Paylaş
FUTBOLA hiç meraklı değilim. Maç falan izlemem ben.
Filmciyim. Diziciyim.
Özellikle de gerilim filmlerinin, dizilerinin hastasıyım.
Final maçını izlemek için ekran karşısına geçtiğimde “Acaba sıkılır mıyım? Bir gerilim filmi izleyip gecemi garantiye mi alsam?” falan diye düşündüğümü itiraf ediyorum.
Sonra risk alıp maçı izlemeye karar verdim.
OMG! Fakat bu nasıl bir şeydi böyle arkadaş.
Üst üste yedi gerilim filmi izlesem asla böyle bir heyecan yaşayamazdım.
Maç boyunca kırk iki kere ayağa kalktım, yirmi yedi kere zıpladım, on altı kere bağırdım, sekiz kere yanımdaki yastığı ekrana fırlattım.
*
BİR TOKAT GİBİ
Maçtan önce bizim Fulya Soybaş’ın Hürriyet’te yaptığı “Kim kazanır” anketine katılmıştım. Orada çok bilmiş bir eda takınarak “Maçı Arjantin 2-0 kazanır” demiştim.
Arjantin 2-0 galipken bendeki hava bin beş yüzdü.
Ama bir futbol acemisiydim ve bir kadim futbol gerçeğini fena halde ıskalamıştım:
“Maç 90 dakikadır.”
Bu kadim gerçek, maçın sonlarına doğru bir tokat gibi yüzüme çarptı.
Azıcık sendeledim ama sonra çabuk toparlandım.
*
FRANSA EZİLİRKEN
Taaa en başta kalbim Arjantin’den yanaydı.
Hele Macron, “Çakma Napolyon” edasıyla ekranda belirdikçe Arjantin’e duyduğum bağlılık daha da arttı.
Fakat Arjantin, Fransa’yı ezdikçe ve Fransa’nın ayağına top bile gelmedikçe... Fransa’ya acımaya başlamayayım mı?
Peki ya sonra?
Sonrası malum...
*
PENALTILAR ATILIRKEN
“Kalecinin penaltı anındaki endişesi” diye eski bir kitap vardır.
Bir ara bayağı popülerdi.
Maçın penaltılar bölümünde işte bu kitap geldi aklıma.
Daha birinci penaltıda zihnimde kitabın adını hemen değiştirdim:
“Penaltı atanın penaltı anındaki endişesi.”
Çünkü penaltı atanın endişesi, kalecinin endişesinden bin kat daha fazlaydı.
Düşünsenize:
Kalecinin golü yemesi doğal, kurtarması ise mucize.
Oysa penaltıyı kaçıranın yatacak yeri yok.
MACRON AMMA DA SEVİMSİZ
TRUMP’ın bütün korkunçluğuna rağmen sempatik bir tarafı vardı. Merkel tartışmasız saygı uyandıran bir liderdi. Kaddafi’nin deli hallerine bile gülüyorduk. İtalya’nın faşisti Meloni’nin bile bayağı bir hayranı var. Hepsini geçtim. Kuzey Kore’nin Kim’i bile bazen dünyanın eğlencesi olabiliyor.
Peki ya Macron?
Bir insan bu kadar mı sevimsizin önde gideni olur? Bir insana bu kadar mı hiçbir şey yakışmaz? Bir insan bu kadar mı her şeyiyle yapay kaçar?
Dünyada antipatik olduğuna dair konsensüs sağlanmış tek isim Macron’dur.
*
O kadar ki...
İnsanlık, sadece Macron faktörü yüzünden Fransa’nın kaybetmesine daha çok sevindi.
TAHMİNLER ÜZERİNE
FİNAL maçından önce yapılan tahminleri hep şöyle yorumlamıştım:
*
Gönüller Arjantin diyor. Mantık Fransa diyor.
*
Maçı izleyince kanaatim değişti. Arjantin demenin sadece bir gönül işi olmadığını anladım. Fransa demenin salt mantıkla açıklanamayacağını da fark ettim.
*
Hepsinden önemlisi şunu görmüş oldum:
*
Tahminlerdeki kararsızlıklar ve farklılıklar ne kadar da haklıymış. Yenişemediler bir türlü. Güçlerin denkliği diye bir şey vardı.
ZAFERİ HAZMETMEK
NORMAL zamanlarda birinin nasıl bir insan olduğunu anlamamız mümkün değildir.
*
Öfke anında nasıl davranıyor? Ona bakmamız lazım. Eline güç geçtiğinde ne yapıyor? Onu bilmemiz lazım. Biraz önemli bir makama geldiğinde değişiyor mu? Onu görmemiz lazım. Yenilince centilmenliğini koruyor mu? Onu bilmemiz lazım. Büyük bir zafer elde edince hazmediyor mu? Gözlemlememiz lazım.
*
Arjantin kalecisi Emiliano Martinez’in zaferden sonraki şımarık hallerine bakınca...
Bu Martinez’de zaferi hazmetme kapasitesi ne kadar düşükmüş diye düşünmeden edemedim.
KATAR İYİ İŞ ÇIKARDI
MAÇTAN önce düzenlenen şovu hayranlıkla izledim. Yereli de gözeten bir evrensellik yaklaşımıyla muhteşem bir şov sundular. Kadın sanatçıların egemenliğini görünce “Katar’da bu kadar çok kadın sanatçı var mıydı ya” diye geçirdim içimden.
Konu Katar olunca... İnsan her gördüğü görkemli görüntüyü “Amma para harcamışlar ha!” diye yorumlamadan edemiyor. Katar denilince ilk olarak paranın akla gelmesi... Büyük sorun! Katar’ın bu algının da üzerine gitmesi lazım. Parayı biraz da bu algıyı kırmak için harcamalarında yarar var yani.
*
Neyse... Neyse... Eline yüzüne bulaştırmadan iyi bir iş çıkardı Katar. Müthiş bir tanıtım yaptı. Sevecenlik kazandı.
STATTA İZLEMEK... EKRANDA İZLEMEK...
“MAÇI statta izleyeceksin abi... O havayı soluyacaksın... Bambaşka bir şey o... Yaşayacaksın o atmosferi...” falan diyorlar.
*
Bir futbol acemisi olarak...
Bu yaklaşıma asla prim veremiyorum.
*
Statta maç izlediğim de oldu.
Pozisyonların tekrarını göremedim, golün nasıl atıldığını fark edemedim, maç anlatıcısının heyecanıyla coşamadım, ayağımı uzatamadım falan.
Acemi olduğum için mi ekrancıyım acaba?
ERDOĞAN HANGİ TAKIMI TUTMUŞTUR
CUMHURBAŞKANI Erdoğan, Katar’da final maçını izlerken pek renk vermedi. Sakince maçı izledi.
Gönlünden hangi takım geçiyordu acaba? Kişisel tahminimi açıklıyorum:
Yüzde 99: Arjantin.
Yüzde 1: Tarafsız.
*
Bunun için bahse girebilirim ama yemin edemem.
Paylaş