85 milyonun bağrına gömüldü onlar
ŞU “Kimsesizler Mezarlığı” nitelemesini, lügatimizden çıkaralım.
*
Kimlikleri henüz belirlenmemiş olabilir.
İsimlerini, soy isimlerini henüz bilmiyor olabiliriz.
Ama onların her biri bizim oğlumuzdur, kızımızdır, abimizdir, kardeşimizdir, babamızdır, amcamızdır, komşumuzdur, uzak yakın akrabamızdır.
*
“Kimsesizler Mezarlığı”na değil, 85 milyonun kalbine gömüldü onlar.
Cenaze bizim cenazemizdir.
Mezar bizim mezarımızdır.
*
Deprem bölgesinde yaşayanlar için muazzam bir seferberlik başlatan bu halk, bu deprem şehitlerinin gömüldüğü mezarları mı kimsesiz bırakacak?
*
Böyle bir halkın yaşadığı ülkede “Kimsesizler Mezarlığı” diye bir şey olamaz.
Çıkaralım bu nitelemeyi lügatimizden.
BİR VELİ GÖÇER BULUP İŞİN PEŞİNİ BIRAKMAK
99 depreminde öyle olmuştu.
Bir Veli Göçer bulmuş, bütün sorumluluğu ona yükleyip kurtulmuştuk.
*
Bu sefer öyle olmasın.
Müteahhitlerden tabii ki hesap sorulsun.
Ama bu müteahhitlere izin veren yerel yönetimlerden, onay veren mühendis odalarından, denetim yapmayan belediyelerden de hesap sorulsun.
DİJİTAL YAĞMACILIK NEDİR DİJİTAL HAYDUT KİME DENİR
DİJİTAL yağma şudur:
*
Sosyal medyada yalan yanlış bilgiler verilerek takipçi kasma ya da gündem olma olgusunun adıdır. İşin içine bazen finansal gelir elde etme, yani cukkalama bile girmektedir.
*
Dijital haydut şudur:
*
Dijital yağma yapan kişidir. Dijital haydut, şunları yapar: Teyit edilmemiş bilgileri yayar. Menfaat sağlayacağı kitleye göre dezenformasyon yapar. Uyarıldığında “mağdur” pozisyonu alır. Engellendiğini söyler. Böylece bu haydut yüzünden depremin asıl mağdurları ikinci planda kalır. Haydut, “sözüne kıymet verilen imaj” kazanır. Ardından da kaynağı, akışı ve yönetimi takip edilemeyen yardımlar toplamaya başlar.
GÖRÜR GÖRMEZ ANINDA BLOKLUYORUM
- Yapmak için değil, yıkmak için höykürenleri.
- Samimiyetsizlikleri paçalarından akanları.
- Siyasi mesaj kaygısını bir türlü kenara bırakamayanları.
- Deprem bölgesini şov alanına çeviren palyaçoları.
- Onun bununla sürekli laf alıp laf verenleri.
- Bik bik sürekli enerjisini polemiklere harcayanları.
- Etkileşim manyaklarını...
- Hiçbir işe yaramayıp sürekli laf üretenleri.
- Azıcık gündem olmak için çirkinleşenleri.
- En küçük eleştiriyi bile düşmanlık sayanları.
- Haluk Levent’le uğraşanları.
- Karaktersizliklerine uygun rezillikler yapan FETÖ’cüleri.
- En küçük yardımını göze sokmak için çabalayanları.
- Sansasyonsuz tek bir kelime bile etmeyenleri.
- Seferberliğe katılanlar arasında ayrımcılık yapanları.
- Kafayı tekbirlere takanları.
- Birleştirmek yerine ayırmak için uğraşanları.
- Yardıma koşanlar arasında kimlik ayrımı yapanları.
- Milli Mücadele ruhunu baltalamak için çırpınanları.
- “Bana gün doğdu” diye bayram eden bankamatik farelerini.
- Kendi adını gündeme getirmek için her türlü pisliği yapmaktan çekinmeyenleri.
- Yağmacıdan beter fırsatçı şerefsizleri.
Görür görmez bloklayıp geçiyorum.
YEPYENİ BİR DURUM VAR
DEPREM bir milat oldu.
Depremden önce ile depremden sonra diye bir şey var.
*
Deprem öncesinin dili, yaklaşımı, tutumu, siyaseti, bildirisi, iletişim tekniği falan... Her şeyi yerle yeksan oldu.
Eski dili, eski yaklaşımı, eski tutumu, eski siyaseti, eski bildirileri, eski iletişim tekniklerini ısrarla sürdürenler var.
*
Bir an önce kendilerine gelmelerini ve bu yeni durumun farkına varmalarını dilerim.
EHİL KEBAP
FATİH isimli bir sosyal medya kullanıcısı yazmış.
Yazdığı aynen şöyle:
*
“Ailemi topladım, Hatay’dan İstanbul’a doğru gidiyoruz; geceyi Konya’da geçirmeye karar verdik. Yemek için resimdeki lokantaya (EHİL KEBAP) uğradık, plakamızdan Hataylı olduğumuzu anlamışlar, bizi paşalar gibi ağırlayıp 1 kuruş para almadılar. Gözlerim doldu, çocuklarım olmasa...”
*
Bir yanda karton bardağa koydukları çorbayı 70 liradan depremzedeye satmaya çalışan reziller var.
Bir yanda da Konya’daki “Ehil Kebap” gibi yerler var.
*
‘Ehil Kebap’lar, çorbacı rezilleri her zaman yenecektir.
