Güncelleme Tarihi:
Uçak kaçırma olayını Torino'da duydum. Açıkça söyleyeyim ki ödüm koptu. Ankara bürosuna telefon ettim ve tafsilat sordum. Şef Yaşar Sökmensüer, aynen şöyle dedi
‘‘Evet uçak kaçırıldı. Uçağı kaçıran kişi türban konusunda yapılan baskıları protesto etmek için uçağı kaçırdığını söyledi. Araştırma sonunda bir örgüte bağlı olmadığı ortaya çıktı. Zaten uçağı hemen bıraktı.’’
Bu açıklamanın yüreğime bir ölçüde su serptiğini söyleyebilirim. Ama sadece bir ölçüde su serpti. Ben uzun bir süredir bu konuda endişeliydim ve uçak kaçırılmamış olsaydı da bu yazıyı yazacaktım. Kısaca şöyle diyecektim:
Ey ahali, Türkiye acil toplumsal barışa ihtiyaç duyarken toplumsal kavgaya doğru gidiyor. Güneydoğu savaşının bitirilmesi için fırsat olabilecek ateşkes ilanı gözardı edilmekle kalmıyor, din konusunun yumuşak karnı türbanın üzerine akılsız bir şiddetle gidiliyor. Kutsal devletin barış istemediği, adeta savaşı körüklemek yanlısı tutum takındığı iddia edilebilecek hale geliyor. Buna bir ‘‘dur’’ demek lazımdır.
* * *
Düşüncelerimi şöyle de açacaktım:
Son zamanlarda devlet, siyasi otoritenin başı, Başbakan'ı bile dinlemez hale geldi. Asker, sivil, bürokratlar ve özellikle YÖK ve rektörler türban konusunda ‘‘tavizsiz’’ tutum takınma bahanesiyle karşılarındaki gencecik kızcağızlara savaş açmış görünüyorlar. Başbakan'ın durumdaki tehlikeyi sezerek yumuşama istemi aynı kesimlerce yüzgeri ediliyor. Hukuk devleti adına hukukun umumi prensipleri, insan hakları evrensel beyannamesi, temel hak ve özgürlükler çiğnenmeye çalışılıyor. Tükiye bir bıçak sırtına getiriliyor.
Öte yandan şunları da söyleyecek ve Sarışın Güzel Kadın'ı dikkatli olması için uyaracaktım.
Ey sarışın! İktidardan düştükten sora aklın bir ölçüde başına gelmiş ve eski hataların için özeleştiri yapmış olabilirsin. Birkaç yıl öncesinin en ateşli laikperesti olmanın ezikliğini şimdi evrensel düşünmeye çalışarak atmak istiyor olabilirsin. Ama dikkat et, çünkü karşı taraf ne kadar tehlikeli oynuyorsa sen de neredeyse o kadar tehlikeli oynuyorsun. Etki ve tepki eşit düzeyde olursa patlama kaçınılmaz olur.
İşte şimdi bunları yazıyorum. Çünkü uçak kaçırma eyleminin bir ilk olmasından korkuyorum. Ben hiçbir zaman ‘‘biz’’ ve ‘‘onlar’’ ayrımı yapmadım. Ayrı şekillerde düşünen ve inanan ‘‘biz’’in var olduğunu ve birbirine sevgi, saygı ve hoşgörü göstererek bir arada yaşaması gerektiğini savundum, savunuyorum.
* * *
İmdi! Artık aklımızı başımıza, duygularımızı yüreğimize toplamamızın tam zamanıdır. ‘‘Biz’’ ve ‘‘onlar’’ ayrımı yapmanın bu ülkeyi paramparça edeceğini görmenin tam zamanıdır. Demokrasi bileşkesine sıkı sıkıya sarılmanın tam zamanıdır.
Don Kişot misali yeldeğirmenlerine saldırılsaydı bunun bile savunulacak yanı olabilirdi. Biz maalasef hayalimizde yarattığımız yeldeğirmeni öcülere saldırıyoruz ve Don Kişot kadar bile sempatik olamıyoruz.
Yarattığımız hayali öcüleri, gene kendimiz canlandırarak karşımıza dikiyoruz.
Bundan vazgeçmezsek vay halimize.