Paylaş
Trump artık bambaşka bir konumda. Eski Trump imajı yok artık, yepyeni bir Trump imajı var.
*
“O sıradan bir suçludur” cümlesi unutuldu resmen.
Trump’a soytarı muamelesi yapan kalmadı.
“32 suçtan hüküm giymiştir” diyen yok.
Trump’ı ciddiye almayanların tümü sıraya girip Trump’a “Geçmiş olsun Sayın Trump” diye mesaj veriyorlar.
*
Suikast girişiminin ardından Trump’ta da büyük bir olgunluk gözleniyor:
*
Gayet ağırbaşlı oldu. Birlik beraberlik diyor. Gizli Servis’i övüyor.
Olayın üzerine atlayıp zıplamadı mesela. “Bu işin sorumlusu Demokratlardır, beni öldürmeye çalıştılar” tarzı ucuzluklar yapmadı.
Adam resmen “bir devlet adamı” haline geldi. Neredeyse “bilge insan” olacak.
*
Buradan çıkarılması gereken dersler şunlardır:
*
Hiçbir siyasiyi nefret objesi haline getirmeyeceksiniz. Nefret, sizi esir almayacak. Dilinize, üslubunuza, yaklaşımınıza dikkat edeceksiniz. Aşağılamayı ve küçümsemeyi siyaset yapmanın aracı haline getirmeyeceksiniz.
*
Yoksa Biden ve adamlarının düştüğü duruma düşersiniz.
BİRLİK BERABERLİĞE İHTİYAÇ DUYMA SIRASI ONLARDA
“Birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde” diye başlayan cümleleri işitmeye ne kadar da alışmıştık.
Ta 12 Eylül’de başlamıştı bu birlik ve beraberlik edebiyatı. Ardından da sürüp gitmişti.
O kadar ucuzladı, o kadar bayatladı, o kadar klişeleşti ki... Mizahı bile yapıldı bu birlik ve beraberlik vurgularının.
*
Bizim çoktan tüketip bitirdiğimiz “birlik ve beraberlik” söylemi, bugünlerde ABD’yi esir almış durumda.
Kürsüye çıkan, ekrandan konuşan her ABD’li siyasi, “Birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde” diye söze başlıyor.
*
Hahahaha!
Başkalarında görünce bayağı keyif veriyormuş.
BU AKŞAM İÇİN BİR FİLM ÖNERECEĞİM
Bu filmde Gizli Servis var, Başkan var, korumalar var, bir suikast girişimi var, manyak bir suikastçi var.
Yani Trump suikastıyla ilgili konuştuğumuz her şey var.
*
1993 tarihli filmin adı: Ateş Hattında (In The Line Of Fire).
Başrol Clint Baba’nın. John Malkovich ise psikopat katil rolünde.
*
Aksiyonu kararında, gerilimi yüksek, inandırıcılık dozajı gayet iyi bir film.
IMDB’si de hiç fena değil: 7.2.
*
Benim gibi gündeme uygun filmler izlemeye meraklıysanız bu akşam bu filmi izleyebilirsiniz.
Hazır maçlar da bitmişken...
İNGİLTERE / İSPANYA FİNALİNDE İSPANYA’YI DESTEKLEDİM ÇÜNKÜ
- İngiltere’nin tarihten bugüne politik tüm çağrışımlarının fazlasıyla etkisi altındaydım.
*
- İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’i İsrail karşısında sergilediği dik duruş nedeniyle pek severim.
*
- Onca kabiliyetsizliğime karşın Akdeniz Akşamları’nı gitarla çalmaya çalışmışlığım vardır.
*
- 17 yaşındaki futbolcuları Lamine Yamal, en az bizim Arda Güler kadar sempatik geldi bana.
*
- Kim daha güçlü görünüyorsa onun tam karşısındakini desteklemek milli karakterimizdir.
BAŞARILI OLSALARDI TİYATRO DERLER MİYDİ
15 Temmuz’da başarılı olsalardı...
- Fetullah, Akın İpek’in yaptırdığı özel malikaneye yerleşecekti.
- Ülkeyi bölüp parçalayacaklardı.
- Gaddarlıklarının ucu bucağı olmayacaktı.
- Adil Öksüz, ülkenin gizli kahramanı olacaktı.
- “Abiler konfederasyonu” ülkeyi yönetecekti.
- Ebuseleme’nin psikolojik sorunları olmayacaktı.
- Ekrem medyanın üzerine demir yumruğunu indirecekti.
- Kült ve ezoterik bir yapı, ülkeyi ABD’ye bağımlı hale getirecekti.
*
Başaramadılar.
O yüzden tiyatro diyorlar.
ESNAFA YUNAN BALANSI
Bir süredir şu iki şey oluyor:
*
- BİR: Pahalılık nedeniyle Bodrum, Çeşme esnafının kan ağladığı söyleniyor.
- İKİ: “Yunan Adaları şöyle ucuz, böyle ucuz” paylaşımları yapılıyor.
*
Ve bu iki gelişmenin etkisiyle...
Çeşme’den, Bodrum’dan “Bizim fiyatlarımız o kadar da pahalı değil” diyen esnaf videoları geliyor.
*
Mesela Alaçatı’da bir dönerci, yaptığı harika döneri ne kadar da ucuza sattığını anlatmak için çırpınıyor sosyal medya videosunda.
*
Bunlar esnafı insafa zorlaması açısından çok güzel gelişmeler.
YENİDEN REFAH’TA DOĞAN AYDAL DİYE BİRİ
Hiç tanımıyorum Doğan Aydal’ı. Karşılaşmadık. Oturup konuşmadık.
*
Uzaktan şöyle bir izlenim alıyorum:
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan hiç hoşlanmıyor. Hatta nefret ediyor.
*
Halk TV’deki bir programdaki ibretlik durumunu gördüm.
*
Abuk sabuk şeyler söylüyordu Erdoğan hakkında. Kaçacak iması yapıyordu. Ailesini işin içine karıştırıyordu.
*
Öyle izansız şeylerdi ki söylediği...
Erdoğan’a muhalefet eden İsmail Saymaz bile, “Hop, o kadar da değil” demek durumunda kaldı.
*
Yeniden Refah’ı yükselten en önemli neden Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a verdikleri destekti. AK Parti tabanı ile kendi tabanları arasındaki geçişkenlik nedeniyle verdikleri bu karar, çok doğru bir karardı. Erdoğan ve AK Parti’ye karşı dilleri de ölçülü bir muhalefet diliydi.
Bunların ekmeğini yediler.
*
Yeniden Refah’ta Genel Başkan Vekilliği koltuğunda oturan Doğan Aydal ise iflah olmaz Erdoğan düşmanlığı nedeniyle...
Yeniden Refah’ı bir tür Saadet Partisi görünümüne sokuyor.
*
En muhalifin bile kullanmadığı bir muhalefet dilini kullanarak Yeniden Refah’ın gidebileceği tek yer, bugün Saadet Partisi’nin içine düştüğü yerdir.
Paylaş