Paylaş
“Asansörde bir kadın ile bir erkek sekizinci kata çıkarsa halvet etmiş olur mu?” meselesine kafayı takmış.
*
Televizyonun tekinde de...
“Bir kadın TV izlerken ekrana çıkan erkekler karşısında tesettüre girmeli mi?” sorusuna cevap aranmış.
*
Bu ve buna benzer olaylara baktığımızda...
Dinimizin en temel meselelerinin şunlar olduğunu zannederiz:
*
- Kot pantolon giyen kızlar.
- İlişki kurulacak kızların yaşları...
- Yemeğin hangi elle yeneceği...
- Asansörde halvet...
Falan...
*
Peki ya ahlak?
Kot pantolon yoksa gerisi hikâye mi yani?
*
Peki ya haram yemek?
Sağ elle ye de ne yersen ye mi yani?
*
Peki ya yalan söylemek?
Söyle canım söyle yeter ki asansörde halvet olma mı yani?
*
Peki ya kul hakkı?
Boş geç onu, sen evleneceğin kızın yaşına odaklan mı yani?
*
Daha fazla uzatmak istemiyorum.
Tek bir şey söyleyeceğim:
Dinimizin acilen bel altından bel üstüne çıkarılması gerekiyor.
Yoksa bunlar milletimizi dinden, imandan çıkaracaklar.
GEREĞİNİ DÜŞÜNDÜM: AHMET ALTAN KARARIM
Ahmet Altan’ın kabahatleri şunlardır:
*
- Kibir denilen illetin pençesinden kurtulamadı.
- “Acaba Taraf’ta biraz kötü gazetecilik yapmış olabilir miyiz” bile demedi, diyemedi.
- “Hep haklıydım ama en azından şurada da yanılmıştım” demeye bile asla yanaşmadı.
-“FETÖ olgusunu göremedim, çok pardon” demedi, diyemedi.
- “Türkan Saylan için o yazıyı yazmayacaktım” demedi, diyemedi.
- “Demek ki askeri vesayet gidince demokrasi gelmiyormuş” demekten bile ölümüne imtina etti.
- “Ergenekon, Balyoz derken FETÖ’cü generallere yer mi açtık yoksa” tarzı bir kuşkuya asla göz kırpmadı.
*
Gereğini düşündüm:
*
- Bütün bunların cezası asla ve kata müebbet hapis cezası değildir.
- Bütün bunların cezası kamu vicdanında ilelebet mahkûmiyettir ki bu ceza kendisine zaten verilmiştir.
OSMANLI TOKADI
Geçen haftanın en önemli konusuydu Osmanlı tokadı.
*
ABD Dışişleri Bakanı’nın Ankara gezisinde basın toplantısından önce Amerikalı gazeteciler, kendi aralarında “Osmanlı tokadı nedir, nasıl atılır” konulu muhabbetler çeviriyorlar ve bazıları tokadın küçük bir örneğini göstermeye çalışıyorlardı.
*
Tek sorun şuradaydı:
Adamlar bunu yaparken...
Kahkahalarla gülüyorlardı yahu!
İZLEMESİ EN ZEVKLİ SAVAŞ
Hangi savaş mı?
Tabii ki...
Tarikatlar arasındaki savaş.
Mesela Cübbeli Ahmet ile Uşşaki Tarikatı arasındaki savaş.
Al çekirdeğini izle.
İnşaatta kepçe, vinç çalışması izlemekten bile zevkli.
KAYITLARA GEÇSİN
Geçen hafta kaybettiğimiz büyük değer ünlü doktor “Kolsuz Agop”, bizim Yozgatlı imiş.
Hemşehrimizmiş yani.
Kayıtlara geçsin diye yazıyorum.
CHURCILL VE ERDOĞAN
İkinci Dünya Savaşı’nın en civcivli zamanında İngiltere’de başbakan olan Churcill’in en zorlu günlerini anlatan “En Karanlık Saat” adlı filmi izledim.
*
Ve dikkatimi şu çekti:
Churcill’in en çok kullandığı slogan:
“Durmak yok, yola devam”.
İLKELLİK NEDİR?
“İlkellik nedir?” sorusuna son günlerde şöyle cevap veriyorum:
*
Bir mahkeme kararının ardından “oh olsun” diye tepki vermektir.
BİR KEDİYİ SEVMEK NE DEMEKTİR?
Bilge Karasu demiş ki:
Bir kediyi sevmek demek... “Kedinin kendisini seven kişi karşısındaki umursamaz bağımsızlığını baştan kabul etmek demektir.”
*
Ben senin umursamaz bağımsızlığını sevdim ey kedim Sekter!
DOKTOR DEDİĞİN
- “Öyle de olur, böyle de olur” demeyecek, mütereddit olmayacak, net olacak, kesin konuşacak.
- İlaç verecek, serum verecek, ağrı kesici verecek.
- Şefkatli olacak ama otoriteyi de elden bırakmayacak.
- Arada “iştahın yerinde mi?” ya da “yüzüne kan gelmiş” gibi şeyler söyleyecek.
- Deniz Seki’den “İyisin tabii” şarkısını ıslıkla çalmasını başaracak.
- En az sekiz tane şöyle okkalı doktor fıkrası anlatabilecek.
- Sağlık sisteminin getirdiği sorunlar konusunu hastalıkla pençeleşen hastasıyla konuşmaktan imtina edecek.
- Hasta tarafından sorulan yeryüzünün en tuhaf, en saçma, en berbat soruları bile yüzünü asla buruşturmadan cevaplamaya çalışacak.
- “İnternete baktım, şöyle yazıyor” falan diyen ukala hastasını ustalıkla savuşturmasını bilecek.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
Paylaş