Benim böyle bir baba olacağım da belliymiş.
Nasıl baba olunmadığını iyi bildiğim için...
Anneme iyi bir evlat oldum. Kendisi de bunu hergün söyler sağolsun.
Babam anneme koca olmadığı gibi, bana da baba olmadı. Benim için yaşayan bir ölü kendisi.
O yüzden, karıma iyi bir koca, çocuğuma da iyi bir baba olmak benim için her zaman ilk önceliğim oldu.
Sevgi içinde yaşayan mutlu bir aile hayali kurdum.
Birbirine aşık bir çift, aşkın meyvesi bir çocuk.
Bunların hepsine de sahip oldum.
...
Geldiği gibi de elimde patladı.
Bundan bir kaç hafta evvel size en son yazdığımda mutluluk tavan yapmıştı.
Karımın, dolayısıyla ikimizin de inişli çıkışlı hayatı, çıkış dönemine girmişti.
Doğruların en babası bu!
Aşkta herkes, elindekinin uçucu olduğunu zannederek yaşayacak kardeşim.
Bu kadar.
Geçen haftadan bu yana, kadınıma bir haller oldu!
“Yine bir haller oldu!” mu demeliydim acaba?
Artık ne ne diyeceğimi, ne de ne yazacağımı bilmiyorum. Bir öyle, bir böyle bir karım olduğu için, malum işler tam tıkırında gidiyor derken bir bakıyorum otel odasındayım, bir bakıyorum karımla yatak odasında!
Siz bu ilişkiyi takip etmekte ne kadar zorlanıyorsanız, ben de yaşamakta zorlanıyorum.
Kızım ne olur, nasıl bir kadın olur... Büyük soru işaretleri var kafamda.
Bu bayramı sevmem.
Benim için, babamın koyun kestiği ve bunu erkeklik gösterisi haline getirdiği bir utanç zamanıdır. Zavallı annem ve ben bir köşede onun zoru ile dururduk. Annem ağlardı, ben, babam “Erkek adam ağlamaz!” buyurduğu için dudaklarımı kemirirdim.
Geçelim.
Konumuz bu değil.
***
Bu hafta bu köşede ben değil karım yazacaktı.
Yazdı.
Karım; bir kadın ne ister, bir kadını ne mutlu eder, bir koca ne yapar da evlilik cennete benzer, bizzat kendisi anlatacaktı.
Bunu duyduğumda, kendimize özel vakit yaratmak adına bir restoranda olduğumuza şükrettim.
Hani insanın kan beynine çıkar ya, benim de çıktı.
Uygun bir ortamda olsaydık, sağa sola uçan tekmeler atıyor olabilirdim.
Kendimi tuttum.
Gerisi kendiliğinden geldi.
Evliliğimizde yaptığımız en akıllıca şey, ailelerimizin ilişkimize müdahale etmesini engellemek oldu.
Biz, birbirimizin hiçbir açığını annelerimize söylemeyiz. Yeri gelir işim yüzünden günlerce evde yemek yapamadığım olur, eşim annesine "Evde fasulye var, pilav var" diye uydurur. Ama aslında dışarıdan yemek söyleyip yemişizdir.
Yeri gelir eşimin eksikleri olur, ben asla anneme ya da babama bir tek kelime etmem.
Herşey için çok çalışan, mesai harcayan bu kafa; iş insanın kendi ilişkisine gelince, nedense mesai harcamaya, kafa yormaya gerek duymuyor.
İnsan aptallaşıyor.
Ya da insan kendini akıllı zannederken, aslında aptal olduğunu anlıyor.
Hangisi işinize gelirse...
Şurası kesin; bir erkek bir kadının çok gerisinden geliyor.
Son birkaç senem, kendimi ve karımı sürekli yargılayarak ve hırpalayarak geçti.
Ne büyük bir zaman kaybı!
Hep bir suçlu ve güçlü aradım.