İTO'da ne değişti

HAFIZAM beni yanıltmıyorsa tarihler 11 Mayıs 2013’tü.İzmir Ticaret Odası’nda iki liste halinde gidilen seçimlerde Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş ve Meclis Üyesi Necip Nasır yarıştı.

Haberin Devamı


Toplam 176 üyenin sandık başına gittiği seçimlerde Demirtaş’a 98, rakibi Nasır’a ise 78 oy çıktı.
Ekrem Demirtaş, “Meclisimiz beni ve arkadaşlarımı bu göreve uygun buldu. Bir dönem daha yola devam edeceğiz. Eserlere eser katmaya devam edeceğiz” dedi. Necip Nasır ise seçimlerden önce bir engeli tespit ettiklerini dile getirerek...
“Bu engelin Ekrem Bey’in İTO’yu tek adam olarak yönetmesinden kaynaklandığını söylemiştik. İTO’nun işlevini yapamadığının tespitini yapmıştık. Bunu da İzmir’in geleceğiyle ilgili olarak düşünüp yola çıkmıştık. İşalemi tabanında güçlü bir ses oldu ama bunu sandığa aksettiremedik. Bu sistem İzmirlilerin hak ettiği bir yönetimi oluşturmadı. Ama biz üzerimize düşen görevi yaptık. Ben rahatım. Ekrem Bey’e oy veren arkadaşlar kendileri ile Allah arasındaki vicdani sorumluluğu düşünsünler” diye konuştu.
Seçimlerin üzerinden tam 2 yıl 5 ay geçmişti ki, 11 Kasım 2015 günü, 15 yıldır başkan yardımcılığı görevi yürüten Akın Kazançoğlu istifa etti.
Ve ayrılığının ‘etik’ değerlerden kaynaklandığını söylemekle yetindi.
İkinci ayrılık haberi ise bundan 2 yıl 8 ay sonra geldi.
Tekstil ve konfeksiyoncuların temsilcisi Süleyman Subaşı, 3 Ocak 2018 günü istifasını sundu.
O da gerekçe olarak 5 yıldır ilk kez fikir ayrılığına düştükleri 1 gün önceki yönetim kurulunda istifasının istenmesini gösterdi.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken, daha önce basına sızdığı gibi, 10 Ocak 2018’de Mahmut Özgener, ‘Değişim’ vurgusuyla, nisanda yapılması beklenen seçimlerde aday olduğunu açıkladı.
O gün yönetimden 3 kişinin daha ayrılacağı yönündeki iddialar ise 6 gün sonra +1’le gerçekleşti.
Nevzat Artkıy, Mert Pala, Mustafa Tüzün ve Jak Eskinazi ortak açıklamayla istifa ettiklerini duyurdu.
Özetle dediler ki:
“Bugün itibariyle üyesi olduğumuz yönetim kurulundan istifa etme kararı almış bulunuyoruz.
5 yıldır büyük bir istek ve arzuyla sürdürdüğümüz bu anlamlı görevde yaklaşan yeni seçimler öncesinde yepyeni ve dinamik bir girişimin değişim vizyonuyla yola çıktığını gözlemliyoruz.
Tabandan gelen bu yenilenme ve değişim baskısının gerekliliğine olan inancımız, bizlere bu yeni vizyonun destekçisi olmanın doğru olacağını göstermiştir.
Mevcut birikim ve deneyimlerimiz, bu yenilik çağrısının İzmir Ticaret Odası ve İzmir’imizin ticaret hayatına çok büyük katkı yapacağı yönündedir.
O nedenle, mevcut yönetimde yer alarak devam ediyor olmamızın doğru olmayacağına kanaat getirmiş bulunuyoruz.”
Gelinen nokta itibariyle Demirtaş’ın 5 yıl önceki ekibinde yer alan 10 arkadaşından 6’sıyla yolları ayrılmış durumda. Tekrar hatırlarsak, bunlardan biri etik nedenlerle, biri de istendiği için istifa etti.

Haberin Devamı


Diğer dördünün açıklamalarını bir kez daha okuyunca akla ister istemez şu sorular geliyor:
1. 5 yıl önce yola çıktığınızda sizler yeni ve dinamik değil miydiniz?
2. Rakibiniz Nasır her fırsatta ‘değişim’ derken, o gün ihtiyaç duymadığınız ‘değişim’ vizyonu bugün sizleri neden ve nasıl etkiledi?
3. O dönemde de tabandan gelen yenilenme ve değişim baskısı yok muydu?
4. İki aday arasındaki oy farkından yola çıkarsak bu istek sadece 20 kişiyle mi sınırlıydı?
5. Madem bu baskının ve yenilik çağrısının İTO ve İzmir’in ticaret hayatına çok büyük katkı yapacağına inanıyordunuz bugüne kadar neden beklediniz?

Haberin Devamı


Tabii sorular sadece bunlarla sınırlı değil. Medyanın da özeleştiri yapması lazım.
Düne kadar mevcut yönetime yönelik bazı eleştirileri ya hiç görmez ya da görünmeyecek yerde görünmeyecek kadar küçük verirken...
Son günlerde bazı gelişmeleri birinci sayfalardan kullanmak...
Aylar aylar önce ortaya çıkan ilk adayı pas geçerken, ikincisine ayrımcılık yapmak...
Bırakın haberleri, hakkında köşeler yazmak, yazdırmak niye?
Şu bir gerçek ki; bu bizim değil, iş dünyasının seçimi...
Günü geldiğinde sandıklar kurulacak ve üyeler, aday ya da adaylardan birini seçecek.
Sonuçta da kazanan İTO ve İzmir olacak.
Noktalı virgül...

 

Kömürocağından dünya sofralarına

ATAY ailesi tam 108 yıldır madencilikle uğraşıyor. Kavala’dan göç eden aile bu işe 1870’te başlamış. 1910’da Sultan Reşat’ın mührüyle Aydın Şahnalı’daki kömür madenlerinin işletmesini üstlenmişler. 16 yıl önce de, “Çevreye olumlu bir etkimiz” olsun diyerek, maden sahalarını rehabilite etmeye karar vermişler. Ege Ormancılık Araştırması Enstitüsü ile birlikte döküm alanlarının ağaçlandırılması konusunda ortak proje yürütmüşler. Bu kapsamda farklı yaştaki döküm alanlarına kızılçam, akasya, iğde, badem ve zeytin ağacı dikmişler. 5 sene süreli olarak planlanan projenin ilk 2 yılından sonra doğanın emsalsiz gücü kendini göstermiş ve doğal zeminin 150-200 metre derinliğinden çıkarılarak serilmiş olan döküm toprağında başta akasya ve zeytin olmak üzere tüm deneme türleri susuz ve gübresiz dahi gelişme göstermiş. Sonuçta, zeytin, yalancı akasya ve incirin döküm alanlarındaki toprağa ve bölgeye en iyi adaptasyonu sağlayacak, ekolojik dengeye en olumlu etkide bulunacak ağaç türleri olduğu belirlenmiş. Ve bu gözlemden hareketle proje sonucu beklenmeden ağaçlandırma faaliyetine geçilmiş.

Haberin Devamı

İTOda ne değişti

TÜRKİYE’DEKİ İLK

Bir taraftan terk edilmiş açık ocak döküm alanlarından izin alınan arazide, diğer taraftan da ailenin kendi tapulu arazilerinde dikime başlanmış. Bakanlıktan özel ağaçlandırma yapılmak üzere 49 yıllığına tahsis izni alınan 894 dekar alanda 36 bin adet Ayvalık tipi zeytin ve 30 bin adet akasya dikimi yapılmış. Tapulu arazilerde ise 3 bin adet Gemlik ve domat tipi zeytin, bin 600 adet Bursa siyahı incir ekilmiş. Mevcut eski memeciklerle birlikte zeytin ağacı varlığı 2008 sonu itibariyle 50 bin adete ulaşmış. (Bu alandaki zeytin plantasyon programı 150 bin ağaca ulaşacak şekilde planlanmış iken zeytini orman emvali olmaktan çıkartan yönetmelik sebebiyle yeni tahsis alanlarında zeytin yerine badem ağacı dikimi yapılmış.) Bu şekilde 2004’ten itibaren maden ve tarım işletmeciliği bir arada sürdürülmeye başlanmış. Ve bu uygulama ülkemizdeki ilk kömür/zeytin birlikteliği olarak kayıtlara geçmiş.

Haberin Devamı

ÇİNLİ DE YİYOR KATARLI DA

Zeytindeki ‘var-yok’ yılı farkının yüzde 10’un altına düşürülmesi hedefiyle çağdaş üretim teknikleri tercih edilmiş. Bunun için tüm zeytinliklere damlama sulama sistemi kurulmuş. Dikim alanları tesviye edilerek düzlükte dikim yapılmasına özen gösterilmiş. Bitki gelişimini olumlu yönde etkilemek üzere fülvik ve hümik asit yönünden zengin linyit katmanları belirli oranlarda toprağa katılmış. Sonuçta da ortaya Türkiye’nin yanı sıra Çin’den ABD’ye, Hollanda’dan Katar’a kadar tercih edilen bir ürün çıkmış. Atay Holding’in zeytinyağı tesisi gruba bağlı gıda işletmesi Gıdatay’a ait Umurlu Organize Sanayi Bölgesi’nde... 14 bin metrekare alanda kurulu fabrikada zeytin sıkımına 2009’da başlanmış. Yeni yatırımıla 90 ton/gün zeytin sıkma kapasitesine ulaşılmış.

Haberin Devamı

HER YARIŞMADAN ÖDÜLÜ VAR

Üretilen zeytinyağları ısı ve ışıktan koruyan, içerdiği antioksidanları en uzun süre muhafaza eden azot korumalı krom-nikel tanklarda, iklimlendirmeli depolarda maksimum 25 dereceye kadar saklama koşullarında saklanıyor. Tesiste şu an itibariyle 260 bin litre kapasiteli azot korumalı paslanmaz çelik tank ve rafinajlık zeytinyağları için de 200 bin litre polyester tank kapasitesi bulunuyor. Kısa sürede 600 bin litre azot korumalı paslanmaz çelik tank, 400 bin litre rafinajlık zeytinyağları için polyester tank kapasitesine ulaşılması hedefleniyor. Fabrika, ISO 22000:2005 gıda güvenliği yönetim sistemine, JAS, EU, NOP ve TR organik sertifikalarına sahip. Zeytinyağları otomatik makinelerinde doldurulup, firma bünyesindeki laboratuvarda yapılan kontroller sonucunda tüketicilerin beğenisine sunuluyor. Halen iç piyasanın yanında Japonya, Çin, Kanada, ABD, Hollanda, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri’ne ihraç ediliyor. Gıdatay’ın ‘Delce’, ‘Savrandere’ ve ‘Attika’ (yurt dışı) olmak üzere 3 markası var. İlk ödülünü 2011’de ülkemizde düzenlenen 4’üncü Ulusal Naturel Sızma Zeytinyağı Yarışması’nda ‘Delce’ markasıyla alan firma... Sonraki yıllarda Amerika, Çin ve Japonya’da sayısız altın, gümüş ve bronz madalyaya layık görülmüş. Doğayla barışık kömür, kömürle barışık zeytinlerin artması dileğiyle...

Yazarın Tüm Yazıları