TÜRKİYE’nin Batı demokrasilerine kıyasla birçok alanda döküldüğünün elbette farkındayım.
Bu yüzden AB’den gelen eleştiriler karşısında takınılan, ‘Ne diye bizim iç işlerimize karışıyorsunuz? Siz önce kendinize bakın’ denmesini pek anlayamam.
Yani Batı’dan gelen eleştiriler karşısında milli hisleri rencide olan ve alınganlık gösterenlerden değilim.
Ama benim için bu işin bir istisnası var.
Henüz tam olarak çözümleyemediğim nedenlerden dolayı Claudia Roth’a başından beri gıcık olmaktayım.
Olumsuz hislerimin kaynağını gerçekten bilmiyorum:
Sinir bozucu bir sarıya kaçma olayı mı?
Yoksa her türlü tepkiye rağmen dinmek tükenmek bilmeyen o Avrupai inatçılık mı?
Neyse... İşin bu kısmını geçelim...
* * *
Dün Meclis’te yaşanan tartışmayı okuduğumda, ilkelerime ters düşse de, inanın gönlüm acayip ferahladı.
Tartışmanın bir tarafında bizim ‘gıcık müfettiş’Roth var...
Diğer tarafında ise insan hakları konusunda kendimi gözümü kırpmadan emanet edebileceğim ‘harbi insan’ Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış.
Bu tür buluşmalarda olay genellikle şöyle cereyan eder:
‘Gıcık müfettiş’ ödünsüz tutumuyla hepimizi hasta eder, Türkiye’yi temsil eden yetkili de lafı alttan alarak belayı geçiştirmeye çalışır...
Ama...
Bu kez öyle olmadı.
Elkatmış ile Roth arasında ‘aşağı yukarı’ şöyle bir konuşma geçti:
ROTH: İstanbul’daki Kadınlar Günü’nde polisin göstericilere davranışı insan haklarına aykırıydı.
ELKATMIŞ: Tamam, öyleydi. Ama lütfen şu gazete kupürlerine bakar mısınız? Bunlar da Fransız ve Alman polislerinin göstericilere karşı tutumunu yansıtıyor... Ne diyorsunuz?
ROTH: Ay şaşırdım vallahi... Emin misiniz? Kem küm... Tabii bunlar da yanlış... Ama durun bakalım...
Başka bir konu var: Türkiye’de dini azınlıklar alanında yaşanan sorunları çözmelisiniz.
ELKATMIŞ: Hanımefendi... Türkiye’de dini azınlıklar kendi liderlerini seçebiliyor. Siz önce AB üyesi Yunanistan’da Türklerin kendi müftülerini seçmesine izin verilmemesi konusuna değinseniz.
ROTH: Ay bu da nereden çıktı ya? Soruları hep biz sorardık, şimdi resmen savunmaya geçiyoruz...
ELKATMIŞ: Bu kadar da değil. İçinde ‘Türk’ kelimesi geçtiği için Yunanistan’da bir dernek kapatıldı, haberiniz var mı?
ROTH: Durun, durun... Rolleri değişmeyelim. Siz önce Türkiye’deki düşünce özgürlüğü konusunda...
ELKATMIŞ: Siz Vakit gazetesini mahkeme kararı olmadan Almanya’da yasaklamadınız mı?
ROTH: Ama o gazete anti semitist yayınlar yapıyordu.
* * *
Nasıl? Harika değil mi?
Ne kadar AB’ci olsak da insanız işte...
Elkatmış’ın Roth’a verdiği ‘ders’ müthiş hoşuma gitti.
Oysa Elkatmış’ın yaklaşımı, ilkesel olarak karşı çıkmam gereken bir yaklaşım.
Bunun farkındayım.
Çünkü bu tür savunma biçimlerinin, anti-demokratik uygulamaları meşrulaştıran bir yanı oluyor.
Bu tür ‘laf geçirmeler’in gelip dayanacağı yerin, ‘Ulan Almanya’da bile polis dayak atıyor, bizim polisin başı kel mi? Tabii bizimkiler de biraz okşayacak. Elin Alman’ı ne karışır?’ olacağını görüyorum.
Ama işte olayın içine hissiyat girince ilke filan hak getire...