Bela geliyorum diyor

YÜREKTEN katılıyorum:

Başbakan Tayyip Erdoğan, “Kürt sorunu”nu çözmeyi başarırsa:

Haberin Devamı

Alacağı oya oy demez... Nobel Barış Ödülü’ne aday olur... Kahraman ilan edilir... Tarih yazar... Büyür de büyür... Yükselir de yükselir... Devleştikçe devleşir...

* * *

“Şom ağızlılık” ya da “uyuzluk” yapmak, pişmiş aşa su katmak, bir sevinci kursakta bırakmak istemem ama...

Bunca zaferin bir de ceremesi olur...

Şöyle bir cereme:

Diyelim ki...

Aleyhte yazıp çizen bir köşe yazarının isminin üstünü çizdi... Hemen “Dur bakalım... Sen ki dağdaki teröriste bile hoşgörüyle yaklaşıp tahammül gösteriyorsun... Bizim iki satırlık eleştirimize mi savaş açıyorsun” deyiverirler...

Diyelim ki...

Bir karikatüristi çizdiği bir karikatür nedeniyle dava etti... Hemen “Sen İmralı’dan yol haritası bekleyecek denli olgunlaşmış bir siyasetçisin... Bizim çizgimiz mi seni deli ediyor” deyiverirler...

Diyelim ki...

Haberin Devamı

Medya patronlarını, köşe yazarlarını kontrol edemediği için miting meydanlarında köşeye sıkıştırdı... Hemen “Ayrılıkçı Kürt hareketini bile anlıyorsun da, medyanın işlevini mi anlamıyorsun?” deyiverirler...

Diyelim ki...

Biraz aykırı gidene sırtını döndü... Biraz aleyhte olana küstü... Hemen “Dağdakilerle bile barışmanın yollarını arıyorsun da bizimle mi barışmıyorsun?” deyiverirler...

 Narkozun insana yaptığı sekiz fenalık

 MEDYADA baş gösteren “Narkoz adamı ne hale getirir?” konulu mühim tartışmaya, 20 gün önce, tam 8 saatlik narkoza maruz kalmış deneyimli bir adamdan mütevazı bir katkı...

İşte narkozun yol açtıkları:

BİR: Kendini bir müddet Scarface’teki Al Pacino gibi hissediyorsun... O kadar öfkeli... O kadar muhteris...

İKİ: Eğer bünyenizde bir parça döneklik eğilimi varsa, narkozdan sonra dönüş hızınızda gözle görülür bir artış meydana geliyor...

ÜÇ: Narkozdan sonra Reha Muhtar’ı “dünyanın en sevecen adamı” olarak algılamaya başlıyorsun...

DÖRT: Yumuşaksan sertleşiyor, sertsen yumuşuyorsun... (Hıncal Usta’ya bin selam.)

BEŞ: Şefkat arsızı oluyorsun...

ALTI: Aşk / komedi türü sade suya tirit müptezel filmlere düşkün hale geliyorsun...

YEDİ: Buzdolabının kapağını açıp seyre dalıyorsun...

SEKİZ: Dalgınlaşıyorsun... Mesela Ekrem Dumanlı’ya “Ekrem beni tavsiye et” diye mesaj sarkıtacağına, yanlışlıkla “Ekrem beni tasfiye et” diye yazabiliyorsun...

Haberin Devamı

 Mithatcan’ı unutmuş

 TOPLUMSAL sorumluluğunun her daim idrakinde olan büyük sanatçımız Sezen Aksu, “Kürt açılımı”ndan fena halde heyecan duymuş...

Açmış Başbakan Tayyip Erdoğan’a bir telefon...

Şöyle demiş:

“Annemle ve babamla konuştum... Açılımınızı gönülden destekliyoruz. Annem ve babam ‘herkes destek versin’ diyor, ben de katılıyorum.”

Ne güzel... Ne şahane...

Önemsiz ama belirtmeden geçemeyeceğim:

Acaba Sezen, neden anne ve babasının yaklaşımından söz ederken, oğlu Mithatcan’ın görüşlerini es geçmiş?

“Ben, annem, babam ve Mithatcan acayip heyecanlandık Sayın Başbakanım” deseydi, daha bütünlüklü bir aile vurgusu ortaya çıkmaz mıydı?

Neyse... Artık onu da bir dahaki açılıma bırakalım...

Haberin Devamı

 Yapılacak işler

 *  Radikal gazetesinin yeni köşe yazarı Joost Lagendijk ile en kısa zamanda kıran kırana bir polemiğe girişilip kendisiyle “enişte” falan diye dalga geçilecek.

*  Dün gün boyu Fazıl Say ile cep telefonu mesajlarıyla yürüttüğümüz tartışmanın kayıtları bazı internet sitelerine sızdırılacak...

*  Gazeteci dostlara hem ramazanın gelişi, hem de medyada baş gösteren büyük karmaşa ve kaos nedeniyle şu hadis-i şerif armağan edilecek: “Fitne zamanı yürüyorsunuz durun, koşuyorsunuz yürüyün, ayaktaysanız oturun, konuşuyorsanız susun.”

*  Ramazan ayı münasebetiyle “Mehdi gelmeyecek, Mesih yeryüzüne inmeyecek... Bunların hepsi uydurma” konulu bir makale yazılacak.

Haberin Devamı

*  Şu cümlenin üzerine gidilecek: “Hiç kimse benden bir numarası Yalçın Küçük olan bir davayı ciddiye almamı beklemesin.”

“Neşet Ertaş ve Nil Karaibrahimgil düet yapsın / dostluk kazansın” başlıklı bir kampanya başlatılacak...  

Yazarın Tüm Yazıları