Paylaş
“2018 seçiminde Abdullah Gül, muhalefetin ortak adayı olsaydı kazanırdı.”
*
Hahahaha!
*
Tam bir sallama bu.
Hem de bayağı bir dayanaksız sallama.
*
Madem sallamak serbest...
Ben de sallayayım:
*
Eğer 2018 seçiminde Abdullah Gül, muhalefetin çatı adayı olmayı başarsaydı...
Muharrem İnce, Meral Akşener ve Selahattin Demirtaş’ın aldığı toplam oydan daha az oy alırdı.
*
Benim sallamamın, Ali Babacan’ın sallamasından tek farkı şudur:
*
Benimki dayanaklı bir sallama!
Akla, fikre, izana, matematiğe, istatistiğe, seçmen nabzına dayanan bir sallama.
*
Alın size geleceğe dair dayanaklı bir kişisel sallama daha:
*
Eğer 2023 seçiminde Abdullah Gül, muhalefetin çatı adayı olmayı başarırsa...
Recep Tayyip Erdoğan yanlıları şimdiden bayram edebilir.
BİR HAİNLİK, BİR SİNSİLİK, BİR İHANET İTİRAFI
ALİ Babacan demiş ki:
*
“Ben 2018’de Abdullah Gül muhalefetin adayı olsun diye çabaladım.”
*
2018 yılında Babacan, AK Parti milletvekiliydi ve milletvekili sıfatıyla Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı için imza vermişti.
Yani...
- Bir yandan... AK Parti içinde kalıp Erdoğan’ın adaylığı için imza vermiş.
- Bir yandan da... Muhalefetin Abdullah Gül’ü aday göstermesi için çabalamış.
*
AK Parti’den kopup ayrılanlara “hain, ihanet etti” falan denmez.
*
Ama Ali Babacan’ın bu yaptığını anlatmaya, “hain, ihanet etti” kelimeleri bile yetmez.
BABACAN VE DAVUTOĞLU MUHALEFET KANALLARINDA KONUŞTUKÇA OLUP BİTENLER
- AK Parti tabanı, kendilerinden giderek daha fazla soğuyor.
*
- Muhalif seçmen, “Bu adamlarla mı AK Parti’yi yeneceğiz” diye hayıflanıyor.
*
- Ne kadar çok konuşurlarsa... O kadar çok yaldız dökülmesi oluyor.
*
- Gitgide daha fazla bir cephenin içine sürükleniyorlar.
*
- “Erdoğan’ın sırtından hançerlenmesi” fikri, AK Parti tabanında yer ediyor.
*
- Kendilerini daha fazla “Erdoğan’ın oylarını tırtıklama aparatı” olarak konumlandırıyorlar.
*
- AK Parti tabanıyla ilişkiler biraz daha geriliyor.
GELENEKSEL BEREN, KENAN VE ESKİ SEVGİLİ TANTANASI
GÜZEL ülkemiz Türkiye’de...
Mayıs ayının ilk günleri...
Geleneksel olarak...
“Beren Saat, kaybettiği eski erkek arkadaşını andı... Kenan Doğulu, bu anmaya bir şey demedi... Kenan Doğulu da amma rahat adammış...” tantanasıyla geçer.
*
Bu yıl da öyle oldu.
Gelenek tüm hızıyla devam etti.
- Beren yine vefat etmiş eski sevgilisini sosyal medyadan andı...
- Millet yine bu anmayı konuştu...
- Kenan Doğulu’ya yine laf sokuldu...
- Kenan Doğulu’ya laf sokanlara ayar verildi.
*
Bir toplum, biraz da gelenekleriyle ayakta kalır.
Ama bu gelenek, öylesi geleneklerden değil galiba.
DABBE FİLMİ AFİŞİ GİBİ
DİYARBAKIR Büyükşehir Belediyesi, işte bu karpuz heykelini dikmiş şehrin bir yerine.
*
Heykeli gördüğüm anda...
- Üst üste üç Dabbe filmi izlemiş gibi oldum.
- Siccin filmlerinin setindeymişim gibi oldum.
- Cin Bebek filmine maruz kalmış gibi oldum.
- “Üç Harfliler/Beddua” filmini çekmiş gibi oldum.
*
Bırrr... Bırrr.... Ve kelime-i şehadet.
DENİZ GEZMİŞ DE Mİ ARAP SEVİCİYDİ DANGALAK?
MESCİD-İ Aksa için azıcık duyarlılık belirdi ya toplumumuzda.
Kendisini muhalif pozisyonda konumlandırmış bazı tiplerden, buram buram ırkçılık kokan şu tür laflar gelmeye başladı:
*
“Bıktık artık bu Arap seviciliğinden.”
*
Bunu yazanlar, birkaç gün önce de...
Deniz Gezmiş’in ardından destanlar diziyorlardı.
*
O Deniz Gezmiş ki...
Kalbi Filistin için çarpardı. Sırf bu uğurda “Kuşadası’na kampa gidiyorum” diye bin bir meşakkatle Filistin’e gitmiş, El Fetih kamplarında eğitim görmüş, El Fetih kimliği almış ve savaş için hazır hale gelmiştir. Asılmasaydı belki de Filistin’e gidecekti.
*
Kendisini Filistin davasına adamış Deniz Gezmiş de mi Arap seviciydi be hey dangalak?
Paylaş