Aşırı acıklı bir çaba: Enver’den yazarlık öğrenme çabası
Enver Aysever’in CHP’li belediyeleri söğüşlemesinin iki yöntemi var:
BİR: “Yazı akademisi” diye kurs düzenlemek.
*
İKİ: “Yazarlık atölyesi” diye yazarlık öğretmek.
Kısacası...
Enver’in iddiası, milletimize “Nasıl yazar olunur” dersleri vermek.
*
Tezgâh şöyle işliyor:
*
Enver, “Ben vatandaşlara yazarlık öğreteceğim” diye tezgâhını açıyor.
CHP’li belediyeler bu tezgâha finansman sağlayarak çanak tutuyor.
Ve bazı vatandaşlarımız da maalesef bu tezgâha geliyor.
*
Bu tezgâhta belediye yediren taraf, Enver de yiyen taraf...
Peki ya tezgâha gelen vatandaşlar?
İşte onların durumu çok vahim ve pek acıklı.
*
Enver’e Tolstoy muamelesi yapan ve Enver’den yazarlık öğrenebileceklerine akıllarını yatıran bu vatandaşlarımıza...
Yazarlığın ilk ve en önemli tüyosunu vermek isterim.
Üstelik ücretsiz.
*
O tüyo şudur:
*
Gerçekten bir yazar olmak istiyorsanız...
Öncelikle yazarlığın öğrenilmeyecek bir iş olduğunu bilmeniz gerekir.
“Yok, ben ille de öğreneceğim” diyorsanız...
O zaman da...
Yazarlığın Enver’den öğrenilecek bir iş olmadığını bilmeniz gerekir.
MİNİBÜS DEYİNCE
MANSUR YAVAŞ’ın “Bütün makam araçlarını sattım, işe minibüsle gidiyorum” dediğini öğrenince...
Ben de sandım ki...
Mansur Baba, Keçiören minibüsüyle işe gidiyor.
*
Popçuların kullandığı makam minibüsleri var ya...
Kastettiği oymuş.
*
Mansur Yavaş’ı severim. Bu yüzden kendisine “popülizmin raconu” konulu küçük bir kurs almasını tavsiye ederim.
‘BAY KEMAL’ SÖYLEMİ FAZLASIYLA BIKTIRDI MI?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son kongre konuşmasında yine “Bay Kemal” dedi.
*
Bakıyorum bazı entel dantel tiplere...
“Bay Kemal söylemi fazlasıyla bıktırdı” diyorlar.
*
Eh ben de biraz entel dantel kaçan bir tip olduğum için...
Ne yalan söyleyeyim, beni de bıktırdı “Bay Kemal” söylemi.
*
Fakat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Bay Kemal” söylemini, ben ve benim gibi entel dantel tipler için yürürlükte tutmuyor ki.
*
Erdoğan’ın “Bay Kemal” söyleminin tek bir amacı var:
*
Vatandaşı, Kemal Kılıçdaroğlu ile Tayyip Erdoğan arasında tercihe zorlamak.
*
Böylesi bir tercih zorlamasının işine geleceğini düşünüyor Erdoğan.
Haksız da sayılmaz hani.
YAZI YAZMADIĞIM GÜNLERDE YAPTIKLARIM
En sıkı takip ettiğim gazete Resmî Gazete oldu.
*
Üç ile yedi arası dostlarla restoran buluşmaları yaptım.
*
İstanbul Sözleşmesi’ni satır satır okuyup “İyi ama bu metinde pek bir sorun yok ki” dedim.
*
“Naci Ağbal’ın yükselişi ve düşüşü” başlıklı bir makale tasarladım.
*
Ayasofya İmamı, acaba bugün hangi siyasi anlaşmazlıkta taraf olacak diye fal tuttum.
*
Her gün “bakan toto” oynadım.
*
Korona illetinden kurtuluş umudumu iyice tükettim.
*
Bir daha hiç yurtdışına çıkamayacakmış gibi hissettim.
ARAMA, MESAJ AT
TAM da şehrin tüm duvarlarını “Arama, mesaj at” afişleriyle donatmayı tasarlarken...
Sosyal medyada başlatılan bir kampanyaya rastladım:
“Arama, mesaj at” kampanyası!
*
“Belki uygun değilimdir, belki ses duymak istemiyorumdur, belki konuşmak istemiyorumdur. Arama, mesaj at” diye haykıran bu kampanyaya resmen bayıldım.
*
Günümüzde her dakika telefonla aranarak rahatsız edilen milyonlarca kişinin hissiyatına tercüman olan bu kampanyaya sonsuz destek oluyorum ve tüm okurlarımızı hep birlikte “Arama, mesaj at” diye haykırmaya davet ediyorum.
CUMHURİYET VE İMPARATOR
BİR “Fenerbahçe cumhuriyeti” varsa...
Bir de Fatih Terim’in “imparator” lakabı var...
*
Yani...
Bir imparator varsa...
Bir de cumhuriyet var...
*
Yani öyle çok da kafaya takmamak lazım.
CEM ŞAHİN’LE İLGİLİ ÖNEMLİ BİR DÜZELTME
BUGÜNKÜ yazımda “Yeni MKYK listesinden... Sesler, yüzler, sokaklar” başlıklı bölümde bir hata yapmışım. Hem de vahim bir hata.
*
Listede yer alan Cem Şahin ismini karıştırmışım.
Oysa Cem Şahin, bir avukatmış. AK Parti’nin Ankara teşkilatlarında aktif olarak görev yapmaktaymış... Oğulları babalar üzerinden tanımlamanın yanlış olduğunu yazmıştım ama yine belirteyim: 90’lı yıllardan beri tanıdığım Mehmet Ali Şahin’in oğluymuş Cem Şahin.
*
Bu konuda uyarıda bulunanlara teşekkür ediyorum.
Affedilmez bir hata bu... Tekrar tekrar özür diliyorum. Hem her iki Cem Şahin’den hem de tüm okurlarımdan...
