Paylaş
ÜLKENİN düşman işgalinden kurtulduğu büyük zaferin yıldönümünde...
Hangi kumandanın ordusunda yer almanın hayalini kurarsınız?
*
Eğer Yunan Ordusu’na nefer yazılmak gibi kaçıkça bir hevesiniz yoksa...
Tabii ki hayalinizdeki yeriniz Mustafa Kemal’in ordusu olur.
*
Vatanını seven her Türk gibi şöyle dersiniz:
*
Eğer o gün orada olsaydım.
- Hiç sağa sola bakmaz.
- Hiç tereddüt etmez.
- Hiç hesap yapmaz.
Derhal Mustafa Kemal’in ordusunda yerimi alırdım.
*
Bu açıdan bakıldığında...
30 Ağustos’taki büyük zaferin yıldönümünde...
Subay adaylarının kılıçlarını çekip “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye haykırmalarının sembolik bir anlamı vardır.
O anlamda da yadırganacak, tuhaf bulunacak, tartışılacak hiçbir şey yoktur.
*
“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı, bir siyasi görüşün sloganı haline gelmiş. Bu nedenle subay adaylarının bir siyasi görüşün sloganını atmaları, yakışık almazmış.
Böyle diyenler de var.
*
Bazıları da şöyle bir yorum yapıyorlar:
*
“FETÖ’nün son dönemde askeri okullara yönelik iftiraları söz konusu. Subay adayları aslında o sloganla, o iftiralara cevap verdiler.”
*
Bunların hangisi doğru?
Bilmiyorum.
Bilmeme de imkan yok.
*
Ama bildiğim bir şey var:
Ben o görüntüleri izlediğimde...
“Bu subay adayları siyaset yapıyor” demedim.
Hiçbir etki altında kalmadan şöyle dedim:
“30 Ağustos’un ruhuna uygun bir tutum alıyorlar.”
*
Madem niyet okumacılığı yapacağız.
Bari iyi niyetli bir okuma yapalım.
Değil mi ama?
ONLAR ŞÖYLE YAPIYOR BİZ DE ÖYLE YAPALIM
SON günlerin kutuplaşma ortamında şöyle argümanlar geliştiriliyor:
*
- Onlar Alpay’ı bile koruyor, biz de Dilruba’yı koruyalım.
*
- Onlar Dilruba’yı onur konuğu yapıyor, biz de bizim küfürbazları onurlandıralım.
*
- Onlar hatalı da olsa kendi adamlarını koruyor, biz de hatalı da olsa kendi adamlarımızı koruyalım.
*
İşte bu yaklaşım:
Ortamı zehirlemekte. Her kesimi çürütmekte. Hepimizi yozlaştırmakta. Diyaloğu bozmakta. Yumuşamayı ortadan kaldırmakta. Gerginliği arttırmakta.
*
“Onlar öyle yapsa bile biz yapmayalım” ahlakını yeniden egemen kılmazsak...
Daha da batarız.
Benden söylemesi.
BEŞ ON SENE SONRA DİLRUBA
MAALESEF Dilruba adlı şahsın konuşmasını dinlediğimizde “üslubu amma da bayağı, ne kadar da kaba bir dili var” falan diyorsunuz.
Ayrıca meramını anlatırken hakaret etmeyi maharet sandığını fark ediyorsunuz.
*
Bu dilden, bu üsluptan, bu yaklaşımdan sıyrılması gerekiyordu Dilruba adlı şahsın.
Hükümeti eleştirirken daha temiz bir dil kullanmayı öğrenmesi, “gerizekâlı” demeden, “ahır” demeden, bayağılaşmadan konuşmayı başarması gerekiyordu.
*
Fakat gelin görün ki bu fırsat artık kaçtı maalesef.
Dilruba adlı şahsın bu saatten sonra böyle bir gereksinim duyacağını hiç sanmıyorum.
*
Niye duysun ki?
*
Mevcut üslubuyla, mevcut bayağılaşmasıyla, mevcut hakaretleriyle...
Bir kesim tarafından el üstünde tutulmuş, kahraman haline getirilmiş. “Atatürk’ün kızı” diye nitelendirilmiş.
Niye kendini geliştirmeye gerek duysun bu şahıs?
Bayağılığın el üstünde tutulduğu bir ortamda...
Dilini niye düzeltmek istesin? Üslubunu niye temiz hale getirmeyi arzu etsin?
*
Aslında Dilruba adlı şahsa büyük kötülük yapıldı.
Kendini geliştirmesinin önüne set çekildi.
*
Beş on sene sonra ağzı daha bozuk, daha bayağılaşmış, üslubu daha kirli bir Dilruba’yla karşılaşırsak...
Bunun kimlerin eseri olacağını şimdiden biliyoruz yani.
ÖZCAN DENİZ’CİYİM FERDİ TAYFUR’CUYUM
ANİDEN ünlü olmuş biri değil ki Özcan Deniz. Bir anda parayı bulmuş da değil. Ailesine bunca yıldır destek olmuş ki şu ana kadar herhangi bir arıza çıkmamış.
*
Ferdi Tayfur ise yılların Ferdi Tayfur’u. Kızıyla arasındaki münakaşanın dinamiklerini bilmiyoruz. Ama damadının bu tartışmaya çirkin biçimde girmesi çok itici.
*
Özcan Deniz ve ailesi arasındaki gerilimde...
Ferdi Tayfur ve kızı arasındaki polemikte...
Kendimi Özcan Deniz’e ve Ferdi Tayfur’a daha yakın hissediyorum.
*
Üzgünüm Özcan Deniz’in ailesi.
Üzgünüm Damat Bey.
NARİN NEREDE
SÖYLEYEYİM:
- Çok ötelerde değil, ailenin içinde.
- Uzaklarda değil, yakın çevrede.
- Konuşanların arasında değil, suskunların arasında.
- Başka şehirlerde değil, o köyde.
*
Bulunamamasının temelinde acı bir gerçek yatıyor:
Çünkü çok yakınlarda Narin.
O yüzden bulunamıyor.
TAKSİ KEYFİ
DÜN öğle saatleri.
İşlek bir cadde üzerinde ayaküstü muhabbet ediyorduk bir arkadaşla.
Yazıyla yedi, rakamla 7 taksi korna çalarak “taksiye ihtiyaç var mı” işareti çaktı.
*
2 bin 500 yeni taksinin gölgesi bile...
Taksi sorununun çözülmesine katkıda mı bulundu nedir?
Paylaş