Paylaş
Planlar yapıyor, projeler oluşturuyor, konuyu MGK’ya taşıyor, imzalar attırıyordu falan.
*
Bugün de hükümet, Cemaat’i bitirmek istiyor.
Bürokrasiden söküp atıyor, dershaneleri kapatıyor, Cemaat’in insan kaynağını kurutmak istiyor falan...
*
Askerin Cemaat’i bitirmek istemesinin gerekçesi belliydi.
Diyorlardı ki:
Bu Cemaat, tehlikeli ve sinsi bir irticai örgüttür, bitirilmesi gerekir.
*
Hükümetin Cemaat’i bitirmek istemesinin gerekçesi de belli.
Açıkça ifade etmeseler de diyorlar ki:
Bu Cemaat fazla ileri gitmeye başladı. Bizim iktidarımıza ortak olmak istiyorlar, dükkân içinde dükkân açmaya kalkışıyorlar, bize itaat etmiyorlar, üstlerine vazife olmayan işlere karışıyorlar.
*
2004’teki bitirme planının gerekçesi “irtica” idi.
2013’teki bitirme adımının gerekçesi ise “itaatsizlik” ve “iktidara şirk koşmak”.
*
Kısacası...
Askerin ve hükümetin hedefleri aynıdır.
Fakat gerekçeleri farklıdır.
Her derde deva Muğla yöntemi
MUĞLA yöntemi şudur:
Başbakan’ın şehre geldiği günler içinde her türlü gösteri yürüyüşünü yasaklamak, pankartları kaldırmak, afişleri sansürlemek.
Sonuç?
Tam başarı.
*
Hükümetimiz aynı yöntemi “Cemaat” meselesinde neden uygulamıyor, anlamış değilim.
Çıksalar, deseler ki:
İkinci bir emre kadar... Fitneye sebebiyet veren her türlü yorum, haber ve içerik yasaklanmıştır, içinden “Cemaat” geçen haber ve köşe yazılarına tedbir konmuştur, Hocaefendi’nin açıklamaları ancak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın onayı alındıktan sonra yayınlanabilecektir...
Davutoğlu Suriye’de ateşkes isteyince
DAHA düne kadar...
- “Suriye’de tek çözüm, diplomatik çözümdür” diyenlere, “Siz Esad’a zaman kazandırmaya çalışan katliam ortaklarısınız” diye çıkışanlar...
- “Cenevre toplantısı önemlidir, Cenevre’de çözüm aranmalı” diyenlere “Cenevre bir oyalamacadır, cinayetlere göz yummaktır” diye çıkışanlar...
- “Ateşkes ilan edilmeli, ölümler durmalı” diyenlere “Katil Esad gitmeden bu iş bitmez, ateşkes Esad’a hayat öpücüğü olur” diye çıkışanlar...
- “Taraflar bir araya gelmeli, bir mutabakat bulunmalı” diyenlere “Bu cinayetlere göz yummaktır, Suriye halkının üzerine bombalar yağmasını istemektir” diye çıkışanlar...
Size sesleniyorum:
Bilmem işittiniz mi?
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İran’a gitti ve İran’la birlikte Suriye’de ateşkes çağrısı yaptı, İran’la birlikte Cenevre vurgusu yaptı...
*
Hey!
Diplomatik çözüm diyene, ateşkes diyene, görüşme olsun diyene çıkışanlar!
Neredesiniz yahu!
Dilinizi mi yuttunuz?
Alooo!
Aha! Şimdi de bunlar ‘düğme’ demeye başladı
KÜRESEL müresel odaklar düğmelere müğmelere basmışlar... İçeriden ve dışarıdan harekete geçilmiş... Hedef “Erdoğan’sız AK Parti” imiş...
İktidar cenahından yükselen yeni türkü bu...
*
Bu türküyü söyleyenlere sesleniyorum:
İyi de biraderler!
Madem koskoca bir ülkede siyasal atmosfer, karanlık bir parmağın düğmeye basması sonucu allak bullak oluyor, olabiliyor.
O zaman ne diye...
12 sene evvel ulusalcı kardeşleriniz, “Düğmeye basıldı... Türkiye’de ılımlı İslam projesine uygun bir iktidar oluşturulmaya çalışılıyor... Küresel sistem AKP’ye el verdi...” dediklerinde...
Hep beraber dudaklarınızı büzüştürüp “Bunların alayı komplo teorisidir, başka da bir şey değildir” diye yukarıdan yukarıdan konuşuyordunuz ki?
Hiçbir itaatsizlik cezasız kalmaz
- TİYATROCULAR aykırılık mı yapıyor? Kes devlet yardımını, ver cezasını.
- Cemaat’e yakın işadamları arıza mı çıkarıyor? Gönder vergi denetim memurlarını, ver cezasını...
- Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç hoşa gitmeyen sözler mi söyledi? Anayasa Mahkemesi bünyesinde vakıf kurulmasına ilişkin yasa tasarısını al askıya, ver cezasını...
- Eskiden hükümetin hoşuna giden haberler yapan gazeteler, artık hükümetin hoşuna gitmeyen haberler mi yapmaya başladı? Başlat akreditasyon uygulamasını, ver cezasını.
Rakibinde kırmızı plaka olsa da korkma
YÜKSEK Seçim Kurulu karar vermiş:
“Belediye başkanlıklarına aday olan bakanların görevlerinden istifa etmelerine gerek yoktur. Bakan sıfatıyla seçime girebilirler.”
*
Düşünün:
Adaysınız ve rakibiniz korumalarıyla, kırmızı plakasıyla, yaptırım gücüyle, emrindeki bürokratlarıyla falan çıkmış karşınıza...
- Bir tuhaf olmaz mısınız?
- Yarışa yüz metre geriden başlama duygusuna kapılmaz mısınız?
- “Adaletin bu mu dünya” türküsünü çığırmaz mısınız?
*
Ama rakiplerinde kırmızı plaka olan adaylar, bunu hiç mesele etmesinler.
Adına “Yüksek Seçim Kurulu” denilen bu kurul var ya...
Yıllarca “Nasıl yapalım da Tayyip Erdoğan’ın önünü keselim” diye mesai yaptı ve sonuçta başarılı olamadı.
Bu yeni mesaisi de bir işe yaramayacaktır.
Çünkü hakkaniyetsizlik üzerine bina edilen her türlü mesai, son tahlilde boşa çıkmaya mahkûmdur.
Bavul dili ve edebiyatı
İKTİDAR birkaç gündür “bavul”dan çıkan haberlerden rahatsız...
Bakıyoruz sosyal medyaya...
İktidar milletvekilleri, “bavul” kelimesinden yola çıkarak laf sokma çabasına girmiş durumdalar.
*
Kendilerine bir tavsiyede bulunayım:
Ergenekoncu, darbeci, ulusalcı falan diye nitelendirdiğiniz kesimler, bavulla mücadele ede ede “bavul dili ve edebiyatı” konusunda ordinaryüs profesör hale geldiler.
Bavul konusunda laf sokma yarışında kimse onların ellerine su dökemez.
Dünyayı yeniden keşfedecek değilsiniz ya... Bulup buluşturun onların “bavul” konusunda söylediklerini, aynen tekrarlayın, olsun bitsin.
Paylaş