Ankara’da belalı bir gece

TAM da İstanbul’un fırtınaya teslim olduğu günde...

Haberin Devamı

 Ben Ankara’daydım.

Ankara’da hava limonata gibiydi...

Akşam Tarafsız Bölge’de AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ile bir araya geldik...

Tabii ki Kevin Costner ile Edibe Sözen’in kulaklarını çınlattık...

Ama hakkını yemeyeyim:

Hüseyin Çelik, yerine geldiği Edibe Sözen Hanım’ı üzecek tek bir kelime bile etmedi, aksine taltif bile etti...

Tabii konu hakkında konuşurken dudaklarına kondurduğu o ironik kıvrımı saymazsak...

* * *

Program bitince “Bakalım Ankara gecelerinde neler yaşanıyor ve yaşatılıyor?” diye Ankara Papermoon’a gittim...

Saat 22.15...

Ankara Papermoon, beş haneli bir köy kahvesi kadar sessiz, sakin ve mütevazı...

Kör bir ışık... Tek tük dolu masalar... Masalardan birinde Ömer Çelik ve arkadaşları var...

Hava ağır mı ağır...

Ağır havayı az sonra masaya gelen Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Zeynep Damla Gürel bile dağıtamadı.

Haberin Devamı


* * * 

Acaba biraz muzırlık yaparak ağır havayı dağıtabilir miyim diyerek hemen “Twitter”a dalıp yoldaşlara gördüklerimi yazmaya başladım...

“Ankara Papermoon’dayım... Karşı masada Ömer Çelik var... O da ne? Zeynep Damla Gürel de masaya geldi...”
falan türü zevzeklikler...

Ben tam bunları yazmış, “yaşasın kötülük” edasında zevklenirken...

Oturduğum masaya Zeynep Damla Gürel gelip, “Sen ne yapıyorsun burada bakayım? Twitter’dan hakkımda mesaj gönderiyormuşsun... Belki 10 kişi aradı... Şimdi yakaladım seni” demesin mi?

Birkaç dakikalık sessizliğin ardından...

“Hele bir otur, soluklan yiğidim” diyerek Zeynep Damla Gürel’i teskin etmeye çalıştım...

5 dakika süren tatlı sert çıkışların ardından Damla’yı yumuşatmayı başardım...

Kendisinin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e danışmanlık yapmasının mana ve ehemmiyeti hakkında kısa bir nutuk çekerek belalı konuyu atlattım.

Anlaştık... Görüşmek üzere vedalaştık...

* * * 

Fakat o da ne?

Ertesi gün bu tırışka vaka, internet sitelerinde “Twitter’da büyük kavga... Ahmet Hakan’ı kim ihbar etti... Muhbir Ahmet Tezcan mı?” diye haber olmasın mı?

Çıkan haberleri okuduktan sonra...

“Twitter’ın Ahmet Hakan’a yaptığı fenalıklar” başlığının altına bir çentik daha attım...

Kiminle ne muhabbeti yapmak isterdim

SELMA SEZER: Kendisiyle Abdullah Gül’ün performansı hakkında söyleşmek isterdim...

ÜMİT BESEN: Kendisinden önce “Nikah Masası” şarkısının öyküsünü, ardından da şarkıyı dinlemek isterdim...

FATİH TERİM: Kendisiyle önce iki el poker oynardım. Ardından da “Bak hocam” diye başlayıp “Blöf nasıl yapılır?” sorusuna beş maddelik bir cevap vererek raconu kesmek isterdim...

İSMAİL HAKKI KARADAYI: “Sizin zamanınızda bu işler böyle olmuyordu” başlıklı bir muhabbet açıp “Milli Güvenlik Kurulu’nda başbakan terletmece” meselesine nostaljik bir dalış yapmak isterdim...

ALİ RIZA DEMİRCAN: Kendisiyle Yunus Emre’nin “Cennet cennet dedikleri / Birkaç köşkle birkaç huri / Başkasına ver onu / Bana seni gerek seni” dizeleri hakkında kısa bir muhabbet çevirmek isterdim...

BİLLUR KALKAVAN: Kendisiyle “Kalkavan Ailesi’nin farklı yönelimleri ve Fethullah Gülen Hocaefendi” konulu bir mülakat yapmak isterdim...

MUAZZEZ ABACI: Kendisiyle kemancı tokatlama teknikleri hakkında söyleşmek isterdim...

Havadaki öfkeli laikler

ANKARA’ya gittim, geldim..

Kısa süreli iki uçak yolculuğundan çıkardığım siyasal sonuç şudur:

Laik kanat burnundan soluyor!

Şöyle ki:

Uçak rötar yapıyor, hemen arkamdaki “laikçi teyze” etrafa korsan bildiri attırırcasına, “Badem bıyıklıların yönetimi bu kadar olur” diyor...

Serviste aksama yaşanıyor, yan taraftaki “keçi sakallı” beyefendi, “Bunlardan ne beklenir ki...” diye homurdanıyor...

Uçak iniş izni alamadığı için havada 45 dakika tur atınca randevusuna geç kalan şık giyimli bir cici bey, “Yazın bunları yazın” diye bana sesini duyurmaya çalışıyor...

Ve işin daha tuhafı:

Her homurdanma, her korsan bildiri, her abartılı öfkeli tepki, etraftakilerden yoğun destek alıyor...

Kısacası:

En azından havalanan uçaklardaki siyasi hava bayağı sertleşmiş diyebiliriz.

Yazarın Tüm Yazıları