Utan İzmir utan!

Göğsünde Mersin, sırtındaİstanbul markalı şampiyon

Haberin Devamı

 

NE yazık ki İzmir dahil bu ülkede ‘spor eşittir futbol’ demek...
Bunu Göztepe’nin 14 yıl sonra Süper Lig’e çıkmasıyla birlikte bir kez daha gördük, yaşadık.
Ortalık bayram yeri...
Yer sarı, gök kırmızı...
Gazetem dahil medyamızın spor sayfaları baştan aşağı Göz-Göz...
Oysa bu kentte bundan sadece birkaç gün önce bir şampiyonluk daha yaşandı.
Türkiye Kadınlar Basketbol 1’inci Ligi’ni lider tamamlayan Bornova Becker Spor, play-off ve dörtlü final maçlarının ardından İzmir’in tek temsilcisi olarak Süper Lig’e yükseldi.
Ve yine benim gazetem dahil (ulusalı söylemiyorum bile) yerel medyada sadece 1 gün iki ya da üç sütun haber olabildi.
Bornova Becker Spor’lu kızlar, bundan sadece iki yıl önce, 2015’te, Bölgesel Amatör Lig’le başlayan zorlu yolculukta Türk spor tarihinde benzeri az görülen bir başarı öyküsü yazdılar.
Ve bunu rakiplerle kıyaslanmayacak ölçüde mütevazı imkanlarla gerçekleştirdiler.
Geçin İstanbul’u, Ankara’yı, Kayseri’yi, Mersin’i, Adana’yı, Muğla’yı...
Ordu’da, Elazığ’da dahi tribünlerin tamamına yakını dolarken, onlar bir ‘kadın şehri’ olarak bilinen İzmir’de ortalama 300 kişinin önünde oynadılar maçlarını.
İşin daha düşündürücü ve acı yanı ise formalarının göğsünde Mersinli (Pınar Tente), sırtlarında ise İstanbullu (Kenan Metal) bir firmanın reklamını taşıdılar.

Haberin Devamı

Utan İzmir utan


Kulüp Başkanı Volkan Kebir, bu durumun İzmir’e yakışmadığı, bu kente sevdalı insanlar olarak ciddi bir özeleştiri yapmamız gerektiği düşüncesinde.
Özetle şöyle diyor:
“Oyuncularımız, teknik kadrolarımız, kulüp yönetimi olarak çok büyük bir özveride bulunarak bu gururu İzmir’e yaşattık.
Son iki yılda Türkiye’nin pek çok kentinde deplasman maçları oynadık.
Rakip takımlara o kentteki tüm dinamiklerin sahip çıkmasını gıptayla izledik.
Örneğin, Süper Lig’de rakibimiz olacak Bellona Abdullah Gül Üniversitesi tüm kentin aynı sportif başarıya kilitlenmesine en müstesna örnek.
Takıma verilen destekleri basit bir sponsorluk ilişkisi değil, sportif başarıdan bir iş fikri çıkarmak ve katma değer yaratmak olarak görüyorlar.
Şimdi yerel yönetimlerinden iş dünyasına, sivil toplum kuruluşlarından sokaktaki vatandaşına kadar tüm İzmir’in bizim kızlarımıza sahip çıkmalarını bekliyoruz.
Bizi yalnız bırakmazlarsa İzmir’i kadın basketbolunda marka haline getirerek rahatlıkla Avrupa’da temsil edebiliriz.”
Biliyorum şimdi bu yazıyı okuyan birileri yine özünde ne anlatılmak istendiğini tam anlamadan kızacak, telefona sarılacak.
Varsın olsun, doğru bildiğimiz

***
PORTRE

Haberin Devamı

Hanya’dan Narlı’ya
BİR ZEYTİN MASALI

Utan İzmir utan

GİRİT’in en büyük ikinci şehri olan Hanya’da zeytincilikle uğraşan aile, 1923’te mübadele göçü ile Altınoluk’un Narlı köyüne yerleştirilir.
O zamanki antlaşma gereği devlet, tüm mübadillere, Yunanistan’daki mülkünün karşılığını verir.
Evi varsa ev, arsası varsa arsa...
Mustafa Kemal Aşkın’a da babasından kalma Hanya’daki zeytinliklerine karşılık içinde zeytin ağacı olmayan çorak bir orman arazisi verilir.
O güne kadar geçimini zeytincilikle sağlayan Aşkın, hayatına inşaat ustası olarak devam eder.
Ancak, her akşam işten eve geldikten sonra o çorak araziye zeytin ağacı eker.
Tek başına, hiç yılmadan, yorulmadan...
Tamı tamına 30 dönüm arazi...
Kendi elleriyle en son Yunanistan’a özgü bir tür olan kalamata zeytini diker.
Ne var ki, o zeytinlerden yağ yemek nasip olmaz.
İnşaatta çalışırken düşerek hayatını kaybeder.
Onun bıraktığı mirası önce oğlu, sonra da torunu Fırat devralır.

Haberin Devamı

ÜÇ ÜNİVERSİTE BİTİRDİ AMA BİR SEVDANIN PEŞİNDEN GİTTİ

Fırat Aşkın, Almanya doğumlu.
10 yıl orada yaşadıktan sonra, 1998’de, ailesiyle birlikte Türkiye’ye dönmüş.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde istatistik okumuş.
Ardından Anadolu Üniversitesi’nde iktisat, Balıkesir Üniversitesi’nde de mimari restorasyon eğitimi almış.
Ama eğitimini aldığı mesleklerden hiçbirini yapmamış.
Ticaret ona hep daha zevkli gelmiş.
2009’da Edremit’te okul kantini çalıştırmaya başlamış.
2014’te Kocaseyit Havalimanı’nda Airport Market’i açmış.
Ancak, dördüncü kuşaktan torunu olarak dedesinin emeğini de karşılıksız bırakmak istememiş.
Çünkü; diğer birçok öyküde olduğu gibi ortada büyük bir emek, aşk ve sevgi varmış.
Diyor ki:

Haberin Devamı

DÜNYADA HER İKİ KATEGORİDE DE ÖDÜL ALAN İLK MARKA

“Hanya tamamen bir aile şirketi.
Dış ticaret uzmanı eşim, annem, babam ve kardeşlerim en büyük destekçilerim.
2014’te, hikayenin başladığı yere ithafen ‘Hanya’ markasını aldık ve tescil ettirdik.
Her yıl üstüne koyarak, yoğun bir emek ve sevgiyle kendimizi geliştirdik.
Dedemizden miras kalan emanete sahip çıkmak için tüm ağaçları elden geçirdik.
Toprak analizlerini yaptırdık ve iyi tarım uygulamalarını başlattık.
Zeytinlerimiz elle toplanıyor.
Araziye araç girme şansı olmadığından katırlarla köye, oradan da sıkım için fabrikaya taşınıyor.
4 saatten önce soğuk sıkım yöntemiyle sıkılıyor.
Tüm duyusal analizleri İtalya’daki tadım okulu ONAOO’dan sertifikalı uzmanlarca yapılıyor.
Bu titizlik neticesinde Zeytindostu Derneği’nin düzenlediği ve 90 firmanın katıldığı 10’uncu Ulusal Zeytinyağ Yarışması’nda altın madalya kazandık.
Ayrıca, merkezi Brüksel’de bulunan Uluslararası Lezzet ve Kalite Enstitüsü’nce çifte ödüle layık görüldük.
Michelin ödüllü dünyaca ünlü 135 şefin jüri üyesi olduğu yarışmada hem zeytin, hem de zeytinyağıyla üstün lezzet ödülü kazandık.
1961’den bu yana düzenlenen organizasyonda her iki kategoride de ödül kazanan ilk marka olduk.
Aynı zamanda dünyada sofralık zeytinde lezzet ve kalite ödülü kazanan ilk firma unvanını da aldık.”

 

Haberin Devamı

AĞAÇ KESMEK TABİAT ANAYA EN BÜYÜK SAYGISIZLIK

Hanya, Fırat Aşkın’ın eşiyle ortak hayali.
Her şeyi el emeği ile beraber büyütmüşler.
Sıfırdan başladıkları yolda, kısa sürede büyük yol kat etmişler.
Sonsuzluğuna ve bereketine inanarak, logolarını oluştururken zeytin ağacını temel almışlar.
“Düşünebiliyor musunuz, Hanya’da 2 bin yıllık zeytin ağaçları var.
Piramitlerin inşa edildiği yıllardan bugüne kadar orada duruyorlar.
Küçük İskender’i, Sezar’ı, Fatih Sultan Mehmet’i, Nuh Tufanı’nı bile görmüşler.
Kaç kişi o ağaçtan ekmek yemiş, geçimini sağlamış.
Yani baktığınız zaman biz o ağacın yanında neyiz ya da kimiz ki?
Sadece misafiriz, sahibi değiliz.
O nedenle ağaç kesmek hele hele zeytin ağacı kesmek bana pek doğru gibi gelmiyor.
Her şeyden önce tabiat anaya saygısızlık” diye de ekliyor.
Zeytinin kıymetini bilenlerin sayısının artması dileğiyle...

***
YAZ GELDİ YA

Havai fişek ve
kazı sezonunuz
hayırlı olsun!

YİNE havai fişekler patlıyor.
Bir görsel şov uğruna...
İnsanlar, hayvanlar, bitkiler zarar görmeye devam ediyor.
Ne yasağı takan var, ne de cezayı hakkıyla uygulayan!
Evet, yaz geldi ya...
Belediye yine kazıyor.
Hem de daha önce defalarca açıp kapattığı yerleri kazıyor.
Ortalık yine toz, toprak, pislik içinde.

Yazarın Tüm Yazıları