BÜLENT ARINÇ’A: Biraz karambolden, biraz da "Aman Meclis Başkanı olsun.
Yoksa boş kalır, ortalığı karıştırır" denilerek Meclis Başkanlığı koltuğuna seçilmek için gerekli desteği alabildiniz. Ama lütfen olayı abartmayınız. Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturma ihtimaliniz, siz de biliyorsunuz ki, sıfırın bile epey altındadır. Bu yüzden "Nisan hayırlı aydır" ya da "Durun bakalım, sırası geldiğinde ne yapacağımı söylerim" şeklinde, işi bilmeyenler nezdinde elektrik yaratmaya yönelik gayretlerinizden vazgeçin.
CAN DÜNDAR’A: Lütfen, "Atatürk’ten kırık bir aşk hikáyesi" ya da "Fikriye: Bir hayal kırıklığının kızı" türü öyküler kaleme almaktan... Ya da "Názım’ın gizli ve açık aşkları"nı genizden gelen ses tonunuzla anlatmaktan vazgeçin. Bu insanların aziz hatıraları, sizin "romantik devrimci" kimliğinizi kanıtlama ve kanırtma alanı değildir.
MURATHAN MUNGAN’A: "Büyük şöhret" unvanını Orhan Pamuk’a, "risk alan romancı" koltuğunu Elif Şafak’a, "301’den başına bela alma" şansını cesur gazeteci ve yazarlara kaptırdınız. Durumu telafi etmek için çareyi, "Kurtlar Vadisi" adlı diziye reklam veren şirketlerin mallarının boykot edilmesine dair bir kampanya başlatmakta görüyorsunuz. Ancak buradan size pek ekmek çıkmayacağını haber veriyorum. Düşünün: Tayyip Erdoğan da kampanyanıza destek verecek durumdadır. Yani ortada risk yoktur.
WASHINGTON’DAKİ TÜRKLERE: Memleketinizden çok ama çok uzaktasınız. Çektiğiniz hasreti anlıyorum. Ancak bulunduğunuz memlekete gelen Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’a, "Kurtar bizi Paşam" diye tezahürat yapmak da ne oluyor? Paşa ne türden bir kurtarış yapacak ki, sizler Washington’da kurtulmuş olacaksınız? Bence "Kurtar bizi Paşam" diye haykırmak yerine, bulunduğunuz ülkenin genelkurmay başkanına "Kurtar bizi" diye bağırıldığında nasıl bir şaşkınlık yaşanacağı meselesiyle ilgilenmelisiniz.
Ya çok seversin ya nefret edersin
CUMA namazlarını kaçırmayan... Kendisinden hayli küçük bir kıza tutulan...
İçkiyle arası pek hoş olmayan ama icabında dans eden...
Bruce Lee ile Cüneyt Arkın arası bir kıvamda dövüşen...
Geniş Türk ailesinin tipik reisi olan...
Mecnun misali yanıp tutuşan...
Sakallı bir Charles Bronson getirir misiniz lütfen gözünüzün önüne...
İşte "Polis" filminde böyle bir polis anlatılıyor.
Ancak...
Adamımız "tipik bir Türk polisi" değil...
"Los Angeles polis departmanı" ile "Bakmıyor çeşm-i siyah feryade" şarkısını karıştırın...
"Bizim polis", ortaya çıkacak bu "tuhaf karışım"ın bir eseri sanki.
Hadi biraz daha genelleyelim:
Charles Bronson, Tarantino, Bruce Lee, şair Ah Muhsin Ünlü, Cüneyt Arkın bir araya gelseler ve bir film çevirmeye kalksalar...
Ortaya çıkacak olan film, "Polis" filmidir.
Şaşırtıcı bir film bu!
Şöyle ki:
Tam "tipik bir Türk filmi" gibi ilerlerken üst katlardan sokağın ortasına pat diye bir kadın düşüyor.
Tam filmin kahramanı için, "Ulan yoksa adam kendini dine mi verecek?" derken laik bir tutum sarıyor her yanı.
Pek sıradan cümlelerin arasına sıkıştırılmış "Şiddete meyyalim vallahi dertten" tarzı "muhteşem" bir şiirsellik ise cabası.
Yani...
Tuhaf bir film bu... Değişik... Farklı...
"Şurası olmamış, burası olmuş" diyemezsiniz. Ya toptan reddedersiniz ya da toptan kabul.
Kısacası... Bugünden itibaren sinemalarımızda.
Kiminin "Bu ne ya?" diyerek nefretle burun kıvıracağı... Kiminin ise "Yaşasın! Artık bizim de bir Tarantino’muz var" diyerek selam duracağı bir film vizyona girmiştir.
MHP’ye vurma CHP’ye vur
KENDİSİNDEN "mucizeler" beklenen ünlü reklamcı Ali Taran, AKP ile el sıkışmak üzere...
Ünlü reklamcı, Başbakan Erdoğan ile yaptığı ön görüşmede, ilk "mucizevi öneri"sini seslendirmiş.
Erdoğan’a demiş ki:
"MHP’ye vurma! Çünkü vurursan bu partiyi büyütürsün. Vuracaksan CHP’ye vur."
Aman ne muhteşem bir öneri bu böyle!
Oysa... Siyasetten az buçuk çakan biri...
Büyük partilerin, büyüme istidadı gösteren partileri muhatap almak yerine "yegáne rakip" ile uğraşmaları gerektiğini bilir.
Bence AKP’lilerin, böyle bir öneri karşısında "Ali Taran işi biliyor kardeş" diye birbirlerine beğeni cümleleri fısıldamak yerine...
"Acaba biz siyaseti biliyor muyuz?" diye kendilerini sorgulamalarında sayısız fayda vardır.
Çünkü...
Meselenin özünde Ali Taran’ın işi bilmesi değil, AKP’nin işi bilmemesi vardır.