Onlar tam 7 nesildir zeytinci

İLK dört kuşak, Ege’nin karşı yakasında, Midilli’de yaşadı.

Haberin Devamı

Ömürleri zeytin ve zeytinyağıyla geçti.

Sonra mübadele gereği topraklarını bırakıp Ayvalık’a göçtüler.
Burada da bildikleri işi yaptılar.
Edremit Körfezi’nin güzel kıyılarında zeytinlikler kurdular.
Eşe dosta karıştılar.
Yıllarca kendi tüketimleri için zeytin ve zeytinyağı ürettiler.
Bir gün geldi, beşinci kuşağı temsil eden Erol Önemlioğlu, zeytinlikleri bırakıp Avrupa’ya çalışmaya gitti.
Ama ölümsüzlük ağacına duyduğu derin hasret hiç bitmedi.
Türkiye’ye döndükten sonra torunları Efe ve Defne’nin arzusu doğrultusunda, yıllarca icara verilen zeytinliklere sahip çıktı.
Aileyi toparlayıp bir marka ve geleceğe miras oluşturacak şekilde tekrar zeytinciliğe başladı.

Onlar tam 7 nesildir zeytinci

Erol Bey o süreci şöyle anlatıyor:
“Bir gün torunum Efe dedi ki:
‘Dede zeytinyağının en hasını hep biz ürettik, biz tükettik.
Var mısın herkes faydalansın bu emeğinden?’
Düşündük taşındık, eşe dosta danıştık.
Sonra torunum Efe’yi yanıma çağırdım ve dedim ki:
‘Torun, buralarda bütün aileler kendi zeytinyağını üretir ve tüketir.
Yani burada yağımıza ihtiyaç yok.
Ama güzel Türkiye’mizin diğer şehirlerine yollayalım mı yağımızı?’
Torunum da, ‘Dede haydi yapalım ama şartım var, zeytinyağımıza Adalı Efe diyelim’ dedi.
Gözlerim yaşardı, sarıldım torunuma.
‘Tamam’ dedim, ‘Haydi işbaşına...’
İşte bizim hikayemiz böyle başladı.”

Haberin Devamı

Onlar tam 7 nesildir zeytinci

Şimdi işin başında altıncı kuşaktan Erol Önemlioğlu’nun kızı Yasemin Hanım ile damadı Serkan Bey var.
Yasemin Zengin İsviçre, Serkan Zengin Almanya doğumlu.
Yasemin Hanım İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Bölümü Almanca Öğretmenliği’nde okumuş.
Serkan Bey ise İstanbul Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği mezunu.
Aynı üniversiteden uluslararası işletmecilik mastırı da var.
İş geçmişleri aslında tekstil üzerine.
Serkan Zengin uzun süre büyük bir kumaş firmasının genel müdürlüğünü yaparken...
Yasemin Zengin de aynı şirketin ihracat müdürlüğünü üstlenmiş.
Sonra ayrılıp bizim ‘örgü yünü’, onların ise ‘iplik’ dediği ürünleri tasarlayıp ürettikleri kendi tesislerini kurmuşlar.
Ancak, onca yılın emeği bir gecede yanıp kül olmuş.
Yılmamışlar, büyük bir azimle küllerinden yeniden doğmuşlar.
Sattıkları ürünlerin dünya pazarında hala hatırı sayılır bir payı var.
Bir yandan da babalarının direktifleri doğrultusunda ama büyük bir zevk ve şevkle zeytin-zeytinyağı işinin başındalar.
“Üretimin hemen öncesinde neredeyse tüm dünyayı dolaştık.
İtalya ve İspanya’nın bu konudaki başarılarının sırlarını fabrika fabrika, zeytinlik zeytinlik dolaşarak öğrendik, dersler çıkardık.
Zeytinyağı tadımı konusunda kendimizi geliştirdik, İtalyan Tadımcılar Birliği’nden sertifika aldık.
Zeytinliklerimiz köklerimizin bulunduğu ve gönülden bağlı olduğumuz Osmanlı sarayının tedarikçisi Edremit yöresinde” diyorlar.
Ancak, bölgede endüstriyel plantasyon yokluğundan, maliyetlerin yüksek ve zahmetli oluşundan rahatsızlar.
Bir diğer sıkıntıları ise yurt dışında tüketicinin yüksek polifenole değer verirken bizde çoğu kimsenin haberinin olmaması.
“Doğru bakım, hasat ve saklama koşulları yok.
Üretici bilinçsiz, sadece asit üzerine odaklanmış.
Ve sonuçta ülkece düşük tüketim sorunu var” diye de ekliyorlar.
Serkan-Yasemin Zengin bir yandan zeytincilikte olması gereken şekilde üretim yapılması için ellerinden gelen gayreti gösterirken...
Bir yandan da bilgilendirme ve özendirme için sosyal medyayı etkin olarak kullanma çabası içindeler.
Çok kişinin ulaşabilmesi için de yapabildikleri en kaliteli ürünleri en düşük fiyattan vermeye çalışıyorlar.
İşin içinde bir de ihracat hedefleri var.
Zeytinyağına adını veren ‘Efe’ ile sabunların isim sahibi ‘Defne’ de yedinci kuşak olarak çoktan işin içine girmişler bile!
Ama ‘Adalı’ (Erol Önemlioğlu) hala her işin içinde.
Yeri geliyor danışmanlık yapıyor, yeri geliyor akıl veriyor.
Zeytincilik adına iyi şeyler başarma amacındaki güzel ailelerin sayısının artması dileğiyle...

 

***

Haberin Devamı


SONRADAN GO(U)RME

Midyeye gel midyeye

Onlar tam 7 nesildir zeytinci

BİR Ermeni mezesi olan midye dolmanın fanatiği çok.
Bir oturuşta 50 tane yediğini söyleyenler de var...
Birkaç kişi bir araya gelip tepsi kapatanlar da...
Uzmanlar deniz kirliliği dolayısıyla yoğun cıva içerdiğinden fazla yenmemesini tavsiye ediyor.
Müdavimleri ise en lezzetli midye dolmaların seyyar tezgahlarda bulunacağını söylüyor.
“Üzerine limon sıkmadan sakın yemeyin” diye de ekliyor.
Ben de sizler için kendimce bir liste yaptım.
Dediğim gibi, torpil yok, mekanlar alfabetik.
A’dan Z’ye Midye-Zeki Usta (Karşıyaka), Ferhat Büfe (Güzelbahçe), Kemal’in Yeri (Alsancak), Meşhur Midyeci Ahmet (Bostanlı), Meşhur Midyeci Kadir Usta (Bornova, Küçükpark)...
Midyeli (Alsancak), Midye Evi By Hikos (Bornova, Özkanlar), Midyenin Kralı Apo (Buca), Serkan&Hamza (İnciraltı), Seyyar Şakir (Çeşme)...

 

***

Haberin Devamı


HAFTANIN FOTOĞRAFI

BU konu hakkında kaçıncı yazım inanın sayısını ben bile unuttum.
Malum; İzmir Büyükşehir Belediyesi, Konak Tramvayı nedeniyle bizim gazetenin bulunduğu Şehitler Caddesi’nde de çalışma yapıyor.
İlk kazmanın vurulduğu tarih 20 Haziran 2016...
Bugün itibariyle üzerinden neredeyse 9 ay geçmiş.
Hattın bu caddeden (Alsancak Garı-Nevvar Salih İşgören Eğitim Kampüsü) geçen kısmı topu topu 1.5-2 kilometre...
Kazılmadık, köstebek yuvasına çevrilmedik, toza-toprağa-çamura bulanmadık yer bırakılmamasına rağmen; bitmedi, bitmiyor.
Yetmezmiş gibi, denetim de olmayınca, Gar’la yıkılan Alsancak Stadı arasındaki bölüm otoparka döndü.
Bu yoldan artık otobüs de geçmediği için işe gelip giderken yapabileceğiniz tek şey tabana kuvvet yürümek.
İyi de...
Bir yandan yarım yamalak devam eden (etmeyen) tramvay çalışmaları...
Bir yandan balık istifi park etmiş araçlar...
Bir yandan gümrük için bekleyen TIR’lar...
Bir yandan da yok edilen kaldırımlar yüzünden...
En ufak bir dikkatsizliğin faturası ağır oluyor.
İşte son kurban, editörlerimizden Ergül Satıç...
Yürüyecek yer bulamadığı için düşüp dizini ciddi şekilde incitti.
Hani, ‘kaplumbağa hızı’ denir ya; inanın o bile daha hızlı!

 

Yazarın Tüm Yazıları