TALİHLİ olmasıyla meşhur Başbakan Tayyip Erdoğan, son günlerde siyasi hayatının en talihsiz, en şanssız, en derbeder günlerini geçiriyor ya...
Acayip merak ediyorum: Eğer Başbakan Erdoğan’ın talihi dönmez ve durum böyle devam ederse... “AK Parti gemisi”ni ilk kimler terk eder acaba? ¡¡¡ Elimde değil, merak ediyorum: ? Emre Aköz’ü merak ediyorum mesela... Şöyle “isli viskisi”nden bir fırt alıp, “Ben bunları adam etmek için çok uğraştım ama olmadı, başaramadım” falan diyerek hafiften uzamaya başlar mı dersiniz? ? 28 Şubat’ta DSP’den milletvekili olmaya kalkışan yaman gazeteci arkadaş, hava döndüğünde şöyle geniş tutulmuş bir manevra almaya kalkar mı acaba? ? Zaman Gazetesi ve yan kuruluşları, derhal tornistan edip yeniden “Diyalog... Diyalog...” demeye başlar mı acaba? Kemal Kılıçdaroğlu’na yanaşmaya çalışıp, “Madem Kemal Bey de Ecevit’e benziyor... Neden cemaatimize sahip çıkmasın ki...” türünden hayallere kapılırlar mı acaba? ? Bugün üst perdeden atıp tutan, namaz vakitlerini kaçırmamaya özen gösteren, içki içmediklerini kanıtlamak için çırpınan, kendilerine muhafazakâr bir geçmiş yaratmaya çalışan kaypak bürokratlardan hangileri, ilk isyan bayrağını çeker acaba? ? AK Parti’den belediye meclis üyeliğine falan tamah eden “şarkıcı eşleri”, hemen demeçler patlatıp, “Çok görgüsüzlerdi canım... Yanlarında bir kadeh bir şey bile içemiyorduk...” diye dökülmeye başlarlar mı acaba? ? Başbakan’ın yakınlarına iş vererek kendini güvence altına alan anlı şanlı işadamları, havanın döndüğünü görünce, Başbakan yakınlarının işlerine son vererek kendilerini güvence altına almaya kalkışırlar mı acaba? ? Mümtazer Türköne’nin AK Parti’den milletvekili olan eşi MHP’ye transfer olur ve Mümtazer Bey de Devlet Bahçeli’ye “Kurşun atan da, yiyen de bizdendir” türünden konuşma metinleri hazırlamaya talip olur mu acaba? ? Başbakan’ın gözüne girmek için kimsenin tınmadığı gazeteler kuran, televizyonlar açan işadamı, “Çok para kaybediyorum” diyerek derhal bu lüzumsuz işlere son verir mi acaba? ? Kerametleri sadece sırtlarını Başbakan’a dayamış olmaktan kaynaklanan anlı şanlı medya grup başkanları, televizyon müdürleri falan, geminin su almaya başladığını gördüklerinde “Kaptanın yanında sonuna kadar direniş” diyerek sadakatlerini mi kanıtlarlar yoksa kaçış planları mı yaparlar? ¡¡¡ Başbakan’ın meşhur talihi, yeniden devreye girerse mesele yok: Devran bir süre daha böyle devam eder... Ama tersi olursa... İşte o zaman... Olası tornistanların, olası satışların, olası dümen kırmaların, olası yavşamaların, olası yan çizmelerin, olası arkadan bıçaklamaların bir numaralı takipçisi olacağım. Mahcup etmek için falan değil... Sırf merakımdan...
Kürt cephesi de dökülüyor
HÜKÜMET hazırlıksız, şaşkın, plansız, aciz de... Kürt cephesi çok mu kusursuz? Ne gezer? Oradaki durum daha fena... Halkın oyuyla Meclis’e gelmişler ama iradelerini bilerek, isteyerek ve daha da kötüsü gururla İmralı’nın ve dağdakilerin emrine sunmuşlar. ¡¡¡ Soruluyor: “Ne istiyorsunuz?”. Cevap: “Geçmişte bize çok zulüm yapıldı”. Soruluyor: “İyi ama geçmişte yapılan hataların büyük bir kısmı düzelmedi mi? Elde silah şiddet uygulamanın hâlâ bir gerekçesi var mı?” Cevap: “Geçmişte yapılanların acısı hâlâ yüreğimizde”. Sanki geçmişte yapılan hatalar sürdürülüyor olsa... Çok daha mutlu olacaklar. Böylece “gerekçesiz” kalmış olmanın sıkıntısını çekmeyecekler.
Eski askerlerin Türkiye’deki durumu
ABD’li efsane General Mac Arthur, başına gelen türlü belaların ardından yaptığı destansı konuşmada şöyle demiş: “Askeri okuldan mezun olurken bir halk şarkısı dinlemiştim. ‘Eski askerler ölmezler / Sessizce gözden kaybolurlar’ diyordu şarkı. Ben bu şarkıdaki gibi, bir eski asker olarak kariyerimi bitiyorum ve gözden kayboluyorum. Allahaısmarladık”. Hadi gelin General Mac Arthur’un anımsadığı o şarkının sözlerini Türkiye’deki eski askerlerin durumuna uyarlayalım: “Eski askerler ölmezler / Sadece televizyon stüdyolarına akarlar”.
Al yağmala ey dizici
? ŞIPSEVDİ: Şöyle davudi bir ses “Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın ölümsüz eseri: Şıpsevdi” diye tanıtır diziyi... İçinde züppelikle alay var, daldan dala konan bir çapkın var, halk usulü gülmece var... Eh biraz da “sezon finali”ne şöyle merak uyandırıcı bir son saklandı mıydı, gelsin reytingler. ? SİNEKLİ BAKKAL: Bugüne uyarlanınca acayip bir kıvam çıkar ortaya: Muhafazakâr demokrat dünyanın çelişkileri anlatılır... Türbanlı cipliler ile türbanlı işçiler arasındaki gerilimden söz edilir... Mistik eğilimlerden falan söz edilir... “Kız Tevfik” rolü için Fatih Ürek çok iyi gider... Ama sanırım böyle bir dizi için Cumhuriyet Gazetesi’nin bir kanal açması gerekecektir. ? DİŞİ ÖRÜMCEK: Bir Türk hariciyecisinin fettan karısının maceraları... ATV uyuma... Refik Halit Karay’ın ölümsüz eserinden hemen uyarla... Hem seyirci çeker, hem de dönemin ruhuna uygun olur. ? KÜRK MANTOLU MADONNA: Sabahattin Ali romanı... İçinde aşk var... Çaresizlik var... Ölüm var... Melodram var... Sündürmeye müsait... Sezon finaline uygun bir son da var... Bence tam yağmalanacak bir eser...