10 mankenle Bodrum’da sefa süren Suudi Prens’e açık mektup

1 haftalık kirası 1 milyon Euro olan mega lüks bir yat kiralamışsınız.

Şimdi size “o kadar parayla Suriyeli mülteciler için Cidde’nin TOKİ’sinden en az 80 tane ev alınırdı” falan demek de mümkün ama ben işin o kısmına girmeyeceğim.

*

Sayın Prens...

Benim takıldığım nokta başka...

Hanedanınızın hüküm sürdüğü Suudi Arabistan’da kadınlar tepeden tırnağa örtülürken ve kadınların araba kullanmalarına bile izin verilmezken...

Sizin 10 manken kadınla Pirelli takvimleri için çekim yapar gibi takılmanız bırakın vicdanı falan, hangi jetski’ye sığar?

*

Sayın Prens...

Kabirleri bile dümdüz edecek ve en masum türbe ziyaretini bile şirk sayacak denli radikal dini görüşlere sahip olan mezhebiniz, böyle aşırı seksi, böyle süper dünyevi, böyle Sodom ve Gomore usulü tantana konusunda fıkhi bir hüküm vermiyor mu?

*

Sayın Prens...

Egemen olduğunuz ülkenizde gariban bir Bangladeşli yanlışlıkla bir kadına yan gözle baksa... Hemen “Vay zinacı vay” diyerek pamuk elleriniz olanca anlayışsızlıkla kılıçlarınıza giderken...

Bodrum sahillerinde tangalı mankenlerle zevkusefaya dalmanın bir yaptırımı yok mu sizin kitabınızda?

*

Sayın Prens...

Gerçek İslam ve gerçek Vahhabilik aslında bu mudur?

Eğer buysa...

Gerçek ikiyüzlülük nedir?

Bir tanımlar mısınız lütfen.

KONYA, URFA... GİDİŞ NEREYE?

ÖNCE Konya Beyşehir’de Suriyeli mültecilerle ilgili bir kalkışma oldu.Ardından Urfa’da...

*

Suriyeli mülteci konusu, ufaktan bir milli güvenlik sorununa dönüşmekte...

*

Acaba yetkililerimiz, Suriyeli mülteciler konusunu bir süre buzdolabına mı alsalar?

Hem Suriyelilerin güvenliği, hem de memleketin huzuru açısından...

TATİL RUTİNLERİM

- Üst üste çalan “Bağdat” şarkısı nedeniyle “Ben dünyanın en büyük âşığı olabilirim” diye mırıldanıp durmak...

*

- Tavlada sürekli kazanan olmaktan azıcık bıkmak...

*

- Bodrum / Torba / Yalıkavak arasında mekik dokumak.

*

- Beyaz çikolatalı dondurma / Sade Türk kahvesi ikilisine dadanmak.

*

- Patricia Teyze’nin bütün eserlerini okumaya yeniden başlamak.

*

- Her akşam saat 23.00’te Bodrum Marina Vista Oteli’nin terasındaki popüler mekân Soprano’s’a uğramak.

*

- Bodrum Marina Çarşı’dan tişört almak...

*

- Marina’nın tam karşısındaki Big Chefs’e House Kafe muamelesi çekmek.

*

- Bodrum esnafıyla turizmin sorunları üzerine çene çalmak...

*

- Özel ciplerle Bodrum’un dağlık bölgelerinde safari yapmak...

*

- Yunan adalarını çok sıkıcı bulmak...

*

- Yunan adalarını aşağılamaktan garip bir zevk duymak...

*

- Yozgat’ın kalamarlarına övgü düzmek...

*

- İmam-hatip yurdunda her perşembe verilen sushi’leri özlemle anmak.

SURİYELİLERE VATANDAŞLIK VE TOKİ’DEN EV VERİLMEYECEK

BİZİM ahali...

- Suriyelilere vatandaşlık verilmesini de...

- TOKİ’den konut verilmesini de...

İstemiyor.

*

“Yapmayın” diyoruz, “Etmeyin” diyoruz, “Onlar gariban” diyoruz, “Esad’ın eline mi terk edelim” diyoruz, “Ensar” diyoruz, “Muhacir” diyoruz, “Din kardeşi” diyoruz, “Çanakkale’de birlikte savaştık” bile diyoruz...

Bizim ahali zerre kadar etkilenmiyor.

“Suriyeli istemiyorum” diyor, başka da bir şey demiyor.

*

AK Partili de istemiyor.

CHP’li de istemiyor.

MHP’li de istemiyor.

HDP’li de istemiyor.

*

Böyle bir kenetlenme en son “Suriye’ye müdahale edilsin mi?” sorusunda ortaya çıkmıştı.

Ahalinin kahir ekseriyeti “Suriye işine biz bulaşmayalım” noktasında birleşmişti.

Ondan daha kuvvetli bir birleşme, şimdi de “Suriyeli mülteciler” konusunda ortaya çıkmış durumda.

*

Yıllardır hiçbir konuda anlaşamayan, bölünen, cepheleşen, hatta bu yüzden millet olma vasfını yitirdiğine inanılan halkımız, Suriyeliler söz konusu olduğunda yeniden millet haline geliverdi.

Gerçi bunun “gariban Suriyeliler” üzerinden sağlanmış olması, insanlık namına büyük bir kayıp ama...
İnsanlık kimin umurunda ki!

*

Benim bir iddiam var.

Diyorum ki...

Tayyip Erdoğan çok istemesine rağmen ahalinin bu çok kararlı tutumu yüzünden Suriyelilere vatandaşlık da vermeyecek, TOKİ’den konut da vermeyecek.

*

Tıpkı çok istemesine rağmen ahalinin kararlı tutumu nedeniyle...

Suriye’ye asker sevk etmediği gibi...

BAHOZ MUAMMASINDA ATLANAN BİR NOKTA VAR

CUMHURBAŞKANI, “henüz teyit etmedik” diyor.

Hükümet Sözcüsü, “henüz teyit etmedik” diyor.

*

Ve böyle bir ortamda...

Kimse de çıkıp devletin resmi ajansına...

Resmen teyit edilmemiş bir bilgiyi ne diye süper kesin ifadelerle haberleştiriyorsunuz diye sormuyor.

*

Bahoz öldürülmediyse...

- Bu PKK’ya moral olmayacak mı?

- Halkın güveni sarsılmayacak mı?

*

Böyle ciddiyetsizlik olur mu?