Paylaş
“Soykırım yaptınız! Tanıyın!” diye dayatıyor, Meclis’e teklif veriyor.
*
Bir taraf ise...
Sırf buna tepki olarak Talat Paşa’nın fotoğraflarını paylaşıyor.
*
Oysa bize lazım olan sağduyudur, sükunettir.
*
Ben o sağduyuyu Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın “24 Nisan Mesajı”nda gördüm.
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye Ermenileri Patriği Maşalyan’a gönderdiği mesajı dikkatle okudum.
*
Erdoğan’ın bu mesajla şu dört şeyi hedeflediğini gördüm:
*
- BİR: Hayatını kaybeden Osmanlı Ermenilerini saygıyla yâd etmek.
*
- İKİ: Acıları büyütmek yerine beraber geleceği inşa etme çağrısı yapmak.
*
- ÜÇ: Ermenistan’la ilişkilerin normalleşme sürecine girdiğini hatırlatmak.
*
- DÖRT: Ermenilerle asırlardır yaşanan birlikteliğe vurgu yapmak.
*
24 Nisan’ı, sadece fanatiklerin sahne aldığı bir gün olmaktan kurtarmalıyız.
Bunun için de...
Yaşanan acıların farkında, hayatını kaybedenlere saygılı, sakin, sağduyulu bir dile ihtiyaç var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “24 Nisan Mesajı”nda kullandığı dil, en azından başlangıç olarak çok işimize yarayabilir.
E HANİ
AMERİKAN Başkanı, “soykırım” derse...
- Her şey allak bullak olacaktı.
- Davalar kapımızı çalacaktı.
- Başımız belaya girecekti.
- Kâbusa uyanacaktık.
*
Aha bakın:
Biden, bir yıl önce dedi.
Bir şey olmadı.
Dün de dedi.
Yine bir şey olmayacak.
*
Amerikan Başkanı “soykırım” diyecek mi demeyecek mi diye merakla beklemeyi biraz abarttık mı nedir?
ÖVÜNDÜĞÜ ŞEYE BAK
BAZI tipler var.
Kendilerini şu tür cümlelerle övüyorlar:
*
- Ben kırk yıldır aynı şeyleri savunuyorum.
- Ben kırk yıldır hep aynı fikirdeyim.
- Ben kırk yıldır fikirlerimi hiç değiştirmedim.
- Ben kırk yıl önce ne diyorsam şimdi de aynısını söylüyorum.
*
İyi de bu düpedüz sabit fikirli olmak değil midir? Bir insan farklı düşüncelere kendisini kapatırsa yobaz olmaz mı? Hiç mi fikirlerini gözden geçirmeye ihtiyaç duymadın be birader? İnsan hiç, “Eskiden şöyle düşünüyordum, şimdi böyle düşünüyorum” deme gereği duymaz mı? Dünya değişiyor, insanlık değişiyor, bakış açıları değişiyor, ilişki biçimleri değişiyor... Ama sen hiç değişmiyorsun, öyle mi?
*
Bak, yine sinirlendim. Neyse. Lafı daha fazla uzatmayayım bari.
KELEŞ’LER, TABANCALAR MERMİLER, TÜFEKLER FALAN
SİLAHTAN hiç anlamam. Merakım da yoktur. Bazen “Gel poligona gidelim de atış yap” şeklinde teklifler alırım. Ustalıkla geçiştiririm bu teklifleri. Bir ara “Senin bir silahın olmalı” diye bastırdılar çevremdekiler. Onu da geçiştirdim, pek ustalıkla olmasa da.
*
Kendisini silah işine adamış Serdar Özyurt’la buluştuğumda durumum buydu.
*
“Savunma sanayisi” dediğimizde hepimizin aklına İHA’lar, SİHA’lar, Akıncı’lar, milli muharip uçaklar falan geliyor ya...
Serdar Özyurt, savunma sanayisinin öksüz ve yetim kalan bir alanında duruyor.
Onun işi tüfek, tabanca ve mühimmat üretmek.
*
Silivri Selimpaşa’da bir merkez kurmuş. Burada 7 adet özgün silah üretmiş.
Bir buçuk yıl gibi kısa bir süre içinde “Kalaşnikof” benzeri bir tüfek, 7.62x39 piyade tüfeği, 9.19 tabanca, 308 ve 309 keskin nişancı tüfeği... Ürettiği silahlar bunlar. Hepsinin testleri yapılmış. Seri üretime geçmek için her şey hazırmış.
Bir de Hatay’da bir mermi fabrikası kuruyormuş. Bu da proje aşamasındaymış.
*
Savunma sanayisinin ne kadar önemli olduğunun farkındayız. Bu alanda Türkiye’de üretilen teknolojik ürünlerin dünyada nasıl yankı uyandırdığını görüyoruz. Ama savunmanın bir parçası da bu konvansiyonel silahlar. Bunların da yerli ve milli olması şart.
ALTILI BULUŞMALAR RUTİNE BİNDİKÇE
- “Buluşuyorlar buluşmasına da sonuç ne?” tarzı bir tepkisellik gelişiyor.
*
- Görüntü olarak “Erdoğan’a karşı birleşmişler” imajı pekişiyor.
*
- Çözüm ve zafer bekleyen kitlelerde bir kanıksama başlıyor.
*
- Her buluşma büyüyü bozuyor, enteresanlığı zedeliyor.
*
- Hiçbir buluşmadan gündemi sarsacak bir şey çıkmıyor.
*
- Ümit Özdağ, buluşma falan olmadan daha büyük işler yapıyor.
*
- İş rutine bindikçe dikkat dağılıyor, ilgisizlik baş gösteriyor.
ORUÇ TUTMAYAN İFTAR SOFRASINA OTURAMAZ MI
OTURUR.
Hem de nasıl oturur.
*
Oruç tutmayanın iftar sofrasına oturmasından ikiyüzlülük çıkarmak için rahmetten bihaber olmak gerekir.
*
İftar sofraları bereket, kardeşlik, dayanışma, merhamet sofralarıdır.
Bu sofraların ruhuna yoldaş olmak için ille de oruç tutmak gerekmez.
Paylaş