Davacı diyor ki: Bu devlet, benim başörtümle okula gitmeme izin vermiyor. Bu durum insan haklarına aykırıdır.
Davalı diyor ki: Benim kuralım bu. Bu yasak insan haklarına aykırı değildir.
***
Nasıl?
Tam da ‘müsamere tadında’ değil mi?
‘Müsamere tadı’ da nereden çıktı diye sorabilirsiniz.
Anlatalım:
Cümle alem bilmektedir ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ adına görüş bildiren ‘hükümet’in ta kendisidir.
Ve yine cümle álem bilmektedir ki bu hükümet, ‘türban yasağı’ adı verilen yasağı kaldırmak için yanıp tutuşmaktadır.
Peki bu ne yaman çelişkidir böyle?
Bir taraftan yasağı kaldırmak için yanıp tutuşacaksınız...
Diğer taraftan ise AİHM’de yasağın meşruiyeti doğrultusunda görüş bildireceksiniz.
Açmaz sanıldığından büyüktür.
Çelişki saklanamayacak kadar açıktır.
***
O halde herkesin bildiği gerçeği açıkça yazmaktan çekinmeyelim:
Hükümet, türban konusunda ‘devlet’ ile ‘taban’ arasında kıskaçtadır.
Bir tarafta bulduğu her kürsüyü ‘Türban yasağını kaldıramazsın’ nutukları için fırsata çeviren ödünsüz‘devlet’ var.
Diğer tarafta ise gittikçe daha da sabırsızlaşan, verdiği oyun diyetini isteyen ‘taban’.
Yani tam bir kıskaç hali.
Hükümet ‘taban’dan yana tavır koyduğunda başına ne geleceğini iyi bilmektedir.
Huzursuzluk, istikrarsızlık, devlet kurumlarıyla çatışma...
İşte bunu göze alamayan hükümet, kurtuluşu ‘devlet’ten yana tavır koymakta buldu.
Yani her zaman olduğu gibi kazanan ‘devlet’ oldu.
Peki ya taban?
Onların payına ise her zaman olduğu gibi ‘sabır’ düştü.
***
Şimdi sorulması gereken en kritik soru şudur:
Taban bundan sonra da sabreder mi?
AKP ile ‘dindar kitle’ arasındaki ‘büyülü ilişki’ bundan sonra da devam eder mi?
Bana göre AKP’nin elinde, ‘Türban yasağını neden kaldırmıyorsun’ diye çıkışanlara karşı hep muazzam bir gerekçesi oldu.
O gerekçe şudur:
‘Biz türban yasağını kaldırmak istiyoruz. Ama işte görüyorsunuz, askerinden yargıcına, medyasından ana muhalefetine etkili odaklar buna izin vermiyor.’
İşte bu gerekçe tabanın isyanı ve kopuşunu engelledi, umudun diri tutulmasına olanak sağladı.
Yani taban, ‘Bunlar bizden. Sorunu kişisel olarak yaşıyorlar. Ellerinden gelse tabii ki çözecekler’ beklentisini devam ettirdi.
Bundan sonra da bu beklentinin devam etmemesi için hiçbir neden yok.
Yani durum şudur:
Bundan sonra Asiye’nin kurtuluşu hep bir başka bahara ertelenecek ama AKP’nin oylarında azalma olmayacak.