AK Partililer muhbirlik yapmaz

BAŞBAKAN Erdoğan AK Parti seçmenine seslendi.

Haberin Devamı

Dedi ki:
“Tencere-tava çalanları yargıya ihbar edin”.

*

Allah’tan AK Parti seçmeninin tahammül eşiği, Başbakan Erdoğan’ın tahammül eşiği kadar düşük değil.
Ve yine Allah’tan AK Parti seçmeninin toplumsal barış için titizlenme dikkati, Başbakan Erdoğan’ın titizlenme dikkatinin çok ama çok üstünde...
Kısacası...
Eğer olay ciddi bir parti kampanyasına dönüştürülmezse...
Ellerinde şikâyet dilekçeleriyle adliye önlerinde birikmiş, komşularını mahkemeye vermeye çalışan AK Partili yığınlarla karşılaşmayacağız.
Çünkü bu halk, birçok değerini yitirmiş olsa da, komşusunu şevkle ve heyecanla ihbar edecek noktaya kadar gerilememiştir.

*

Annem, komşularıyla yaşadığı her ihtilafta haklı da olsa alttan alır, geri çekilir ve meseleyi büyüten, uzatan taraf olmamaya özen gösterirdi.
Gerekçesi ise hep şu olurdu:
“Yüz yüze bakacağız”.
Böyle der ve köşesine çekilirdi.
-Çok şükür ki annemin komşularıyla ilişkilerinin geleceği ve mahalle barışının korunması için sergilediği bu dikkat ve özen, Türkiye’nin bütün anneleri tarafından hâlâ titizlikle korunuyor.
-Ve yine çok şükür ki mahalle yaşamının ve komşuluk ilişkilerinin geleceğine titizlik ve özen gösteren insanlarımız, ülke hayatının geleceği için titizlik göstermesi gereken “usta” siyasetçilerimizden çok daha sağduyulular ve çok daha dikkatliler.

Haberin Devamı

Bir komplocuyla nasıl baş edilir?

DİYELİM ki “komplocu” size “OTPOR, dış mihrak, faiz lobisi, Yahudi lobisi” falan diyor.
Hemen patlatın soruyu:
İyi de birader, Gezi Parkı’nda ağaçları korumak için bekleşen az sayıda eylemcinin üzerine onca biber gazını Otpor mu, dış mihrak mı, Yahudi lobisi mi, faiz lobisi mi attı?

*

Diyelim ki “komplocu” size “bütün bu eylemlerin planlarını para babası patronlar yaptı” diye ahkâm kesiyor.
Hemen patlatın soruyu:
İyi de birader, Gezi Parkı’nda toplanan insanların çadırları yakılmasaydı, bırakın o patronları, o patronların feriştahı gelse on kişiyi sokağa çıkarmaları mümkün olur muydu?

*

Diyelim ki Zeynel Abidin Erdem adlı “komplocu” işadamı, “bir arkadaşım söyledi, Gezi Parkı’nda bir gece 600 pizza getirilmiş, bu pizzaların ödemesi Meksika’dan yapılmış” diye bir balon uçurdu.
Hemen patlatın soruyu:
İyi de Zeynel Abidin Bey, siz hiç hesap bilmiyor musunuz: 600 pizza tek bir restoranda kaç dakikada pişer, pişen pizzaların Gezi Parkı’na götürülmesi için kaç adet motosiklete ihtiyaç vardır?

*

Haberin Devamı

Diyelim ki “komplocu” size “CNN artı BBC... Bütün bu işlerin müsebbibi bunlar” diyor.
Hemen patlatın soruyu:
İyi de birader, adamların Taksim Meydanı’na kamera dayadığı bir akşamda, meydanı gaza boğarak “istismar etmeye süper uygun” bir malzemeyi hükümet sunmadı mı? Malzeme verilmeseydi bu kanallar, 8 saatlik yayını nasıl yapacaktı?

*

Diyelim ki “komplocu” size “bütün bunlar darbe provası” diyor, başka da bir şey demiyor.
Hemen patlatın soruyu:
Madem darbeciler harekete geçti, madem paralar saçılıyor... Madem durum bu kadar ciddi... O halde neden Başbakan, olayları önleyecek küçücük bir manevra, kalabalıkları yatıştıracak minicik bir gönül alıcı cümle ederek darbe heveslilerinin önünü en başta kesmedi? Neden olayların üstüne üstüne gitmeyi tercih ederek darbeciler için daha elverişli bir ortamın yaratılmasına neden oldu?

Haberin Devamı

CHP İFTARINDAN NOTLAR

‘Bu iftara istihareye yatıp da geldim’

-Geçen sene “Kaşıbeyaz” adlı kebapçıda gerçekleşmişti iftar daveti. Bu yıl ise daha “yazlık” bir mekânda, Ortaköy’deki “Feriye”de gerçekleşti.
-Radikal yazarı Koray Çalışkan’la Feriye’ye girdiğimizde tekbir sesleri, salâvatlar inletiyordu Feriye’yi... İftara katılan hocaların okudukları ilahilerle bekleniyordu iftar saati... CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da huşu içinde dinlemedeydi.
-Bana ayrılan yerde adım yazıyordu. Yerime oturdum... Şöyle bir baktım: Sağımdaki boş koltukta “Sayın Ahmet Ünlü” yazıyor, solumdaki boş koltukta “Sayın Yaşar Nuri Öztürk” yazıyor. (“Ahmet Ünlü” de kim demeyin... Kendisi bizim meşhur Cübbeli Hocamızdır). İçimden “Umarım Yaşar Nuri Hoca ile Cübbeli Hoca gelmez, yoksa ikisinin bir arada bulunduğu bir iftar çok tehlikeli olabilir” diye dua ettim. Duam kabul görmüş olacak ki gelmediler.
-Konuklara şöyle bir baktım... Geçen yılki kadar çeşitlilik vardı: İstanbul Müftüsü Rahmi Yaran, Abdülaziz Bayındır, İlahiyat Fakültesi hocalarından İlyas Üzüm, Yeni Cami İmamı Osman Aydın... Fehmi Koru, Ali Bulaç, Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak, Gülay Göktürk... Zekeriya Beyaz, Diyanet sendikalarının yöneticileri, Kazım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir, Türkiye’deki Caferi Cemaati’nin lideri Selahattin Özgündüz.
-Yemekten sonra duayı Beşiktaş Müftüsü Hilmi Yılmaz yaptı.
-İftarın ardından konuşmalar yapıldı. İlk konuşmalar Diyanet Sendikaları arasında söz düellosuna dönüştü... Bir sendikacı “devletimizin hizmetindeyiz” derken bir başka sendikacı “zalim idareciye karşı hakkı haykırmak” ilkesinden söz etti.
-En ilginç konuşmayı sakalı, şalvarı ve takkesiyle iftara gelen İsmailağa Cemaati’ne mensup HAK-BİR-SEN adlı diyanet sendikasının başkanı Ahmet Berber yaptı... Konuşmasına “Buraya gelmek için çok düşündüm... CHP’nin iftarıydı ne de olsa... İstihareye yattım. Olumlu çıktı ve geldim” diye başladı. Ardından da belediyenin Kuran kursu öğrencilerine paso vermediğinden söz etti ve ekledi: “Bize diyorlar ki pasoyu verirsek CHP’liler olay çıkarır”.
-CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu konuşmasında “Ne demek CHP’liler olay çıkarır. İl Başkanımız burada... Derhal bu konuya el atsın... Kuran kursu öğrencisi öğrenci değil mi? Tabii ki pasosu olacak” diye karşılık verdi Ahmet Berber’e... Ardından da ekledi: “Önyargılardan sıyrılmalıyız. Birbirimizi yeni tanıyoruz. Tanıdıkça görüyoruz ki aslında çok farklı değiliz. Ben üniversite yaşamıma kadar yer sofrasında yemek yedim”.
-Kılıçdaroğlu, başörtüsü konusunda şunları söyledi: “Kimsenin kılık-kıyafetiyle uğraşmamalıyız. Özgürlükten zarar gelmez. Başörtüsü üniversitelerde özgür ve hiçbir sakınca yok. Başörtüsü için 20 yıldır enerji tükettik. Bu enerjiyi keşke başka konularda tüketseydik”.
-CHP Lideri’nin Alevi/Sünni meselesiyle ilgili verdiği mesaj ise şuydu: “Hepimiz aynı Allah’a, aynı kitaba, aynı Peygamber’e, aynı Ehlibeyt’e inanıyoruz. Sadece ritüellerimiz farklı...”

Haberin Devamı

En rezil darbeci: Mısır darbecisi

MISIR cuntası, Tahrir Meydanı’nda darbeye destek çıkanlara helikopterlerle “hediye kuponları” atıyormuş.
Yukarıdan düşüyormuş kuponlar...
Üzerlerinde “Tebrikler! 30 takım bardak kazandınız... Bardakları almak için müracaat şurası...” falan yazan kuponlar.
Darbe taraftarları da ordudan gelen hediye kuponlarını kapmak için yarışıyor ve izdihama yol açıyorlarmış.

*

Dünya çok darbeci gördü ama Mısır darbecisi kadar pespayesini görmedi.
Cuntacılık zaten rezil bir iştir ama bu Mısır cuntacıları işi hepten kepazeliğe dökmüş durumdalar.

Yazarın Tüm Yazıları