Paylaş
Bağlı ortakları İZDEMİR Enerji Elektrik Üretim A.Ş. tarafından Aliağa’da kurulan ithal kömüre dayalı termik santralın Türkiye’de ilk defa çevreye en duyarlı, hiç kimseyi rahatsız etmeyecek ve onur duyulacak bir yatırım olacağının sözünü verdi, “Hastane gibi steril olacak” dedi.
Bu yatırımın iş kollarını çeşitlendirme kararının bir ürünü olduğunu söyleyen Şahin, santralı önce liman arka sahasında inşa etmek istediklerini ancak SİT engeliyle karşılaşmaları nedeniyle fabrika sahasına aldıklarını kaydetti. Çok uzun bir ÇED süreci yaşadıklarını belirten Halil Bey, bu işe başladıklarından beri İzmirlilerin, Yatağan örneğinden de hareketle ciddi endişeleri olduğuna dikkat çekti, “Bir kez daha, endişeye kapılmalarına gerek olmadığını söylüyorum. Aldığımız raporu incelediklerinde dünyanın hiçbir yerinde şu ana kadar uygulanmayan bir ÇED’e imza attığımızı görecekler. 1 metreküp gazda 10 miligram partikül olmak kaydıyla bugüne kadar eşi benzeri olmayan yeni nesil tesis kuruyoruz” diye konuştu.
Almanya ve Japonya’da bile 1 metreküp gazda 20 mg biz ise 10 mg ile bir ilke imza atacağız
ÇEVREYE ve insan sağlığına hiçbir zarar vermeyeceklerini
her platformda dile getirdiklerini, bunda da iddialı olduklarını ifade eden Halil Şahin, bugün dünyanın gelişmiş ülkelerinde
1 metreküp gazda 30 partiküle izin verildiğini, sadece Almanya
ve Japonya’da bunun 20 mg olduğunu bildirdi.
Santralı kuracak şirketle yaptıkları görüşme sonucu 10 mg
konusunun uygulanabilir bulunması üzerine ÇED’e imza
attıklarını dile getiren Şahin, ekledi:
- Hiçbir suretle çevreye yan etkimiz olmayacak. İzmirlilerin, bilmeden konuşanlar yerine gönül rahatlığıyla bize inanmalarını arzuluyorum. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı her dakika otomatik olarak bacadan çıkan gazların değerlerini bilgisayarlarıyla Ankara’dan takip edebiliyor. Dolayısıyla aksine bir şekilde bu tesisi çalıştırmak gibi bir lüksümüzün olmadığını herkesin bilmesini isterim.
Çevreciler eski teknolojiyle çalışan tesislerin modernizasyonu için uğraş versin
ÇEVRECİLERİN duyarlılıklarını anladığını ve kabul ettiğini söyleyen Şahin, “Ama onlara bir mesajım olacak” dedi:
- Türkiye’nin zor şartlarında yapılan, o günün koşullarında hoşgörüyle karşılanan ama bugün çevreye zarar veren tesislerin modernize edilmesi için uğraş vermeleri gerekirken, son teknolojiyi barındıran çevreye duyarlı tesislere müdahalelerini doğru bulmuyorum. Dolayısıyla, santralımızdan 50-60 km uzaklıktaki Narlıdere’nin zarar göreceğini söylemek haksızlık ve acımasızlıktır. Aliağa, Foça, Menemen, Karşıyaka, İzmir’in hava ve deniz suyu kalitesini olumsuz etkileyeceği yönündeki iddialar da yeni teknolojiyi bilmeyenlerin yanlış yönlendirmesinden başka bir şey değil.
Devlerle çalışıyoruz, Mayıs 2014’te açmayı hedefliyoruz
- SANTRALIN kurulu gücü ne olacak?
- 350 MW gücünde olacak.
- Ne kadar elektrik üretecek?
- Ulusal iletim şebekesine ülkemizin yıllık ihtiyacının yaklaşık yüzde 1’ine karşılık gelen 2.56 milyar KWh elektrik enerjisi üretecek. Bir bölümünü kendi tesisimizin ihtiyacı için kullanacağız. Kalanı da ya devlete satacağız ya da özel sektöre pazarlayacağız.
- Ne kadarlık bir yatırım olacak?
- 350 milyon dolar seviyelerinde.
- Ne zaman devreye girecek?
- Mukavelemizdeki süre 39 ay. 24 ay kaldı. Mayıs 2014’te devreye almayı planlıyoruz. 1 ay önce ya da sonra olabilir.
- Ekipmanlar nereden?
- Ana ekipmanları (türbin, kazan gibi) Çin’den alacağız. Yan ekipmanları Türkiye, Avrupa ve Japonya’dan temin edeceğiz. Su arıtma tesislerinin inşasını Fransızlara, toz tutma işini de Japonlara verdik.
Kimse endişe etmesin, Türkiye çevrecilikte Avrupa’dan da hızlı
TÜRKİYE’NİN, birçok gelişmiş ülkenin aksine 2012’den geçerli Kyoto Protokolü’ne imza attığını hatırlatan Halil Bey, “Aslında biz Avrupa’dan da önde gidiyoruz. Onlardan hızlı çevreciyiz. Bugün Türkiye’de 1 metreküp gazda 10 mg standardında santral kurulduğunu duyan Japonların aynen söylediği bir tabir var: ‘Türkiye bu kadar zenginleşti mi?’ Zira, bunların hepsinin bir ek maliyeti var. Bu da gelişmişliğin göstergesi. Bunu İzmirli vatandaşlarımızın bilmesi lazım. İzmirliler, seyahat ve ticaret amaçlı dünyanın her yerine gidip geliyorlar ve bu tür tesisleri oralarda görüyorlar. Hepsi faal ve hiçbir yan etkileri de yok.
Halil Şahin, bir ülkenin enerji güvenliğini sağlaması için enerji ürettiği sektörleri çeşitlendirme zorunluluğu olduğunu da vurguladı:
- Türkiye’de enerjinin büyük bölümü doğalgazdan elde ediliyor. Doğalgazı da aldığımız iki ülke var. İran ve Rusya vanaları kapatırsa ne yapacağız? Onun için ülkemizde nükleer de, HES’ler de, yenilenebilir enerji de, kömür de olmalı. Türkiye aynı zamanda enerjiden dolayı ciddi döviz ödeyen bir ülke. Dolayısıyla bu ödediğimiz dövizi ne kadar azaltırsak cari açığımızı kapatmak adına da o kadar faydalı faaliyette bulunmuş oluruz.
Biz artık İzmirliyiz, bu kentin geleceğine güveniyoruz
ASLEN İskenderun’lu olan Halil Bey, İzmir’de bulunmaktan ve yatırım yapmaktan büyük memnuniyet duyduğunu kaydetti, “Akdeniz’den İzmir’e gelmiş bir yatırımcı gözüyle görülmememiz gerektiğine inanıyorum. Biz burada, İzmir’in simgesi olmuş, ilk ağır sanayi yatırımlarından birini almak şansına eriştik. Dolayısıyla, buraya gelince de imkanlarımızın büyük bölümünü İzmir’e taşıdık. Yeni yatırımlarımızı da bu bölgeye yapıyoruz. İnşallah bundan sonra da yapacağımız yatırımlarımız olacak” dedi.
İzmir’de olmaktan gerçekten mutlu olduklarını ifade eden Halil Şahin, “Biz de artık İzmirliyiz. Evimiz, işyerimiz, yazlığımız burada. Vergimizi de burada ödüyoruz. Övünç duyuyoruz” diye konuştu.
İzmir’in geleceğinden umutlu olduğunu bildiren Şahin, Atatürk OSB, Kemalpaşa OSB, Ege Serbest Bölge’nin dolu olduğuna, Aliağa OSB’ye sürekli yatırım yapıldığına, kent merkezinde ve Çeşme’de her yıl yeni oteller açıldığına da dikkat çekti. Bunlar üst üste konulduğunda “İzmir’e yatırım yapılmıyor veya gelmiyor” gibi bir düşüncenin yanlış olduğunu dile getiren Halil Bey, noktayı şu sözlerle koydu: “İzmir’de her gün yeni bir tesis kuruluyor. ‘Yeterli’ mi derseniz, değil. Ama inanıyorum ki, önümüzdeki günlerde yeni teşvik düzeni ve stratejik yatırımlardan bir-ikisinin bu bölgeye çekilmesiyle İzmir’i kimse tutamaz. EXPO 2020’yi de kazandığı taktirde çok daha iyi bir konuma geleceğinden şüphem yok.”
Yeni haddehane kuruyoruz, uzun inşaat demirinden sonra köşebent de üreteceğiz
HALİL Bey’le İDÇ’yi de konuşuyoruz. 17 Ekim 2005’te, İş Bankası çoğunluk hisselerini alarak bünyelerine kattıklarını hatırlatan Halil Şahin, “Rekabet şansını yitirmiş 1990’ların bu en modern tesisini gerçekleştirdiğimiz yatırımlarla verimlilik, üretim ve kapasite açısından önemli bir yere getirdik. Öncelikle çevre yatırımlarına odaklandık. Ocağın kapasitesini 85 tondan 150 tona çıkardık. 2.5 milyon metreküp toz toplama alanı oluşturduk. 200 bin ton hurda stoklayacak kapalı alan inşa ettik. 2 bin 500 metreküp/saat kapasiteli arıtma tesisi kurduk. Yıllık 1.5 milyon ton kapasiteye ulaştık. Rakiplerle yeniden rekabet edebilecek konuma geldik” diye konuştu.
Uzun inşaat demiri ürettiklerini, Türkiye’de arzın ihtiyacın 2 katı olduğunu, dolayısıyla ihracata ağırlık verdiklerini belirten Şahin, şöyle dedi:
- Ürün çeşitlendirmesine de gittik. Bu doğrultuda geçen yıl MPU denilen orta profil haddehanesi yatırımına başladık. Ekimde devreye girmesini hedefliyoruz. Yıllık 400 bin ton kapasiteli olacak. 80’likten 300’lüğe ve ayrıca 60’lıktan 200’lüğe kadar köşebent üretimi gerçekleştireceğiz. İç piyasanın yanı sıra ihracat da yapacağız.
Paylaş