Biliyorum ki aslında sen, "izzet ü ikbal ile bab-ı hükümetten çekilmek" için yanıp tutuşuyorsun... "İşte gidiyorum çeşm-i siyahım" türküsünü çığırarak meydanı terk etmek için kavruluyorsun...
Ama ah şu lanet olası "Çekilirsem hakkımdaki suçlamaları kabul etmiş olurum" duygusu!
İşte bu duygu, seni çepeçevre sarmış durumda...
Teslim olmak istemiyorsun... İddiaları geçerli kılmak istemiyorsun... Karşı tarafa sevinç çığlıkları attırmak istemiyorsun...
İstifa müessesesini çalıştırmaya bir türlü elinin gitmemesi bundandır...
* * *
Ey benim "talihsiz" eski dostum...
Biliyorum:
Direnmek gerekir... Hemen teslim olmamak gerekir... Çelik gibi sağlam sinirler gerekir... Her taraftan gelen taarruz ateşleri altında mangal gibi bir yürekle mevziyi korumak gerekir... Kaçmamak gerekir... Çekilmemek gerekir...
Sen bunları yaptın...
Yeterince yaptın... Fazlasıyla yaptın...
Ama olmadı... Olamadı... Tutmadı... Kıvam kaçtı... Doz aşıldı... Başaramadın...
Bir sınır vardı, orası geçildi...
Ve artık haklı olup olmamanın öneminin kalmadığı bir yerdesin...
O kadar ki:
Cümle álemin gözünde "Direnen adam" konumunda değilsin, "Koltuğa yapışıp kalmış bir adam" konumundasın...
* * *
Ey benim "kader kurbanı" eski dostum...
Gözlerimizin önünde sana "koltuk dışında bir derdi olmayan adam" muamelesi çekilmesinden fena halde mustaribiz...
Düşmanlarını üzmeyi başaramıyorsun, bari dostlarını sevindir...
Ne olur geç de olsa artık çek şu beklenen hareketi... Şaşırt herkesi... Dokunaklı bir son nutukla bas istifanı...
Bize bir materyal ver, "Gördünüz mü? O kadar da koltuk meraklısı değilmiş" diyebilelim...
Lütfen "kırılgan bir yelpaze" gibi terk et o makamı...
Unutma: Bazen "ricat", direnişten çok daha etkileyici bir şarkı olur...
Dinamik muhalif yaratma sanatı
BU sanatın bir numaralı artisti Başbakan Erdoğan ve yakın çevresidir.
Nasıl mı?
Anlatayım:
Gerginliği düşürseler... Her alanı markaj altına almaktan vazgeçseler... Her burca bayrak dikmeye çalışmasalar... Her tarafa adamlarını yerleştirme azminde olmasalar... "Çankaya’yı da alırız, YÖK’ü de alırız, yetmez bir de yargıyı alırız" demeseler... Fetihçi olmasalar... Sabah ve ATV’yi aldıkları yetmezmiş gibi başka medya organlarına da göz dikmeseler... Tahammüllü olsalar... Her kör noktayı kontrol altında tutma merakında olmasalar... Biraz rahat olsalar... Sıkboğaz etmeseler...
Şunlar olmayacaktı:
8 puanları trajik bir şekilde inmeyecekti... Bir "laik kesim dinamizmi" ortaya çıkmayacaktı... "AKP’den nefret edenler kulübü"nün üye sayısında her geçen gün kayda değer artış olmayacaktı... Görkemli cenaze törenleriyle hırpalanmayacaklardı... Muhalif duygular yükselişe geçmeyecekti... Örgütlü toplum arzularının yarattığı kıpırdanmalar karşılık bulmayacaktı... "Laik kahramanlar" belirmeyecekti... Yeni mazlumlar ortaya çıkmayacaktı... Kendileri gibi olmayanları telaşa ve paniğe sevk etmeyeceklerdi...
* * *
Yani bu bir "etme/bulma" meselesidir...
Başbakan Erdoğan ve çevresi, yarattıkları algı ile...
"Dinamik Muhalifler Cemiyeti"nin üye sayısının her geçen gün artmasına neden olmaktadır...
Ne yaparken görüldüler
MURATHAN MUNGAN- Yeni bıraktığı pos bıyığıyla hayli erkeksi bir görünüm kazanmış bir şekilde, bir kadın arkadaşıyla Taksim Gezi Pastanesi’nde hararetli bir sohbet yaparken...
GÜNERİ CIVAOĞLU- Etrafındakilerin "Bu beyefendinin yaşama sevgisine ve enerjisine gıpta ediyorum" tarzı yorumlarına hiç mi hiç aldırış etmeden Prestroyka’da hiç oturmadan ayakta saatlerce sohbet edip eğlenirken...
ERGUN BABAHAN- Star Gazetesi’nde yazılarına başlamadan önce, son bir kez İstanbul’un en laik mekánlarında felekten bir gece çalarak "álemlere veda" gecesinin tadını çıkarırken...