Paylaş
“Senin semtteyim... Uygunsan görüşelim...” diyerek.
Buluştuk.
Bir de baktım ki:
Aydın Bey, alışverişin yoğunluğunu ölçmekten, ekonominin gidişatına dair veriler elde etmeye uğraşmaktan, semtteki kira bedellerini öğrenmeye gayret etmekten Nişantaşı’nın keyfini çıkarmaya fırsat bulamıyor.
Ben de işin peşini bıraktım.
“Nişantaşı keyfi” yerine ciddi konularda sohbet ettik Aydın Bey’le...
Mesela Merkel’in Türkiye gezisi öncesi Türk Alman ilişkilerini...
* * *
Hemen Aydın Bey’le konuştum.
“Çok yararlı ve sıcak bir görüşme oldu” dedi.
Merkel, yanına biri “Bakan”, diğeri “Sözcü” iki Alman yetkiliyi de alarak katılmış özel görüşmeye...
Aydın Bey ise Arzuhan Doğan Yalçındağ ile Doğan Grubu’nun Almanya Temsilcisi Sevda Boduroğlu ile...
Aydın Bey, 40 dakika planlanan ancak bir saat süren görüşmede Merkel’e, “Sizi evimde ağırlamak, ayrıca Ege’nin mavi sularında bir yolculuğa
çıkarmak isterdim” deyince...
Merkel, “Almanların bir sözü vardır: Bütün güzellikler birden olmaz. Başka bir zaman o güzellikleri yaşarız” demiş.
* * *
Şöyle demiş Aydın Bey:
“Sizden bir talepte bulunmak istiyorum: Ben Almanya’da kaliteli Türkçe ve kaliteli Almanca öğretecek bir okul açmak istiyorum. Türk çocuklarına hem Türkçeyi, hem de Almancayı en iyi şekilde öğretecek, Türk gençlerine tarihini ve geleneğini öğretecek, hatta dileyen Alman gençlerine de Türkçe öğretecek bir okul açmak istiyorum.”
Merkel’in Aydın Doğan’a verdiği yanıt ise şöyle olmuş:
“Bu teşebbüsünüzü hararetle desteklerim. Ancak Başbakan olarak benim bu girişimin gerçekleşmesini sağlayacak yetkim yok. Alman yasalarına göre başvurunuzu eyaletlere yaparak bu yetkiyi alabilirsiniz. Eyaletlere bu başvuruyu yaparsanız, ben de destek veririm. Bizde özel eğitime ciddi teşvik var, size teşvik de verirler. Ben de çok mutlu olurum, sizin de bir eseriniz olur. Bizim arkadaşlarımız daima yardımcı olurlar size.”
Aydın Bey, neden böyle bir girişimde bulunduğunun nedenini de anlatmış Merkel’e:
“Ben Almanya’da yaşayan Türk toplumunun paralel ve ayrıksı bir toplum olmasını değil, uyum içinde yaşayan, Alman toplumuna entegre olmuş bir toplum olmasını istiyorum. Almanya’ya uyum sağlamalarını arzu ediyorum. Bu hiçbir zaman asimilasyon anlamına gelmez. Uyumun birinci şartı lisan öğrenmekten geçiyor.”
Taraf’ın başına ne geldi?
TARAF Gazetesi
Yüzde yüz yerli: Elele
“KADINCA”
Bir zamanlar dergicilikte “yerli markalar” oluşturuluyordu ama şimdi moda uluslararası dergileri hafiften yerlileştirerek çıkarmak.
İşte böyle bir ortamda “Elele”nin, 30 yaşını devirmesi ve yeni hamlelerle çıtayı yükseğe koyma gayreti bana çok anlamlı geldi.
* * *
Bu yüzden Elele’den gelen “Bize röportaj yap” teklifini kabul ettim.
İlk röportajı nisan sayısı için Nehir Erdoğan’la yaptım.
Şimdilik...
Biraz yerimi yadırgamaktan, biraz kime seslendiğimi tam olarak bilememekten acemiyim.
“Hele bir ustalaşayım, siz o zaman görürsünüz neler yapacağımı...” diyor ve cümlenin sonuna bir “gülücük” işareti konduruyorum.
Teröre karşı konferans konuları
7 ASIR evvel verilmiş bir fetvayı geçersiz kılmak için Mardin’de konferans düzenleyenler için 6 yeni konferans konusu öneriyorum:
BİR: Usame Bin Ladin efsanesinin doğuş ve yükselişinde Batı’nın parmağı...
İKİ: Afgan cihadında Amerika’nın yeri ve önemi...
ÜÇ: İran Devrimi’ne karşı Batı’nın oynadığı oyunlar...
DÖRT: Geri kalmışlığın pençesindeki İslam dünyasındaki kişisel patlamalar.
BEŞ: Filistin sorununda taraf tutan Batılıların İslam dünyasında yarattıkları psikolojik sorunlar.
ALTI: Bir Arap genci neden kendisini patlatır?
Paylaş