Paylaş
Kılıçdaroğlu’nun yeni bombasını şu iki cümle ile özetlemek mümkün:
*
- BİR: AK Parti, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adayı olmasından korkuyor.
*
- İKİ: Korkmasalar bu kadar gündeme getirmezler.
*
Bu iki saptama karşısında insan...
Ya saçını başını yolar. Ya da kahkahalarla güler. Ortası yok.
*
Siyaset dâhisi, seçim allamesi, analizciler kralı falan olmaya gerek yok.
Siyaseti orta/alt seviyede gözlemleyen herhangi bir vatandaş bile...
Meydana Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül çıktığında...
Tayyip Erdoğan’ın rahatlıkta kazanacağını “şakkadanak” görür.
*
Yaptığı açıklamalardan anlıyoruz ki...
Birileri Kemal Kılıçdaroğlu’nu şuna inandırmış:
*
Abdullah Gül’ün aday olma ihtimali bile AK Parti’nin ödünü patlatıyor.
*
Bu durumda Kemal Kılıçdaroğlu açısından iki büyük vahamet söz konusu:
*
- BİRİNCİ VAHAMET: Kemal Kılıçdaroğlu’nun etrafında AK Parti’nin Abdullah Gül’ün aday olma ihtimali karşısında ödünün koptuğunu söyleyen ve buna Kılıçdaroğlu’nu ikna edebilen tipler var.
*
- İKİNCİ VAHAMET: Kemal Kılıçdaroğlu’nun aklı, Abdullah Gül’ün aday olma ihtimalinin belirmesi karşısında bile AK Parti’nin ödünün koptuğuna yatıyor. Bunun böyle olduğuna samimiyetle inanıyor.
*
Kılıçdaroğlu açısından hangisi daha vahimdir?
Birincisi mi?
İkincisi mi?
Valla ben bir seçim yapamadım.
ASIL KORKAN KİM?
AK Partililerin Abdullah Gül’ün aday olma ihtimalinden korkmaları için akıllarını peynir ekmekle yemiş olmaları lazım.
AK Parti’nin Gül’ün adaylığından korkması, siyasi realiteye uygun değil.
*
Ama Gül’ün adaylığından acayip korkan bir kesim var:
CHP’liler!
Daha doğrusu CHP tabanı.
*
Onların korkusu da Abdullah Gül korkusundan ziyade şöyle bir korku:
*
“Eyvah! Galiba bizim genel başkan son anda Abdullah Gül’ü aday olarak ortaya sürecek” korkusu...
GÜL ADAY OLURSA
- Tayyip Erdoğan rahat bir nefes alır.
- AK Parti’de düğün dernek kurulur.
- Muharrem İnce’nin haklılığı kanıtlanmış olur.
- CHP kaynar da kaynar.
- Bazı CHP’liler tepki olarak Tayyip Erdoğan’a oy bile verebilirler.
- Meral Akşener ikinci huruç hareketini başlatır.
- Ekmeleddin Bey bir kez daha yâd edilir.
DEVLET ARŞİVLERİNİN BAŞINDAKİ ZAT
“DEVLET arşivlerinin başındaki zat” diyerek Muhammed Safi’nin yaptığı bir sosyal medya paylaşımını eleştirmiştim.
*
Bu yazıyı yazdıktan sonra fark ettim ki...
“Devlet arşivleri” konusunda netleştirmeye muhtaç bir karışıklık var.
*
Karışıklığı şöyle gidereyim:
*
- DEVLET ARŞİVLERİ: Cumhurbaşkanlığı’na bağlı müstakil bir başkanlıktır. Cumhuriyet ve Osmanlı dönemine ait milyonlarca belge ve defter koleksiyonu oradadır. Uluslararası arşivcilik protokollerine bağlı olarak 50’den fazla ülke arşivleri ile resmi anlaşması vardır bu kurumun. Anlaşmalar çerçevesinde bilimsel çalışmalar üreten yarı akademik, köklü bir milli kurumdur. Doğru tarih yazımına katkı sunmak amacıyla yerli ve yabancı binlerce bilim insanına elektronik ortamda belge sunmaktadır. Başında ise tarih eğitimcisi Prof. Dr. Uğur Ünal vardır.
Prof. Dr. Uğur Ünal Muhammed Safi
*
- MUHAMMED SAFİ: Yeni sistemde Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı’na bağlı bir daire başkanıdır. Cumhurbaşkanlarıyla ilgili sınırlı bir arşivden sorumludur.
*
“Devlet arşivlerinin başındaki zat” derken... Benim kastettiğim kişi Muhammed Safi’dir.
MUHALEFETİN JOE BIDEN YANLIŞLARI
- YANLIŞ BİR: Adamın yaptığı açıklamaya değil de adamın yaptığı açıklamanın zamanına dikkat çekmek.
- YANLIŞ İKİ: Bir-iki tweet ve bir-iki ayaküstü açıklamayla işi geçiştirip şöyle gürül gürül bir itiraza imza atamamak.
- YANLIŞ ÜÇ: İktidarın muhalefeti Biden üzerinden sıkıştırma çabasını boşa düşürecek etkili bir atılım yapmamak.
- YANLIŞ DÖRT: İlk bakışta aleyhte gibi görünen bir gelişmeyi, tamamen lehe çevirebilecek adımları atmamak.
İKİ AVUKATIN ÖLÜM ORUCU
“ÖLÜM orucu” denilen kahrolası yönteme de karşıyım, bu yönteme romantik güzellemeler yapılmasına da. Bu yöntemin tamamen gündemden çıkmasını istiyorum. Bu yönteme meşruiyet kazandıracak bir girişimde bulunmak istemiyorum.
*
Durumum büyük bir içtenlikle böyle olduğu halde... Cezaevinde bulunan iki avukatın, günlerdir ölüm orucunda olduğuna hatta ölümün kıyısına gelip dayandıklarına dair haberler karşısında bir insan olarak etkileniyorum. Şöyle bir ikilemdeyim: Bir yandan ölüm orucu yöntemine meşruiyet kazandırılmasını istemiyorum, bir yandan da iki avukatın ölmesini istemiyorum.
*
Böyle bir ikilemin galibi ise tabii ki “hayat” oluyor. Buradan yetkililerimize sesleniyorum: Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal adlı iki avukatın ölüm orucuna son vermelerini sağlayacak girişimlerde bulunun lütfen...
EV ARKADAŞIM SEKTER’DEN FAİK ÖZTRAK’A YANIT
SAYIN Faik Öztrak. Dün yaptığınız basın toplantısında hiç gereği yokken benim adımı da geçirmişsiniz. “Ahmet Hakan’ın sürekli poz verdiği kedisi” diye cümle kurmuşsunuz. Yahu Faik Bey, kaç defa söyledik: Kedilerin sahibi olmaz, olamaz. Ahmet Hakan benim sahibim değildir. Aynı evi paylaşmak durumunda olduğum kişidir. O ayrı bir bireydir, ben ayrı bireyim. Lütfen kedilerin var oluşlarına birazcık saygılı bir dil geliştirin.
Ekonomiyi sanki verecek hiçbir örnek kalmamış gibi benim yediğim bir avuç mama üzerinden eleştirmenizi de çok yadırgadığımı belirtmeliyim. Ödül mamalarımın miktarının her geçen gün azaldığı şu zor şartlarda bula bula benim gibi garibanı mı buldunuz Faik Bey? Benim gibi sosyal demokrat bir kediyi bile zorla AKP’li yapacaksınız sonunda.
BİR ÖMÜR BOYU MUTLULUKLAR
BİRİNİN soyadı “Saymaz”, birinin soyadı “Sayar”...
İki kere girişimde bulundular, pandemi nedeniyle ertelemek zorunda kaldılar.
Ve en sonunda da başardılar.
*
Meslektaşımız İsmail Saymaz ile Şeyda Sayar’a...
Bir ömür boyu mutluluklar diliyorum.
Paylaş