Peki Tayyip Erdoğan’ın eski ve hakikatli dostu "The Economist", neden zehir zemberek analizlere yer vermeye başladı?
Bundan birkaç yıl öncesine kadar yerini "Laik elitlere karşı/ Tayyip Erdoğan’ın safında" şeklinde belirleyen dergi, neden şimdi "Tayyip karşıtı" takılıyor...
Diyebilirsiniz ki:
Bu da soru mu şimdi? Fehmi Koru neden başkaldırdı ise ondan... Hasan Cemal neden mırın kırın ediyorsa ondan... Taraf Gazetesi neden AKP tarafından "tu kaka" ediliyorsa ondan... Türkiye’nin liberalleri neden isyan ediyorsa ondan...
Evet, böyle diyebilirsiniz, buna hakkınız var...
Ama sanırım benim de sizlere biraz Amberin Zaman’dan söz etmeye hakkım olduğunu kabul edersiniz...
Amberin Zaman, "The Economist"in Türkiye Temsilcisi’dir...
Dergide çıkan fişek gibi/kurşun gibi Tayyip Erdoğan yanlısı haberlerin arkasındaki isimdir...
Bir yıldır eş durumundan Ermenistan’ın başkenti Erivan’da yaşıyor... Eşi Erivan’da görev yapan ABD’li bir diplomattır...
Ayrıca Taraf Gazetesi’nde de yazılar yazıyor...
Amberin Zaman’ın bir özelliği daha var:
Başından beri Tayyip Erdoğan’a değil, Abdullah Gül’e yakındır...
Peki o zaman soruyu soralım:
"The Economist"te çıkan analizde...
"Abdullah Gül çizgisi" ile "Tayyip Erdoğan çizgisi" arasındaki kırılmanın bir rolü olmuş mudur?
Yanlış anlaşılmasın: "Bu analizi Abdullah Gül yazdırmıştır" falan demiyorum...
Sadece Gül ile Erdoğan arasındaki gizli çekişmenin neden olduğu tuhaf atmosferin, bir "Gül dostu" olan Amberin Zaman’ı ne derecede etkilediğini merak ediyorum, o kadar...
Bozkurtlar Nişantaşı’nda
"HEP CHP mi açılım yapacak / Biraz da biz açılıp saçılalım / Biraz da biz kafamızı bulalım yahu" diyen Milliyetçi Hareket Partisi, Bozok Yaylası’ndan Avrupa Yakası’na bir kısrak başı gibi uzanıp "Nişantaşı açılımı" sergilemiş...
İstanbul Belediye Başkan adaylığı için, "çekirdekten bir bozkurt" yerine, "çekirdekten bir kovboy"a, yani Alinur Velidedeoğlu’na teklif götürmüş...
O da kim mi?
Hani yaptığı "klişenin mabudu" sanat işlerini, "Kahretsin ben buyum / Sorry benden vasat iş çıkmaz / Pardon ben bir dáhiyim / Özür dilerim müthişim / Affedersiniz kalıpları yardım" falan diye takdim eden ünlü reklamcımız var ya...
İşte o...
Yeni duydum:
"Alinur Bey’in kayınvalidesi" de geçen seçim MHP’den aday olmuş... Yani hafiften bir "Nişantaşı ovası / Bozkurtlar yuvası" durumu söz konusu...
Neyse...
Daha dün "Türkler yaratıcılık genine sahip değildir" vecizesini yumurtlamış olan Alinur Bey, "Türkler her türlü gene sahiptir" diyenbir partinin yaptığı bu yaratıcı teklif karşısında hiç şaşırmamış...
Teklifi enine boyuna düşünüyormuş, "İstanbul’a ne verebilirim?" diye bakıyormuş...
Eğer bir şeyler verebileceği kanaati hasıl olursa "okey" diyecekmiş, olmazsa "sorry"...
Madem bu işler bu noktalara kadar geldi...
Madem artık "teklif eden" ile "teklif edilen" arasında herhangi bir mütekabiliyet aranmıyor...
O zaman ben de serbest uçuş yapıp, "uyumsuzluğun şahı" niteliğinde bir "teklifler dizisi" sunabilirim:
BİR: Zaman Gazetesi’nin Umum Neşriyat Müdürü Ekrem Dumanlı Bey kardeşimiz, gece áleminin dáhi çocuğu İzzet Çapa biraderimize başyazarlık teklif etmek için daha neyi beklemektedir?
İKİ: DTP neden bir plan yapıp, "Plan yapmayın plan" diyen Karadeniz’in hırçın ve gürbüz çocuğu İsmail Türüt’e, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı teklif etmemektedir?
ÜÇ: Madem bugünlerde "Altı ok kara çarşafa ne güzel uymuş" türküsünü söylüyoruz... O halde bir zamanlar "Kürsülerin asi hocası / Nutukların efendisi" diye selamlanan Rizeli Şevki Yılmaz Hoca, neden CHP’den Rize belediye başkan adaylığı teklifi almasın? (Not: Bahse girerim böyle bir gelişme vuku bulduğunda Tayyip Erdoğan, çarşaf açılımı karşısında gösterdiği sağduyunun onda birini bile gösteremeyecektir.)
DÖRT: AKP, ekranların en ateşli laiklik mücahidi Pınar Kür Hanım’a, "Kadıköy / Bakırköy / Beşiktaş" üçgeninden bir yerin belediye başkan adaylığını önerse... Böylece Müjde Ar’a gollük bir pas ikram etmiş olsa... Acayip şenlikli olmaz mı?