Paylaş
Siyasi ayrımcılık zerre kadar dikkate alınmadı.
Popüler kültürde yükselen değerler öne çıktı.
Var olan kutuplaşmaya hiç yüz verilmedi.
Uç noktalara savrulmamaya özen gösterildi.
Başarının hakkı teslim edildi.
Türkiye’nin en gözde starlarının buluştuğu platform çıktı ortaya.
Altın Kelebek, işte tam da bunları sağladığı için...
Yılın en çok dikkat çeken etkinliği haline geldi.
*
Ne mutlu bize ki...
Siyasi cephelerin sağduyuyu iyiden iyiye terk ettikleri şu tekinsiz süreçte, hiçbir cephenin oyuncağı olmadan...
Popüler kültürümüzün yıldızlarını ödüllendirdik.
Ve alnımızın akıyla Altın Kelebek törenini gerçekleştirdik.
*
Altın Kelebek için emeği geçen herkesi yürekten kutluyorum.
Bu başarı, tamamen onlara aittir.
YILMAZ GÜNEY’İN ANISINA ÖDÜL VERİLSE
SİZ bakmayın İbrahim Tatlıses’e ödül verilmesini “Kadın düşmanına nasıl ödül verilir? Kadın döven adam o... Bu adam nasıl ödüllendirilir” falan dediklerine...
*
Yılmaz Güney anısına “Büyük Onur Ödülü” verilseydi...
Bu tipler, “Yaşa! Var ol!” çekerlerdi.
*
Böylesi bir riyakârlıktır söz konusu olan.
SANATÇI, SANATI VE KİŞİLİĞİ
SANATÇI ile sanatını ayırmak gerekir mi? Sanatçının kişiliği, sanatından ayrı düşünülebilir mi? Sanatçı ve yaşamı, birbirinden ayrılabilir mi? Sanatçıyı, sadece sanatı üzerinden mi yargılayacağız? Kişiliğini, yapıp ettiklerini hiç mi hesaba katmayacağız?
*
Bunlar, çok çetrefilli konular. Sürekli tartışılıyor. Bir karara da varılabilmiş değil.
Ama benim bu konularda kendimce vardığım bir sonuç var. O sonucu şu iki örnek sanatçı üzerinden anlatayım:
YILMAZ GÜNEY: Yılmaz Güney’in sinemasına bayılırım. Çok severim. “Yol” filmini ilk kez izlediğimde üç gün kendime gelememiştim. O derece yani... Ama bu sevgim, onun silahlara düşkünlüğüne, adam öldürmesine, kadın dövmesine onay vermem anlamına gelmez. Tam tersi... O konularda Yılmaz Güney’den nefret ederim.
İBRAHİM TATLISES: İbrahim Tatlıses’in sesine bayılırım. Çok severim ondan şarkı türkü dinlemesini. Silahlı saldırıya uğradığı gün, “Gelmiş geçmiş en büyük sese kıydılar” demiştim. Ama bu sevgim, onun geçmişte kadınlara şiddet uygulamasına ve maço tavırlarına onay verdiğim, taviz verdiğim anlamına gelmez.
KEMAL BEY ÇOK NAZİK BİR İNSAN MIDIR
HEM kamu alanında hem de özel alanda Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili olarak hep şöyle şeyler söylerdim:
*
Çok nazik bir insan... Tam bir beyefendi... Politik performansı tartışılabilir ama nezaketi tartışılmaz... Kibarlığından hiç ödün vermez... Ağzını bozmaz... Her zaman çok saygılıdır...
Bir iki kez bu tanımlamalara hiç de uymayan şeyler söyledi, yaptı Kemal Bey.
Pek kulak asmadım onlara. Verdiğim hükümlerin arkasında durdum.
*
Fakat Meclis’te yaptığı şu son el hareketi var ya... İşte bu hareket, hakkındaki hükümlerimi darmadağın etti.
Artık kendi kendime şunu soruyorum:
*
Kemal Bey gerçekten de çok nazik bir insan mıdır?
*
Ve artık şöyle canıgönülden “Evet, öyledir” diyemiyorum.
UÇAK KAÇIRAN GAZETECİ
12 Eylül’den bir ay sonraydı. 13 Ekim Pazartesi günü.
“Münih/İstanbul/Ankara” seferini yapan “Diyarbakır” isimli uçak, dört hava korsanı tarafından kaçırıldı. Korsanlar, Ankara’ya inmek üzere olan uçağı Diyarbakır’a indirdiler.
Darbenin etkisinin bütün hızıyla devam ettiği günlerde gerçekleşen bu olay, kamuoyunda büyük bir şaşkınlığa yol açtı.
Sonuç? Uçağa müdahale edildi. İki kişinin ölümüyle sonuçlanan operasyondan sonra hava korsanları ele geçirildi.
İşte o korsanlardan biri de gazeteci Yılmaz Yalçıner’di.
*
36 yıl hapis cezası alan Yalçıner, Turgut Özal döneminde gerçekleşen kısmi af sonucu 11 yıl 7 ay yattıktan sonra hapisten çıktı. Gazetecilik yaptı, Akit gazetesinde çalıştı. Sonra kendini emekliye ayırıp Marmaris’e çekildi.
*
Yılmaz Yalçıner, yıllar sonra verdiği bir röportajda, uçak kaçırma olayını şöyle anlatmıştı: “Uçak havalandıktan sonra Yalova üzerindeyken elimde 6.35 bir silahla kokpite girdim. Uçağı ele geçirdim. Silahı kullanmama da hiç ihtiyaç olmadı. Bizi büyük bir çatışmayla ele geçirdiklerini söylediler ama biz çatışmadık. Korkut Eken’in yönetiminde bir tim uçağa girdi sabaha karşı. İki insanın da ölmesine sebep verdiler. Allah rahmet etsin. Ben aylar sonra duruşmalarda haberdar oldum öldüklerinden. Vücutlarından askeri mermiler çıkmış. Zaten bizim silahımızla ölen olsaydı bizi asarlardı. Bize de işlediğimiz suçun karşılığı olarak değil de ibret olsun diye 36 yıl verdiler.”
*
Enteresan bir kişilikti Yılmaz Yalçıner. Kayıtsız kalınamayacak denli enteresan. Allah rahmet eylesin.
CHOMSKY 93 YAŞINDA!
DÜNYANIN aykırı felsefecisi Noam Chomsky, 93 yaşına girdi.
*
Bir televizyon programında kendisine “93 yılın sırrını açıklar mısın üstat?” diye sorulmuş. Verdiği cevap şu olmuş:
*
“Sırrım bisiklet teorisinde gizlidir. Gitmeye devam edersen düşmezsin.”
*
Pedallara asılmaya devam yani.
KABA SOFTA, HAM YOBAZ
EBUBEKİR Sofuoğlu diye bir adam var. Evrim nedir, bilmez. Teoman Duralı’nın evrime yaklaşımını anlayacak kapasitesi yoktur. Buna rağmen Duralı’nın öldüğü gün arkasından “Evrimcinin tekiydi” diye laf atar.
*
Necip Fazıl’ın “kaba softa, ham yobaz” diye tarif ettiği adamdır bu Sofuoğlu.
Paylaş