Paylaş
MADDE BİR
BERAT ALBAYRAK DAMAT OLMASAYDI
Elimizi vicdanımıza koyup da söyleyelim: Berat Albayrak, “damat” olmasaydı... AK Parti iktidarında bugüne kadar geldiği yerlere gelemez miydi? Kimsenin adını bile bilmediği 35 yaşındaki Ali Babacan’ı “camianın yetişmiş bir genci” olarak ekonomiden sorumlu bakanlığa getiren Tayyip Erdoğan, 70’lerden beri yoldaşı olan Sadık Albayrak’ın yetişmiş oğlu Berat Albayrak’a benzer bir sorumluluğu vermez miydi?
MADDE İKİ
AVANTAJI MIYDI? DEZAVANTAJI MIYDI?
Damat olmak, Berat Albayrak’ın siyasetteki en büyük avantajı değildi. Tam tersine, en büyük dezavantajıydı. Damat olmasaydı... Bu kadar dikkat çekmeyecekti, bu denli üzerine gidilmeyecekti, bu şekilde paratoner durumuna düşmeyecekti, “yumuşak karın” muamelesi görmeyecekti, siyasal pozisyonu yerli yerine oturmuş olacaktı, daha adil bir tartışmanın konusu olacaktı, daha insaflı yaklaşımların öznesi olacaktı.
MADDE ÜÇ
İstifa ettikten sonra bile ölçüsüz eleştiri
Berat Albayrak görevdeyken, kendisine yönelik eleştirilerin ölçüsü zaten kaçmıştı. Görevdeyken ölçünün kaçmasını anladık da... İstifa ettikten sonra da bunun devam etmesi neyin nesiydi acaba? Elini eteğini devlet işlerinden çektiği halde muhalefet en agresif ve en enerjik bir şekilde Berat Albayrak’a saldırmaya neden devam etti?
MADDE DÖRT
İktidarın ‘Bu kadarı da fazla ama’ tepkisi
Fakat muhalefetin Berat Albayrak’a yönelik bu son saldırı atağı, o kadar çığırından çıktı ki... Berat Albayrak ismine mesafeli duran AK Partilileri bile “Bu kadar da olmaz” noktasına getirdi... İktidar bir bütün olarak Berat Albayrak’ın arkasında durdu.
MADDE BEŞ
Keşfin arkasında başka biri olsaydı ne olurdu?
Berat Albayrak, bu kadar agresif ve orantısız karalama kampanyalarının hedefi olmayı hak etmiş bir isim midir? Her şeyi geçelim. Sadece ve sadece şuna odaklanalım: Karadeniz’deki doğalgaz rezervinin ortaya çıkmasında en büyük pay sahibi olan kişi Berat Albayrak değil de... Kabineden başka bir isim olsaydı... Bütün Türkiye’nin takdirini kazanmaz mıydı? “Berat Albayrak, damat olmak ve dezavantaj” kelimelerini, bir de bu açıdan değerlendirelim isterseniz.
FAHRETTİN KOCA’NIN ÖZRÜ HAKKINDA DÜŞÜNCELERİM
KALABALIK bir cenazede yer aldığı için ağır ve yoğun eleştirilere maruz kalan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Özür dilerim. Yanlış yaptım” dedi.
*
Benim şöyle bir huyum var:
*
Lafı hiç eğip bükmeden... Konuyu dolandırmadan... Gerekçe üretmeden... Mazeretlere sığınmadan...
Doğrudan dilenmiş bir özrü gördüğümde...
Asla “özür dilemekle kurtulamazsın” tarzı nobran ve sekter bir tavır takınamıyorum.
*
Hemen bağışlayıcı oluyorum, takdir hislerim coşuyor, “özür dilemek bir erdemdir” sözü aklıma geliyor, böyle bir erdem karşısında mızmızlanmak istemiyorum.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU İZLENİMLERİ
EPEYDİR görmüyordum kendisini. En son Tarafsız Bölge’de konuk oldu. Şöyle bir baktım, nereden nereye gelmiş diye... Çıkardığım sonuçları aktarıyorum:
*
Acemiliği atmış üzerinden. Ustalaşmış.
Sıkıştırılamaz olmuş. Sıyrılıyor her konuda.
Hükümet eleştirilerinde iddialı bir dil tutturmuş.
HDP meselesinde kesin tutum almayı başarıyor.
Çözüm süreci eleştirileriyle de dengeyi kuruyor.
CHP konusuna hiç girmiyor. “Bize ne” deyip geçiyor.
Bahadır Erdem konusu açılınca “hoca acemi” deyip geçiştiriyor.
Partiden çıkan farklı sesleri Atina demokrasisi diye açıklıyor.
Çaktırmadan mizahi bir dil tutturuyor.
Sinirlenmesi neredeyse minimum düzeyde.
Uzun anlatıyor. Hak verdirecek cümleler kuruyor.
Bir yerden sonra... Dinlerken dalıp gidiyorsunuz.
AMAN CANAN HANIM TIME’IN GAZINA GELMEYİN
TIME dergisi CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile ilgili bir portre haber hazırlamış.
*
Derginin Canan Kaftancıoğlu ile ilgili yorumlarına şöyle bir baktım.
*
Şunları söylüyorlar:
*
Türk siyasetinde alışılmadık ve yeni şeyleri temsil ediyor.
Partisindeki eski nizama karşı çıkmaktan korkmuyor.
Ötekileştirilen insanların yanında duruyor.
İstanbul’da kazanılan zaferin mühendisliğinde rolü büyük...
*
Ben olsam Canan Kaftancıoğlu’nun yerinde...
“Yok, canım... O kadar da değil” derim.
Ve kuşku dolu gözlerle kendi kendime şu soruları sorarım:
*
Alışılmadık ne getirebildik ki siyasete? Partimdeki hangi eski nizama karşı çıktım ki ben? İstanbul’daki zaferin mühendisliğinde gerçekten benim payım büyük mü?
*
Bu yazıyı, uydurduğum şu vecizeyle bitireyim:
*
“Gerçekten başarılı olmak mı istiyorsun? O zaman her türden gaza getirmeye karşı soru işaretinden bir anıt olup tepeden tırnağa kuşku kesilmelisin.”
Paylaş