etmiyorum, görevime devam ediyorum, ben seçimle geldim, beni millet getirdi, millet götürür” diyemez miydi?
AK Parti istese...
“Genel başkanımızın değişip değişmeyeceğine biz karar veririz” diyemez miydi?
Peki ne diyorlar?
Ahmet Davutoğlu... “Görevi bıraktım, Cumhurbaşkanımıza bağlıyım” diyor.
AK Parti... “Reis ne diyorsa o olur” diyor.
Böyle bir durumda...
Nasıl oluyor da “darbe”den söz edilebiliyor?
Darbe marbe yok ortada...
Peki ne var?
Şu var:
Bütün iradelerini, bir kişinin iradesine gönüllü olarak teslim eden ve bundan zerre kadar rahatsızlık duymayan bir heyet var.
Ki bu durum...
Demokrasi açısından...
En az darbe kadar bizi kaygılandırması gereken bir durumdur.
KAFAMDA YEDİ DELİ SORU
SORU BİR: Öyle ya da böyle... İyi ya da kötü... Sağlam ya da delinmiş... Bir anayasamız vardı... Ne oldu ona?
SORU İKİ: Ahmet Davutoğlu neyi tam olarak yapamadı? Allah’ını seven bir AK Parti yetkilisi, bu ülkenin ahalisine bunu açıklamayacak mı?
SORU ÜÇ: Madem yeni genel başkanı ve başbakanı belirleme yetkisi ve iradesi Reis’te... O halde olağanüstü kongre tiyatrosuna ne gerek var ki?
SORU DÖRT: “Erdoğan ne derse o olur” diyenler, “Erdoğan hiç hata yapmaz mı?” sorusuna ne cevap verecekler?
SORU BEŞ: “Reis ile Hoca el ele... Fitne çıkarmayın” diye günlerdir fırça kayanlar... Bir ses vermeyecekler mi?
SORU ALTI: Bu zamana kadar Ahmet Davutoğlu övgüsünde aşırı gidenler, acaba bundan sonra ne diyecekler?
SORU YEDİ: Bundan böyle “Stratejik Derinlik” adlı kitabın yeni baskıları yapılacak mı, yapılmayacak mı?
DAVUTOĞLU'NUN 'EN'LERİ
EN BÜYÜK HATASI: Kendisine verileni, kendisinin aldığını sanması... Ve hep bu ruh haliyle davranması...
EN YANLIŞ İŞLERİ: Erdoğan gibi olmaya çalışması... Onun gibi bağırması... Onun gibi kareli ceket giymesi... Onun gibi hamaset yapmaya çalışıp işi ondan çok daha fazla hamaset yapmaya vardırması.
EN KÖTÜ TEŞHİSİ: Erdoğan’ı “idare edilebilir bir zat” olarak konumlaması...
EN ONTOLOJİK SORUNU: Biraz fazla iddialı olması... Biraz fazla biliyor olması... Biraz fazla özgüvenli olması...
EN GEREKSİZ ISRARI: Sokaktaki çocuğun bile “başarısız” bulduğu Suriye politikasından bir türlü ricat etmemesi, edememesi...
EN RİSKLİ GİRİŞİMİ: Obama’dan randevu istemesi...
DAVUTOĞLU İÇİN BİR ŞİİR
Vatan şairi Namık Kemal, “Hürriyet Kasidesi”nde şöyle diyor:
“Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selametten,
Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükûmetten.”
İzzet ü ikbal ile oldu mu, olmadı mı bilmiyorum ama yine de bu iki dizeyi Davutoğlu’na armağan etmek istedim.
GİDEN RAZIYSA GÖTÜREN RAZIYSA
DAVUTOĞLU’nun arkasından ahlayıp vahlananlara sesleniyorum:
Arkadaşlar!Kendisinin veda konuşmasını izledik.
Ve anladığımız kadarıyla...“Giden razı... Götüren razı...” gibi bir durum var.
Bu durumda Davutoğlu’nun arkasından mersiye okumaya ne gerek var ki?
GECENİN BİR YARISI OTURDUM FİLM İZLEDİM
ÖNCEKİ akşam...
Hande Fırat ve Abdülkadir Selvi sayesinde...
Türkiye’nin son dönem en büyük siyasi haberini, Tarafsız Bölge’de ilk önce biz patlattık.
Kimselerin ne olup bittiğini bilmediği bir anda...
Hande ve Abdülkadir...
“AK Parti olağanüstü kongreye gidiyor” haberini verdiler.
“Olağanüstü kongre mayıs sonunda yapılacak” haberini verdiler.
Ve bu bilgiler ışığında...
“Ahmet Davutoğlu dönemi sona erdi” dedik.
Yetmedi...
Yeni başbakan adaylarını ekranda sıraladık.
Hızlı ve etkili bir habercilik yapmanın haklı gururuyla yorgun argın eve döndüğümde...
Hemen açtım “Pelikan Dosyası” adlı filmi...
Başladım birkaç çiğ fındık eşliğinde izlemeye...
Artık nasıl yorulduysam... Yarısında uyuyakalmışım.
Paylaş