Bursa’nın bu ünlü "Meyhaneler Sokağı", her akşam efkár dağıtmak, iki tek atmak ya da kutlama yapmak için gelenlerle doluyor.
Her masadan ince saz eşliğinde "Hatırla sevgili o mesut geceyi" ya da Abdullah Yüce’nin "Uzanıp giden tren yolları" türünden biraz "eski moda" şarkılar yükseliyor.
AKP’nin Bursa İl Başkanlığı görevini yürütürken milletvekilliğine aday olan Hayrettin Çakmak, en zorlu seçim çalışmasını işte bu sokakta yürütüyor.
Çakmak’ın işi gerçekten zor.
Çünkü bu sokakta genel olarak "anti AKP" bir rüzgár esiyor.
Gerçi iki tek atanlar içinde tek tük "AKP’ye oy vereceğiz" diyenler de çıkıyor ama genel hava pek öyle değil.
Kimi "İçkiye yapılan zamlardan" yakınıyor...
Kimi "Vergi üstüne vergi koyarak milletin içkisine karışıyorsunuz" diyor.
Kimi "Buraları ancak seçim zamanı hatırlıyorsunuz" diyerek laf geçiriyor...
Kimi de yeni meyhanelerin açılmasını engellemek için çıkarılan zorluklardan söz ediyor.
AKP’li Çakmak ise her birine cevap yetiştirmeye çalışıyor.
Hatta bir vatandaşın, "Sizin aranızda içki içen var mı?" sorusuna, "AKP Bursa İl Yönetim Kurulu’nda her akşam bir büyük deviren arkadaşımız var" diye yanıt vererek karşısındakini ikna etmeye çalıştığı bile oluyor.
Ancak "Milletvekilleriniz içinde içki içen var mı?" sorusuna, "tatmin edici" bir yanıt vermiyor, vermek istemiyor.
Sıkıştırmalar karşısında, "Biz kimsenin içkisine karışmayız. İçen içer, içmeyen içmez" mesajını vererek durumu kurtarmaya çalışıyor.
* * *
Arap Şükrü Sokağı’nda bir AKP’li milletvekiliyle yaşadığımız bu maceranın ardından şuna karar verdim:
Türkiye’de her kesimden oy almak öyle kolay bir iş değil.
Emir Sultan Mahallesi’nde "içkiye yaptığınız zamlar" ya da "açılmasına izin vermediğiniz meyhaneler" ile oy toplarsınız...
Ancak...
Arap Şükrü Sokağı’nda aynı konularda bir anda kendinizi hesap verirken bulursunuz.
Bazen "sadece bir duyarlılığın partisi" imajı, acayip işinize yarar.
Hiçbir şey söylemenize gerek kalmadan oylar partinize akar.
Ancak...
Bazen de aynı imaj, ayağınızın tökezlemesine neden olur.
Emir Sultan’da size oy kazandıran imaj, Arap Şükrü Sokağı’nda sorgulanma ve yargılanma gerekçesi haline geliverir.
O halde bir karar vermelisiniz.
Menderes ya da Özal gibi "yaşam tarzlarına saygı" konusunda samimi mi olacaksınız?
Yoksa...
Bir yandan Menderes ve Özal havası atarken...
Bir yandan da eski hocanız Erbakan’ın izinden gidiyormuş gibi mi yapacaksınız?
* * *
AKP’li Hayrettin Çakmak’ın "Biz merkez partisiyiz, içki içenlerin de oyunu almak zorundayız" türünden iyi niyetli bir yaklaşım ile kendisini Arap Şükrü Sokağı’na vurması...
Orada, rakı kadehleri arasında...
"Kola artı balık"tan oluşan mönüye takılması çok önemlidir.
Çünkü Hayrettin Çakmak, orada "hayatın gerçekleri" ile karşılaşma fırsatını bulmaktadır.
Darısı kendi gibi yaşamayan ve düşünmeyenler ile "sıfır temas" içinde olan diğer AKP’lilerin başına.
Çünkü...
Bir AKP’linin, sıradan meyhane ahalisinden işiteceklerinde, Türkiye toplumunun çeşitliliği konusunda acayip ve bulunmaz öğretici dersler vardır.
Tabii benzer bir dersi...
CHP’lilerin de "cami cemaati"nden alacağından hiç kuşkum yok.
Latife ile Hayrünisa arasındaki yedi fark
EMİN Çölaşan’ın dün köşesinde yayınladığı "Latife ile Hayrünisa" konulu "AKP afişi"nin verdiği ilhamın etkisi altında kalarak...
BİR: Latife başını sonradan açmıştır. Hayrünisa ise böyle bir değişim yaşamamıştır.
İKİ: Latife başına buyruktu; icabında Gazi Paşa’ya bile rest çekerdi. Hayrünisa ise eşinin konumunu dikkate alarak davasını AİHM’den çekecek denli edilgen bir tutum içindedir.
ÜÇ: Latife’nin başörtülü fotoğrafları olduğu gibi başı açık fotoğrafları da vardır. Hayrünisa’ya ait fotoğraflar ise tek tiptir, aykırı fotoğraf yoktur.
DÖRT: Latife ata binen, silah atan, eşine tercümanlık yapan, dönemin koşullarına göre medyatik takılan sıkı bir İzmir kızıydı. Hayrünisa ise mahalle baskısı koşullarında ortaya çıkmış, muhafazakár ve mahcup bir Kayseri kızı imajı çizmektedir.
BEŞ: Latife, Köşk’ün en politik işlerini bile çekip çevirmeye meraklıydı. Hayrünisa ise sadece Dışişleri Konutu’nu dekore ederek kendine bir sınır çizdi.
ALTI: Latife’nin önce örtülü, sonra açık olması ne kadar koşullar gereği ise, Hayrünisa’nın hep örtülü olması da o kadar koşullar gereğidir.
YEDİ: Latife bir çağdaşlaşma ve Batılılaşma projesi gibiydi. Hayrünisa ise günümüzün "modern mahrem" tezine denk düşmektedir.