Paylaş
Maskelerin fora olduğu...
Mesafelerin aradan kalktığı...
Hepimizin aşılandığı...
“Ben de korona oldum” cümlesinin hiç işitilmediği...
Vaka sayısı, ölüm sayısı tartışmalarının yerle yeksan olduğu...
Kucaklaşma döneminin başladığı...
“Entübe” kelimesinin unutulduğu...
65 yaş üstünün rahat bırakıldığı...
18 yaş altının sokaklarda cıvıl cıvıl koşuşturduğu...
Sinemaların açıldığı, konserlerin alıp başını gittiği...
Yoğun bakımların bomboş kaldığı...
Restoran ve kafelerin özgürleştiği...
Kısıtlamanın k’sının bile kalmadığı...
BİR YIL OLSUN İNŞALLAH! ÂMİN.
2020 ONLAR İÇİN NASIL GEÇTİ?
ŞEYMA SUBAŞI: Hepimiz zorlandık ama en çok o zorlandı. Kızcağız doğru dürüst partileyemedi yahu... Yok böyle zulüm!
CANAN KARATAY: Kişisel tarihine “kelle paça yılı” diye geçti bu yıl.
KEDİM SEKTER: Değişen bir şey yok: Uyku, miskinlik, mama, uyku, miskinlik, mama, uyku miskinlik, mama...
İLBER HOCA: Bir “maşallah” dedi yıl sonuna doğru, bir yıla bedel!
BÜLENT ARINÇ: Talihsiz serüvenler dizisi gibi bir yıl oldu onun için. 2020’nin en bahtsızı... “Dilini tutamama yılı” olarak geçti kişisel tarihine.
AHMET HAMDİ ÇAMLI: En az 48 polemikle siyasi polemik liginin şampiyonu oldu.
MUHARREM İNCE: Silkindi, kendine geldi, köprüleri attı, bir özgüven kazandı falan ama netice hâlâ belirsiz.
FAHRETTİN KOCA: Şartların da zorlamasıyla 2020 resmen ve alenen “Fahrettin Koca yılı” oldu.
SEDEF İYİBAR: Yılın en iyi aşuresine ve yılın en iyi portakallı kekine imza atmayı başardı.
MERVE BOLOĞUR: “Deli kız” türküsünü çığırarak geçirdi koca yılı.
MANSUR YAVAŞ: Tek sorunu yine Melih Gökçek’ti.
NUSRET: Onu bir tek korona durdurabilirdi ama o da durduramadı.
HASAN ALİ TOPTAŞ: “Nasıl da efendi bir adam” imajını, herkesin şaşkın bakışları altında öyle bir yıktı ki... Afallattı resmen.
OYTUN ERBAŞ: Öyle çabuk parladı ve öyle çabuk söndü ki... Yıldızlar bile bu kadar kısa sürede akıp geçemez.
BUNLAR AMMA DA GERİCİ FİKİRLER FİKRİ SAĞLAR
CHP’li Fikri Sağlar, 2020’nin son demlerinde televizyon ekranında şöyle şeyler söylemiş:
*
“Türban ayrı, başörtüsü ayrı... Türbanlı hâkim tarafsız olamaz... Ben başörtüsüne değil türbana karşıyım...”
Kapanmış yaraları deşmekten... Bitmiş tartışmaları alevlendirmekten... Aşılmış geçilmiş meseleleri yeniden gündeme getirmekten...
Başka hiçbir işe yaramayacak cümleler bunlar.
Geride kalmış bir fikir.
Geride kalmış bir tartışma.
Geride kalmış bir yaklaşım.
Bu açıdan gerici fikirler bunlar.
*
Bunca zaman geçti, şunlar hâlâ anlaşılamadı mı?
*
Türban ayrı, başörtüsü ayrı diye bir şey yok. Bu, Kenan Evren döneminin uydurduğu bir masaldan ibaret. Yok böyle bir şey. Türban denilen şey, başörtüsünün şehirli versiyonu. Başörtüsünün modernleşmesinden başka bir şey değil türban. Başörtüsünün de türbanın da temel amacı aynı.
*
Türbanlı hâkim, taraf tutar da... Türbansız hâkim taraf tutmaz mı? Sen türbanlı hâkimin adaletinden kuşku duyarsan İsmailağa’dan bir mürit de türbansız hâkimin adaletinden kuşku duymaz mı? Ne gerek var bunları kaşımaya? “Adalet duygusuna sahip olmak” ile “kılık kıyafet” arasında bağ kurmadan duramıyor muyuz?
*
“Türbana karşı değilim başörtüsüne karşıyım” cümlesi de boş bir cümle... Çünkü böyle diyenler, karşılarına “anneanneleri gibi” ya da “babaanneleri gibi” başlarını örten doktorlar, hâkimler ya da avukatlar çıksa... Yine işkillenecekler. Çünkü onların asıl dertleri, “örtme biçimi” değil aslında, “örtmenin” ta kendisi.
*
Ve gelelim esas meseleye:
*
Bu tür gerici fikirler, CHP’nin yayın organından CHP’nin tanınmış bir ismi tarafından dile getirilince...
Muhafazakâr seçmen, nasıl olacak da CHP’ye güvenecek?
TIPIŞ TIPIŞ
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “tıpış tıpış” demeyi pek seviyor.
“Ekmeleddin İhsanoğlu’na oy vermeyiz” diyen partililere...
“Tıpış tıpış vereceksiniz” demiş ve bayağı bir tepki almıştı.
*
Şimdi de hükümete “AİHM’nin Demirtaş kararına tıpış tıpış uyacaksınız” dedi.
*
“Tıpış tıpış” sözünün iki etkisi oluyor:
*
BİR: Çok kulak tırmalıyor ve feci derecede antipatik geliyor.
*
İKİ: Karşı tarafta “Yapacağım varsa da yapmam” etkisi yaratıyor.
*
Kemal Bey’in şu “tıpış tıpış” lafını, acilen lügatinden çıkarmasında büyük fayda var.
ŞARAP
MERSİN Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’in gönderdiği yılbaşı sepetinde bir şişe şarap da var. Mersin’de kadınların ürettiği ürünmüş bu şarap.
*
Benim fikrim şu: Yerel üretim bile olsa tartışmalara yol açacak bir armağanı gönderirken bir kez daha düşünseydi keşke başkan Seçer.
YOK SEVGİLİSİYMİŞ YOK DEĞİLMİŞ FALAN
HUNHARCA katledilmiş bir kadın var ortada...
Biz oturmuş, “Acaba bu vahşeti yapan adam kadının sevgilisi miydi, değil miydi” tartışması yapıyoruz.
Sanki sevgilisi olsa...
Yaptığı vahşet biraz hafifleyecekmiş gibi...
*
Sanki sevgilisi olmasa...
Yaptığı vahşet iki kat artacakmış gibi...
*
Vahşete odaklanalım vahşete.
Katletmeye, yakmaya, kanlı ellerle havale etmeye odaklanalım.
Bırakalım bu vahşet bağlamında hiçbir şeyi değiştirmeyecek olan zevzek sevgili mevzusunu.
Paylaş