Paylaş
Leblebi, çekirdekten söz eder gibi nükleer bombalardan söz ediliyor.
Putin nükleer bomba diyor. Biden nükleer bomba diyor.
*
Oturup ciddi ciddi...
“Nükleer savaş çıkar mı? Putin nükleere başvurur mu? Biden buna yanıt verir mi?” falan diye konuşuyoruz.
*
Oysa nükleer bomba demek...
Nâzım Hikmet’in anlatımıyla...
- Saçların tutuşması demek.
- Gözlerin yanması, kavrulması demek.
- Bir avuç kül oluvermek demek.
- Külümüzün havaya savrulması demek.
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bir vatandaş olarak talebim şudur:
*
Lütfen katıldığınız herhangi bir uluslararası liderler zirvesinde Nâzım Hikmet’in “Kız Çocuğu” adlı şiirini okuyunuz.
Ve ardından da...
“Şeker bile yiyemeyecek kâğıt gibi yanan çocuklar” hatırlatması yapınız.
*
Belki Putin’ler, Biden’lar falan kendi çoluk çocuklarını akıllarına getirirler de...
“Ne saçmalıyoruz biz” diyerek keserler şu tehlikeli zırvaları.
ŞUCULARDAN BUCULARDAN İLLALLAH ARTIK İLLALLAH
EN son Süleymancıların bir yurdunda çocuklara yönelik vahşice dövme olayının görüntüleri saçıldı ortalığa.
*
Süleymancılar... Kuytulcular... Adnancılar... Nurcular...
İllallah artık kardeşim bu şuculardan buculardan.
Gerçekten illallah.
*
Bunların alayı...
Keşke hızla ufalarak ufuklarda kaybolsa.
ALTILI BULUŞMA ALTINLI BULUŞMA
KILIÇDAROĞLU, Akşener, Davutoğlu, Karamollaoğlu, Babacan, Gültekin...
İkinci kez buluşacaklarmış.
*
Biraz teyzelerin altın gününe benzemeye başladı bu buluşmalar.
PEK İLGİMİ ÇEKMİYOR
- Yeni Seçim Kanunu... (Matematiğim gerçekten zayıftır.)
- Şeker fiyatları... (Çayı, kahveyi şekersiz içip bununla gurur duyanlardanım.)
- Veganlık felsefesi... (İki satır okuduğumda hemen uykum geliyor.)
- Oligark yatları... (Ayağım toprağa basacak aga... Denizci değilim ben.)
- “Falanca korona olmuş” bilgisi... (Hiçbir enteresanlığı kalmadı bunun.)
- Çin’in politikası... (İdare-i maslahatçıları hiç sevmem.)
KÜTÜPHANE DESTANI
BİR ara, “Kütüphane fakiriyiz” diye dövünüp dururduk.
*
Son zamanlarda ne kadar çok kütüphane yapılmaya başlandı Türkiye’de, farkında mısınız?
*
Boğaz manzaralı, restoranlı, sergi alanlı kütüphanelerimiz var artık. Hepsi modern görünümlü, hepsi hayli konforlu. Geçenlerde Hürriyet Cumartesi’de bu yeni nesil kütüphanelerin şahane bir öyküsü anlatıldı.
*
Ben de sizlere Fatih’te gezdiğim bir kütüphanenin öyküsünü anlatacağım:
*
Fatih Belediyesi, Belediye binasının görkemli alanlarını kütüphaneye çevirmiş. İçeri bir girdim. Yüksek tavanlı ferah salonlar, konforlu kitap okuma alanları ve kütüphanelere özgü o entelektüel sessizlik. “Muazzam yahu, muazzam” dedim.
*
Tıklım tıklım doluydu kütüphane. O kadar ki dışarıda sıra bekleyenler vardı. Günlük ziyaretçi sayısı iki bini aşıyormuş. “Ne oluyor yahu? Nedir bu kütüphane ilgisi? Z kuşağının yeni alışkanlığı mı bu?” diye sordum.
“Öğrenciler böyle bir ortamda ders çalışmak istiyorlar. Böyle bir ortamda kitap okuyorlar. Ortamı motive edici buluyorlar” dediler.
*
Ve sıkı durun:
“Fatih Merkez Kütüphanesi”, haftanın 7 günü 24 saat açıkmış.
Düşünsene abi:
Gece uyku tutmuyor, kütüphaneye gidip bir şeyler karıştırıyorsun.
*
Üstelik wifi bedava, fotokopi bedava, çay bedava, çorba bedava, kahve bedava.
Orhan Veli’nin “Bedava yaşıyoruz bedava” şiiri, neredeyse gerçek olmuş bu kütüphanede.
*
Kütüphane gezimi bitirip dışarı çıkarken...
Yaşlılara özgü o meşhur hayıflanma klişesini mırıldanıverdim:
*
“Yoktu kardeşim bizim zamanımızda böyle imkânlar.”
Paylaş