Bilim ne diyor?






Adnan KAYA
Haberin Devamı

İZMİR'de son 1 aydır üzerinde en çok konuşulan konulardan biri de ekmek.

Kısaca hatırlayalım:

Fırıncılar Odası, maliyetleri gerekçe göstererek, ekmeğin 100 bin lira olan fiyatını sabit tutup ağırlığını 250'den 200 grama düşürdü. Yani, bir anlamda, dolaylı olarak ekmeğe yüzde 20 zam yaptı.

Ancak Vali Alaaddin Yüksel, bu karara itiraz etti ve yeniden değerlendirilmesini istedi.

Bunun üzerine toplanan yeni komisyon bu kez üçlü bir tarifeyi gündeme getirerek 200 gram ekmeğin 100 bin, 250 gram ekmeğin 125 bin, 400 gram ekmeğin de 400 bin liradan satılmasını kararlaştırdı.

İşte bu karar ekmekte kaos yarattı, her kafadan bir ses çıktı.

Kimi, Vali'ye şirin görünmek için getirildiğini öne sürdü.

Kimi, halk tipi ekmeğin tek gramaj ve fiyatı olması gerektiğini savundu, ‘‘Üçlü tarife 200 gram için bahane’’ dedi.

Kimi, 50 gramlık farkın elle anlaşılamayacağını gerekçe gösterdi, vatandaşa 250 gram fiyatına 200 gramlık ekmek satılabileceğine ve mağdur olacağına dikkat çekti.

Oda yöneticileri ise, yeni tarifenin tartışmaları sona erdireceğini ve toplumun tüm kesiminin uygulamadan memnun olacağında ısrar etti.

İyi de, bilim çevresi tüm bu yaşananlara ne diyordu.

Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Hububat İşleme ve Mühendisliği Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sezgin Ünal'la iki saati bulan bir görüşmemiz oldu. Sağolsun, sürenin elverdiği ölçüde ekmekle ilgili dağarcığında ne varsa A'dan Z'ye bizimle paylaştı.

Şüphesiz bunların tamamını bu köşede anlatmamız olanaksız.

Özetlersek:

Ekmek ağırlığının 200 gram olarak talep edilmesi kabul edilemez. En düşük gramajın 300, hatta 400 gram olması gerekir.

Zamdan halkın fiyat olarak değil, miktar olarak etkilenmesi sisteminden bugüne dek ne üretici, ne de tüketici açısından bir yarar görülmemiştir.

Ekmekte gramajı küçültmek birçok sakıncayı da beraberinde getirir: Besin değeri azalır, bayatlama hızı yükselir, israf artar. Kabuk oranı artıp iç oranı azalacağından piştikten kısa bir süre sonra kabuk sertleşir, dolayısıyla tüketimi zorlaşır.

İşçilik, yakıt, üretim süresi, ambalaj, taşıma ve muhafaza giderleri çoğalacağından birim ekmek maliyeti ortalama yüzde 20-30 yükselir.

Bakkala ödenen ondalık, yani bayi ücreti artar.

200 gram ekmeğin ne tüketiciye, ne de üreticiye hiçbir şey kazandırmadığı bilimsel olarak dahi kanıtlanmışken bunda ısrarı anlamak mümkün değil.

Hele hele ilk karar öncesi ziyaret edilen profesörlerin, ‘‘Ne yaparsanız yapın, ama ekmeğin gramajını sakın 200 grama düşürmeyin’’ uyarısına...

Vali'nin itirazı sonrası istenen görüş üzerine hazırlanan raporda aynı sakınca dile getirilmesine rağmen 200 gram’da ısrarın nedeni kamuoyuna açıklanmalıdır.

Fırıncı esnafının zorlu yaşam koşullarında ayakta kalabilmek için verdiği çabaya saygımız sonsuz. Tabii, oyunun kuralına uygun oynanması koşuluyla.

Artık adım başı fırın açmak yerine güçbirliğine gitmenin yolları araştırılmalıdır. Tezgah satışı yerine tercih edilen ve bu uğurda onlarca pay verilen bakkal kapma savaşından vazgeçilmelidir.

Bakkala verilen pay teknolojinin geliştirilmesinde, her denetimde gözler önüne serilen pisliğin giderilmesinde, kalifiye ve sigortalı işçi çalıştırılmasında kullanılmalıdır.

Valilik ve belediye de kentin önemli merkezlerinde ekmek satışı için büfe açılması konusunda yardımcı olmalı, böylelikle fırıncıya ekmeğini aracısız satma, vatandaşa da ucuz ekmek bulma olanağı sağlanmalıdır.

Belli gramajın altında üretim yapamayan büyük ve çok küçük işletmelerden müşteri kapmak sevdasına fiyat albenisiyle tüketicinin kalitesiz ekmek yemesine, fabrikasyon üretim yapanların da kentin tamamına dağıtım yapıp küçük esnafı zorda bırakmasına gönlümüz razı değil.

Peki ya sizin?

Yazarın Tüm Yazıları