Paylaş
GEÇEN hafta, “Ayvalık bir yazıya sığmayacak kadar zengin. O yüzden bir kısmını haftaya sakladım” demiştim.
Gerçekten de öyle...
Kiminle konuşsam yazacak bir konu çıktı.
Örneğin, İbrahim Mustafa Cömert...
5’inci kuşağını temsil ettiği ailesinin kökleri Midilli’nin Güle köyüne dayanıyor.
O tarihte atalarının zeytinlikleri ve Bekir Cömertoğulları (Bekirzade) adında zeytinyağı fabrikaları var.
1923’te mübadele ile Ayvalık’a geliyorlar.
Bekir Bey ve çocukları burada da aynı işe devam ediyorlar.
Sonra işe torunlardan Mustafa, Ali, Yusuf ve Mehmet dahil oluyor.
Ancak bir süre sonra kardeşlerin yolları ayrılıyor.
Ve ardından da artık ambalajlı işten eskisi gibi para kazanamadıkları gerekçesiyle markalarını Konyalı Tüfekcioğlu ailesine satıyorlar.
Mustafa Cömert ve oğlu Zekeriya Erdoğan artık ürettikleri zeytini dökme olarak pazarlıyorlar.
Erdoğan Bey’in oğlu İbrahim Mustafa da babasının izinden gidiyor.
Taa ki, Haziran 2016’ya kadar...
‘Cömertoğulları’ markasının satılmasını bir türlü içine sindiremeyen İbrahim Mustafa Cömert, soyadlarındaki sessiz harflerden ‘cmrt’yi oluşturarak tescilliyor.
Dökmenin yanında yeniden ambalajlı (hem de birbirinden şık) zeytinyağı satışına da başlıyor.
“Bir anlamda asırlık geçmişimizin namusunu temizledim” diyen İbrahim Mustafa Cömert, Ayvalık zeytinyağının daha yukarılara taşınması için de yoğun çaba harcıyor.
Öyle ki, bunun için gerekirse bölgedeki tüm firmaların ve müstahsillerin de içinde yer alacağı bir kooperatif çatısı altında toplanmayı öneriyor.
“Ayvalık olarak ülkenin ilk coğrafi işaretli zeytinyağını üretiyoruz. Bu nedenle çok taklit ediliyoruz. Bazı işletmeler tağşiş yaptıkları ürünleri kentimizin adını kullanarak pazara sürüyor. Elimizi taşın altına koyup Ayvalık markasına hep birlikte sahip çıkmamız işte bu nedenle çoookkk önemli” diye de ekliyor.
***
Onun gibi düşünen bir başka isim de İnce Ahmet Sakallı...
O üçüncü kuşaktan...
Onun ailesi de yine mübadelede Midilli Kapya’dan Ayvalık’a gelmiş.
Karşı kıyıdaki tarımcılık burada da sürmüş.
Ayvalık’taki ilk tesislerini 1940’ta dedesi Ahmet Büyükince kurmuş.
1962’de vefat edince işletmeyi 1978’ye kadar babası Emin Sakallı devam ettirmiş.
O günden beri de işin başında İnce Ahmet Sakallı var.
Geçen yıl oğlu Emincan’ın da katılmasıyla ‘Terra Vigla’ adıyla tarihlerinde ilk kez perakende satış yapmaya başlamışlar.
İnce Ahmet Sakallı da taklit ve tağşişten mustarip.
O da Ayvalık zeytinyağının kurtuluşunu kooperatifleşmede görüyor.
Yöredeki zeytinyağı üreticilerinin tümünün içinde yer alacağı bu yapının “Ayvalık” markasıyla üretim yapıp yurt içi ve dışında pazarlamasını öneriyor.
Hatta bir adım ileriye gidip, “Gerekirse kendi işletmemin kapısına kilit dahi vururum. Markamdan bile vazgeçerim” diye de ekliyor.
***
Ahmet Sucu bölgenin belki de en renkli kişiliklerinden.
Ziraat Odası eski Başkanı.
Özgün Zeytincilik’in üçüncü kuşak temsilcisi.
Onlar da mübadeleyle Midilli’den Ayvalık’a göçmüş.
Başlangıçta eşek sırtında su satmışlar.
Ki, ‘Sucu’ soyadları da buradan geliyor.
1955’te Ayvalık şebeke suyuna bağlanınca yeniden bildikleri tek üretim konusu olan zeytin ve zeytinyağına odaklanmışlar.
1990’da ailenin yüksek eğitim almış üçüncü kuşağın katılımıyla üretimle ticareti birlikte yaşatan bir yapılanmanın içine girmişler.
2005’te stratejik kararla mevcut atölyeden çıkıp fabrika üretimine geçmişler.
Şimdilerde üretimlerinin büyük bir bölümünü dökme olarak satıyorlar.
Sızma yağları da ‘Özgün’ markasıyla pazarlıyorlar.
Kanada, Almanya gibi ülkelere ihracat yapıyorlar.
Ahmet Sucu, “Nasıl kayısı Malatya, elma Amasya ile özdeşleşmişse zeytinyağı da Ayvalık’la anılır. Toscana ve Girit’le dünyada ilk üçteyiz. Zeytin bizim için sadece bir ağaç değil. Onunla konuşuruz, dertleşiriz, yeri gelir ağlaşırız, yeri gelir güleriz” diyor.
Tağşiş konusunda ise Ayvalık adının dünyada zeytinyağına adres olduğu için kullanıldığı görüşünde.
***
Zarbalı Ayvalık’ın yönetiminde ise bir kadın var:
Gülden Sarıbaş...
Emekli büyükelçilerimizden Naci Sarıbaş’ın eşi Gülden Hanım’la Cunda Taş Kahve’de bir çay içimi sohbet ettik.
Zarbalı Zeytin Ürünleri’nin hikayesi rahmetli büyük dedesine dayanıyor.
Balıkesir’de Kuvayi Milliye kurucularından, kent tarihine ‘41 bayrak adam’dan biri olarak geçen Zarbalı Hulusi Bey (Hulusi Zarplı) 1922’de Ayvalık’a yerleşerek zeytinyağı, un ve sabun üretip çevre illerde ve İstanbul’da kuzeni Zarbalızade Ferid Bahaeddin’le beraber satıyor.
Ve bu döngü kuşaktan kuşağa devam ediyor.
Birkaç yıl öncesine kadar diplomat eşinin peşinde dünyayı dolaşan Gülden Sarıbaş, Naci Bey’in emekli olmasıyla ata topraklarına dönüyor.
Dördüncü kuşağın temsilcisi olarak dede mirası zeytinliklerden büyük bir özenle üretilen ürünleri müşterilerle buluşturmaya devam ediyor.
Gülden Hanım taklit ve tağşiş konusunda yaptırım ve denetimlerin artırılması gerektiğinin altını çiziyor.
“Cezalar mutlaka artmalı ve tüketicinin güveni tekrar sağlanmalı” görüşünü savunuyor.
***
Dört ayrı insan...
Dört ayrı firma...
Ama konu Ayvalık ve Ayvalık zeytinyağı olunca dört ortak ses.
Ne demiş atalarımız: “Bir elin nesi var, iki elin sesi var.”
Ayvalık için el ele verip kenetlenenlere selam olsun!
***
KİMSE KUSURA BAKMASIN
Bu listeye itirazım var
İZMİRLİ Mandal Ajans 7 yıldır çok güzel bir iş yapıyor.
Kentin videolu interaktif rehberi İzmir Gourmet Guide’ı hazırlıyor.
Bunun tanıtımını yaptığı gece de İzmir’de bir adım öne çıkan lezzet durakları ile yiyecek-içecek kültürüne emeği geçen ve kente değer katan üç simge isme ‘altın tabak’ ödülü veriyor.
Bu yıl da 12 kategoride 25 mekan taçlandırıldı.
İlk kez davet edildim ama son dakikada haberim olduğu için gidemedim.
Nazik daveti için sevgili Ahmet Güzelyağdöken’e teşekkür ediyorum.
Medyaya yansıyan o geceki konuşmalardan anladığım kadarıyla bir seçici kurul var ve adayları onlar belirliyor.
Finale bıraktıklarını da halk oyluyor, sonuçta da kimlerin bir adım öne çıktığı belli oluyor.
Seçici kurulun kimlerden oluştuğunu ve hangi kriterlere göre mekanları eleyip bir kısmını finale bıraktıklarını bilmiyorum.
Oylayan halk da neye göre seçiliyor ve nasıl tercihte bulunuyor o konuda da bihaberim.
Zira, yakın çevreme sordum hiçbirinin bu seçim için fikri sorulmamış.
Yanlış anlaşılmasın.
Altın tabak ödülüne layık görülen mekanlara bir sözüm yok.
Hepsinde oturmuşluğum olmasa da kalitelerini kanıtlamış işletmeler.
Benim itirazım üç aşağı beş yukarı her yıl benzer yerlerin taçlandırılması.
Ve çoğunun belli bir ekonomik güce sahip insanların gidip oturabildiği mekanlar oluşu.
Oysa İzmir’de çok daha makul rakamlarla benzer (hatta bazı kategorilerde daha iyi) lezzetler sunan o kadar işletme var ki!
Benim listem hazır.
Sizlerin de önerileri varsa beklerim.
KİMLER ALDI HATIRLAYALIM
* Balık&Deniz Ürünleri: Deniz Restaurant, Urla Yengeç Restaurant
* Et&Kebap: Ciğerci Zarif, Seçkin Et
* Dünya Mutfağı: Mezzaluna, Sushi-Co
* Türk Mutfağı&Ev Yemekleri: Adil Müftüoğlu Uğur Lokantası, Fafuly Karadeniz Mutfağı
* Restaurant&Cafe&Bar: %100 Rest-Cafe&More, Cafe Plaza
* Fast Food: Kokoreççi Asım Usta, Pizza Locale
* Cafe&Kahve Mekanı: Cafe Ponte Cheesecake House, Münire
* Kahvaltı&Börek: Alsancak Dostlar Fırını, Tuzu Biberi
* Pastane&Tatlıcı: Bravo Patisserie, Reyhan Pastanesi
* Meyhane: Meyhane Piero, Nihat Baba Restaurant-Tulumbalı Meyhane
* Bar&Gece Kulübü: 1888 Bar&Lounge, Öküz
* Çeşme&Alaçatı: Ferdi Baba Restaurant, Kapari Bahçe, Meyhane Şerefe
***
BUNU YAZMAK GEREK
10 bin sıcak kalp
sizi unutmayacak
BUNDAN 10 yıl önceydi, Posta Ege’de çalışıyordum.
Ege Üniversitesi Kampüsü’ne dev bir AVM yapılacağını duymuş...
Forum Bornova’nın ulusal ve yerel basındaki ilk haberini ben kaleme almıştım.
Kentte alışveriş kültürüne yeni bir renk getiren yatırımı sonrasında da yakından takip ettim.
Ege’nin ve İzmir’in ilk açık hava alışveriş merkezi olan Forum Bornova’nın değişim, eğlence ve yeniliğe açtığı pencereleri gözlemleme fırsatı buldum.
Forum bu süreçte olaya sadece ekonomik açıdan yaklaşmadı, birbirinden renkli ve farklı etkinliklere de imza attı.
Sosyal sorumluluk projeleriyle 7’den 77’ye tüm konuklarına dokundu, “Biz bir aileyiz ve her an yanınızdayız” mesajı verdi.
İzmir’in buluşma noktalarından Forum Bornova, 10’uncu yaşında, kente adeta vefa borcunu ödediği çok özel bir proje hayata geçirdi.
“On Yılda On Bin Sıcak Kalp” adlı çalışmasıyla İzmir’in 31 ilçesindeki 473 okulda okuyan ihtiyaç sahibi 10 bin çocuğumuza mont hediye etti.
Küçük bedenler sadece yeni birer mont sahibi olmadı, aynı zamanda kendileri için yazılan on bin dilekle kalpleri de ısındı.
Kampanya kapsamında sosyal medya üzerinden #onbinsicakkalp etiketi ile paylaşılan iyi dilek mesajı montların ceplerinde çocuklara ulaştı.
Şarkıcı oyuncu Emre Altuğ’un işbirliğiyle başlayan projeye birçok ünlü isim, sosyal medya fenomeni, blogger ve gazeteci de mesajlarıyla destek verdi.
Örnek niteliğindeki proje sonucunda yeni montlarıyla sevinen on bin çocuğun, -dilekleriyle onların yanında olan- on binlerce abla ve ağabeyi de oldu.
Forum Bornova Müdürü Doğan Alpan...
“Bizi bu kadar benimseyen İzmir için çalışan Forum Bornova olarak 10’uncu yılımıza yakışacak bir projeyle hem çocuklarımızın yüzlerini güldürdük, hem de kalplerini ısıttık. Önümüzdeki dönemde de ‘On Bin Sıcak Kalp’ gibi insanımıza dokunan ve İzmir’e değer katan projelere imza atmaya devam edeceğiz” diyor.
Kurumların 5 ve 10’uncu yaş günleri önemlidir.
Özellikle 10’uncu yıl kendilerini ifade ettiklerinin ve artık anlaşıldıklarının kanıtıdır.
Ben de Forum Bornova’nın 10 yılda İzmirlilerle özel bir bağ kurduğuna inanıyorum.
Forum AVM bir indirim kampanyası yapmak yerine sosyal sorumluluk projesine imza attı.
Bu bağın karşılığında 10 bin çocuğa mont hediye etti.
Montları da İzmirli bir firmadan aldı ve yine İzmir’e kazandırdı.
Forum’lar belki İzmir’de doğmadı ama artık tam bir İzmirli oldu.
Bakalım önümüzdeki günlerde bizi ne tür sürprizler bekliyor?
Paylaş