Paylaş
İki Suriyeli kız kardeş. İkisi de profesyonel yüzücü. Suriye’de karışıklıklar başlayınca ülkeden kaçıp Almanya’ya gidiyorlar ve yüzme sporunda küresel çapta başarılar elde ediyorlar.
Filmin öyküsü kısaca bu.
*
İki kız kardeşin Suriye’den kaçışta ilk durağı İstanbul oluyor.
Filmde İstanbul, Suriyeli sığınmacılar için kâbus gibi bir yer olarak gösteriliyor. Bir an önce terk edilmesi gereken bir yer gibi.
Türkiye’nin yüz binlerce Suriyeli sığınmacıya kucak açmasına en küçük bir gönderme bile yapılmıyor filmde.
*
İki Suriyeli kız kardeş, başka mültecilerle birlikte küçücük bir bota doluşup Midilli’ye doğru yola çıkıyor.
Bir ara denizde mahsur kalıp ölümle burun buruna geliyorlar.
Tam bu sırada Türk Sahil Güvenliği aranıyor bottakiler tarafından. Türk Sahil Güvenlik’ten alınan cevap şu oluyor: “Size yardım edemeyiz.”
*
Neyse ki bir biçimde kendilerini Midilli’ye atabiliyorlar.
Yunanistan resmi makamları, uluslararası organizasyonlarla el ele verip çok güzel karşılıyorlar Suriyeli sığınmacıları.
Botları şişleyip batırmaya çalışmak yok. Çırılçıplak soyup dövmek yok. Türkiye sınırına doğru iteklemek yok.
Sonraki durak Almanya oluyor. Orada da çok medenice davranılıyor Suriyeli sığınmacılara.
*
Türkiye karşıtlığını kabaca değil incelikli olarak işlemiş film.
Bu açıdan daha da mide bulandırıcı ve daha da asap bozucu.
*
Meselelerden habersiz herhangi biri, bu filmi izleyince...
Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılara pek hoş bakmayan bir ülke olduğunu, buna karşılık Yunanistan ve Almanya’nın sığınmacılara kucak açan ülkeler olduğunu zanneder.
*
Peki bizim gibi sığınmacı meselesini tam göbeğinde yaşayanlar, bu filmi izleyince ne yaparlar? Ne yapacaklar? Benim yaptığımı.
Asap bozukluğundan midesine kramplar girmiş halde ekrana terlik fırlatırlar.
ÇOK KLAS BİR TERK EDİŞ
İBRAHİM Kalın, bir İsveç televizyon kanalına röportaj veriyor.
*
Röportajda Türkiye’yi itham edici sorular sorulunca...
İbrahim Kalın, röportajı terk ediyor.
Ama bağırıp çağırmadan, yükselmeden, karşısındakinin kendini önemli hissetmesine izin vermeden, kontrolü asla elden bırakmadan, yani çok klas biçimde terk ediyor.
*
Röportaj terk edecekler için tam anlamıyla örnek bir röportaj terk etme olarak kayıtlara geçebilir yani.
HAKAN ŞÜKÜR’DEN SÖZ EDECEKLERE BİR ÖNERİ
HAKAN Şükür, tek boyutlu biri değil.
Bir boyutunda futbolcu geçmişi varsa bir boyutunda da salya sümük FETÖ‘cülüğü var.
*
Futbolculuğundan söz edecek olanlar, FETÖ’cülüğünden söz etmeyeceklerse...
Hiç girmesinler Hakan Şükür olayına.
BABACAN VARKEN NE GEREK VARDI JEREMY’YE
O Ali Babacan ki...
İki yıl öncesine kadar...
Ekonominin Everest’i, piyasa dostu, güven verici, yatırımcı çekici olarak selamlanıyordu muhalif çevrelerde.
*
Hatta CHP’nin, iktidara gelindiğinde ekonomi yönetimini Babacan’a bırakacağı yazılıp çiziliyordu.
İki yılda hava tamamen dönmüş olacak ki...
CHP, elinin altındaki Ali Babacan’ı bir tarafa bırakıp ABD’li Jeremy Rifkin’i transfer etti.
*
Ali Babacan’ın, “Bu iş Jeremy’nin işi değil, benim işim” falan diyerek masada arıza çıkarmak için yanıp tutuştuğuna yemin edebilirim ama ispatlayamam.
‘EVLER AYRI OLURSA EVLİLİK YÜRÜR’ EFSANESİNİN ÇÖKÜŞÜ
“ÇİFTLER çok yapışık yaşıyorlar. Birbirlerine alan bırakmıyorlar. Bu yüzden evlilikler yürümüyor” diye bir efsane vardır.
Bu efsaneyi daha da abartanlar, işi “Evler ayrı olursa evlilikler yürür” noktasına kadar getirdiler.
*
Üç gün önce eşiyle ayrı evlerde yaşamayı tercih eden Fazıl Say’ın boşanmasıyla bu efsane, yerle bir oldu.
*
Ama çok barışçıl bir boşanmaydı Fazıl ve eşinin boşanması.
Birbirlerine en güzel cümleleri söylediler, mahkemeden el ele çıktılar falan.
*
Belki de efsaneyi şöyle değiştirmek gerekir:
“Evler ayrı olursa boşanmalar süper barışçıl olur.”
SONSUZ OLASILIKLAR
BEREN Saat, “Yılın İkonu” seçilen eşi Kenan Doğulu’ya ödül verirken şöyle demiş:
*
“Bizi bir araya getiren o sonsuz olasılıklara çok teşekkür ederim.”
*
Keşke mümkün olsa da...
İkisini bir araya getiren sonsuz olasılıklar...
“Rica ederiz Beren Hanım. Biz bir şey yapmadık. Siz kendinizi buldunuz. Ayrıca yakışıyorsunuz birbirinize” diye cevap verebilseler.
Ne şeker, ne tatlı bir şey olur.
YUNUS ÇOCUK
FİLM platformlarına bakıyorum, bir dolu animasyon film var.
Yıkılıyor ortalık bu animasyon filmlerle.
“Yunus Çocuk” adlı Türk animasyon filminin fragmanını gördüğüm anda “Oh be! Hele şükür” dedim.
*
Üstelik “Yunus Çocuk”, eli yüzü gayet düzgün bir animasyon filmi. Küresel örneklerinin hiç de gerisinde değil. Tiplemeleri çok sempatik. Çocukların zorla değil, güle oynaya izlemek isteyecekleri türden bir film. Hatta yetişkinler bile dudaklarına bir tebessüm kondurarak sıkılmadan izleyebilirler.
*
Burak Sergen, Yetkin Dikinciler, Esra Bilgiç, Selen Öztürk gibi sanatçıların seslendirdiği “Yunus Çocuk” dün vizyona girdi. Haydi çocuklar ve hep çocuk kalanlar, sinemalara.
SAHTE DOKTOR OLAYINDA YANLIŞ BİLİNEN DOĞRULAR
* Sahte doktor, hiçbir zaman Sağlık Bakanlığı tarafından doktor olarak atanmadı.
* Sahte doktor, hiçbir zaman devletten maaş almadı.
* Sahte doktor, sahte diplomalarla falan devleti kandırmadı.
* Sahte doktor, devlet hastanesinde görev yapan bir doktorun iyi niyetini suistimal etti.
Paylaş