Paylaş
- BİR: Yerel seçimde ittifakın yöntemine anketlerde çıkan sonuçlara göre varılacak. CHP’nin anketleri hazır... İYİ Parti’nin anketleri de dört-beş gün içinde çıkacak.
- İKİ: İki partiden ikişer ya da üçer kişilik bir komisyon oluşturulacak. Bu komisyon anketleri masaya yatıracak.
- ÜÇ: “Hangi partinin hangi şehirde şansı daha yüksek” sorusuna işte bu komisyon cevap arayacak.
- DÖRT: İttifak için üzerinde yoğun biçimde çalışılacak şehirler Ankara, İstanbul, Antalya, Muğla, Adana, Mersin ve Aydın olacak.
- BEŞ: Komisyon toplantılarının ardından uzlaşılan ve uzlaşılmayan konular Akşener ve Kılıçdaroğlu’na sunulacak.
- ALTI: En sonunda iki lider, hangi il ya da ilçede hangi partinin adayıyla seçime girileceğine karar verecek.
KADİR KIRIKKANAT, MİNE MISIROĞLU
İKİSİ de takıntılı... İkisi de provokatif... İkisi de pervasız... İkisi de kendi cenahlarına yönelik antipatiyi arttırmakta... İkisi de yukarıdan yukarıdan konuşuyor... İkisi de üslup birliği içinde... İkisi de çığırtkan... İkisi de hezeyan seviyor... İkisi de ayrıştırıcı... İkisi de nefret ettirici... İkisi de incelikten yoksun... İkisi de diyaloğa kapalı...
*
Aralarındaki tek fark şu:
Biri dinden imandan soğutuyor, öbürü Atatürk’ten.
ÖYLE HİSSEDİYORUM Kİ...
ELİMDE bir veri yok. Yapılan açıklamalara, sorulara verilen cevaplara bakınca... Öyle hissediyorum ki...
AK Parti de bekliyor Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın bir an önce etkili ve tatmin edici bir açıklama yaparak şu “kenef muhabbeti”nin son bulmasını...
TEMİZ BİR ÜSLUPLA UYARININ GÜZEL ETKİSİ
KHK ile atılan doktorların özel hastanelerde bile çalışmalarına izin vermeyen bir yasa geçiyordu Meclis’ten.
Ben de “Ama bu zulüm olur” diye bir yazı yazmıştım.
Üslubumu temiz tutarak... Yapıcı olmaya gayret ederek... Muhataplarımın vicdanına seslenerek...
Ne mutlu bana ki... Bu uyarım sonuç verdi.
Sorunun çözümü için öncülük eden Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca’ya ve soruna vicdani bir çözüm getiren AK Partili milletvekillerine çok teşekkürler!
KUZU!
NE zaman “40 yaşına kadar kuzuyu, 40 yaşından sonra kuzunun yediklerini yiyeceksin” sözünü işitsem...
Aklıma sadece Burhan Kuzu geliyor!
YUSUF İSLAM’LA ATATÜRK NASIL BİR ARAYA GELDİ?
MÜSLÜMAN olup Yusuf İslam adını alan büyük sanatçı Cat Stevens’ın, “Müslümanları tanısam Müslüman olmazdım” dediğine dair bir tevatür vardır epey zamandır.
Bilmiyorum Yusuf İslam gerçekten de böyle bir şey demiş mi, dememiş mi?
*
Ama ben gayet rahat bir şekilde şunu diyebiliyorum:
Sadece Atatürkçülerle muhatap olsaydım... Atatürk’ü asla sevemezdim.
BİR BİREY OLARAK BİLAL ERDOĞAN
BEST FM’de bizim Adem Metan, yine yapmış yapacağını ve Bilal Erdoğan’ı radyo programına katılmaya ikna etmiş. Canlı olarak dinleyememiştim, kayıtlardan dinledim baştan sona...
Çıkardığım sonuçlar şunlardır:
*
- Bazen susmak gerekir, bazen konuşmak gerekir ya... Ülkenin son 17 yılına damgasını vurmuş aşırı karizmatik bir liderin oğlu olarak Bilal Erdoğan’ın konuşma vakti çoktan gelmiş, hatta neredeyse geçiyordu bile.
*
- Programı dinleyince... “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan” ifadesindeki yabancılaştırıcı soğukluğun gittiğini... Onun yerini zaaflarıyla, zevkleriyle, ilgilendiği konularla, fanatik olarak tuttuğu takımla... Yani kanıyla, canıyla insan Bilal Erdoğan’ın aldığını fark ettim.
*
- Bilmiyordum: Meğer İtalyanca şarkı söyleyebiliyormuş Bilal Erdoğan... Üstelik kafasını gözünü yarmadan... Ne güzel! Bilmiyordum: Özdemir Erdoğan’ın “Bana Ellerini Ver” adlı güzelim şarkısı, Bilal Erdoğan’ın eşine armağan edebileceği yegâne şarkıymış. Bilmiyordum: Fanatik bir Fenerbahçeli imiş Bilal Erdoğan... Çocuklar da Fenerbahçeli imiş ve odaları, yorganları falan sarı-lacivert imiş. Bilmiyordum: Bilal Erdoğan’ın en büyük hayali yanına eşini alarak karavanla uzun yolculuğa çıkmakmış.
*
- Bilmediklerimi öğrendikçe bu zamana kadar kafamda oluşan Bilal Erdoğan imgesinin yerini bambaşka bir Bilal Erdoğan gerçekliği aldı.
*
- Kıssadan hisse şudur: Birbirimizi politik duruşlarımızın, mensubu olduğumuz ailelerimizin ve aidiyetlerimizin dışındaki alanlarda da tanırsak... Aradaki buzları eritebiliriz.
YATAK ASLA SADECE YATAK DEĞİLDİR!
SIRT ağrısı, bel ağrısı, uyku bozuklukları falan diye başının etini yediğim bir dostum, “Senin iyi bir yatak alman gerekiyor” dedi.
Uzay mekiklerinde kullanılan teknolojiyle üretilen pahalı mı pahalı bir yatak markası var ya... “Onu önereceksen kalsın. Bir yatağa o kadar para vermem dostum” diye kestirip attım. “Yok” dedi. “Pahalı, yabancı markayı değil, yüzde yüz yerli ve milli İŞBİR Yatak var, onu tavsiye edeceğim.”
Tavsiyeye uydum, gayet uygun fiyata yerli ürünümüzü satın aldım. Ve bingo!
Yıllardır süren sırt ağrılarım birden kesilmesin mi? Uyku sorunlarımın yüzde 50’si geride kalmasın mı? Öyle memnun oldum ki... Olay, bu yatakların Türkiye’de üretilmesini sağlayan İŞBİR’in CEO’su Metin Gültepe’yle tanışmama kadar vardı.
*
Metin Gültepe başarılı, azimli bir mühendis. Uzay mekiklerinde kullanılan malzemenin peşine düşmüş. Gitmiş, araştırmış. Literatür taraması yapmış. AR-GE’ye yönelmiş. Laboratuvarlar kurmuş. Denemiş, olmamış. Ve en sonunda daha iyisini bulmuş!
*
Metin Gültepe “Yatak deyip geçmeyin” diyor ve ekliyor: “Yatağın vücut şeklini alması, vücut ağırlığına baskı uygulamaması, vücuttaki kan akışının bloke etmemesi gerekir. Bizim teknolojimiz işte böyle bir uykuyu amaçlıyor.”
*
Yerli, milli, üretim kelimelerinin havada uçuştuğu bir ortamda bu somut örneğin altını çizeyim dedim.
Paylaş