Paylaş
Sararan yapraklar demektir.
Ayrılıktır eylül.
Biraz da “Eylül’de gel” diyen Alpay’dır.
Ama benim için hüzündür eylül.12 Eylül darbesidir. Demokrasi şehidi Menderes’in idamıdır. Her 17 Eylül sabahı yüreğimde bir sızı ile uyanırım.
Bu kez 12 Eylül günü tam da öğle saatinde taş gibi bir yük geldi yüreğimin ortasına oturdu.
12 Eylül darbesinin yaptığı anayasanın tartışıldığı mekân belki de beni bu kadar etkiledi.
Nasıl etkilemesin ki, ortasında darağacının hâlâ kurulu olduğu Ulucanlar Cezaevi’nden söz ediyorum. 12 Eylül Anayasası’nın tartışılması için bulunacak en iyi mekân bulunmuş.
ANAYASA SEMPOZYUMU
Siyasi görüşleri nedeniyle insanların idama gönderildiği, işkence görüp sakat kaldığı, şimdi müzeye dönüştürülen Ulucanlar Cezaevi’nde “1982 yerine 2023 Anayasası Sempozyumu” yapıldı.
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Uçum açış konuşmasına, “Bir 12 Eylül mağduru ve çocuk mahkumu olarak burada konuştuğum için çok memnunum” diye başladı.
“Hikâyesi olan, ruhu olan bir yerdeyiz” derken haklıydı. Hikâyesi darbe olan, ruhu 12 Eylül Anayasası kokan bir yer.
ERDOĞAN’IN VURGUSU
Cumhurbaşkanı Erdoğan da konuşmasına mekanla tarih arasındaki irtibatı kurarak başladı: “Binlerce kişinin idamla yargılandığı, ‘bir sağdan, bir soldan’ mantığıyla 50 kişinin idam edildiği, velhasıl neredeyse her hanenin yaşanan acılardan nasibini aldığı o meşum günler hafızalarımızdan asla silinmedi, silinmeyecek. Şu Ulucanlar Cezaevi’nin, Mamak Cezaevi’nin, Diyarbakır Cezaevi’nin, Sağmalcılar Cezaevi’nin dili olsa da o günleri anlatsa.”
İDAM EDİLENLERİN AİLELERİ
12 Eylül duruşmalarını izledim. Kenan Evren, “Bir sağdan bir soldan astık” derken mahkeme salonunda nasıl irkildiğimi unutamam. Sanki tavuk boğazlıyor. Onlar insandı. Ve arkalarında bir hayat vardı.
Berfo Ana, Evren’i ekranda görünce, “Kenan Evren evin yıkılsın” diye beddua etmişti. Mahkeme salonunda idam edilen gençlerin ailelerini gördüm. Yıllar geçmesine rağmen yüreklerindeki acı hiç dinmemişti. Onlar için zaman durmuştu. Hayattaydılar ama adeta yaşamıyorlardı.
ECEVİT YALNIZ BIRAKILMIŞTI
12 Eylül dönemiydi, henüz gazeteci değildim.
Ulus’taki eski adliyenin cezaevi araçlarının giriş yaptığı bölümde güvenlik önlemleri alınmıştı. “Ecevit’i getiriyorlar” denildi. Ecevit Ulucanlar Cezaevi’ndeydi. Duruşması varmış, adliyeye getirilmişti. Bekledik, çıkışta sadece Rahşan Hanım’ı görmüştüm. Birkaç arkadaşı vardı yanında. Ecevit adliyede yalnız bırakılmıştı.
Yazılarda, siyasi partilerin açıklamalarında Demirel’den, Ecevit’ten, Erbakan’dan, Türkeş’ten söz etmek suçtu. Gazetenin kapatılma nedeniydi. Demirel’in adı verilemezdi. “Bir bilen” denilirdi.
Ne oldu? 12 Eylül gitti. Ama Demirel yıllar sonra Cumhurbaşkanı, Ecevit ve Erbakan bu ülkede başbakan oldular.
ERDOĞAN HESAP SORDU
Burada Erdoğan’ın hakkını teslim etmek istiyorum. Bu benim için tarihi bir sorumluluk olur. Sezar’ın hakkı Sezar’a...
12 Eylül’den sonra Demirel cumhurbaşkanı, Ecevit ve Erbakan başbakan oldular dedim.
Ama hiçbirisi 12 Eylülcülerden hesap sormadı. Hatta hesap sormayı akıllarının ucundan geçirmedi. Yıllar sonra Demirel ile Evren çok iyi dost oldular.
Ama darbecilerden hesap sorma cesaretini Erdoğan gösterdi.
Darbecilerin yargılanıp idam cezasına çarptırıldığını gördük. Türkiye’de idam kaldırıldığı için müebbet hapis cezasına çarptırıldılar. Rütbeleri söküldü.
DARBE ANAYASASI
Darbelerle mücadele, darbecilere hesap sorarak başlar.
Darbeler denilince mangalda kül bırakmayanlar bir gün olsun Erdoğan’ın hakkını teslim etmezler. Geldiğimiz noktada 12 Eylül gitti ama onun anayasası duruyor.
Türkiye’nin darbe anayasasıyla yönetilme ayıbından kurtulması gerekiyor.
YENİ ANAYASA ÇAĞRISI
O açıdan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, siyasi partilere yaptığı yeni anayasa çağrısı anlamlıydı.
Erdoğan, “Buradan tüm siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına, akademi mensuplarına sesleniyorum, ‘Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar’ sözüne uygun şekilde en ideal anayasa metnini bulmak için gelin konuşalım, tartışalım, müzakere edelim ama bu süreçten kaçmayalım. Hiç kimsenin böyle bir anayasa arayışından ve çalışmasından rahatsız olmasına gerek yok” dedi.
ERDOĞAN KARARLI
Sadece sempozyumdaki konuşması değil, Erdoğan yeni anayasa konusunda kararlı. Meclis açıldıktan sonra AK Parti yeni anayasa için partilerin kapısını çalacak. İktidar-muhalefet ayrımı yapmadan siyasetin yeni anayasayı birinci gündem maddesi yapması gerekir. Cumhuriyetin 100. yılında Türkiye darbe anayasasıyla yönetiliyorsa bu Türk siyasetinin ayıbıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi, “12 Eylül yönetiminin ülkemizin kalbine sapladığı en büyük hançer, 1982 darbe anayasasıdır”.
Bu hançeri çıkarmak da siyasetin görevidir.
MUSTAFA PEHLİVANOĞLU’NUN MEKTUBU
ANAYASA sempozyumu bitince Cumhurbaşkanı Erdoğan’a 12 Eylül’de idam edilen Mustafa Pehlivanoğlu’nun kız kardeşi Sevinç Hanım’a yazdığı mektup takdim edildi. 12 Eylül’ün hediyesi de idam edilen şahsın mektubu oluyor.
Ne kadar hazin.
Erdoğan, Mustafa Pehlivanoğlu’nun idam edilmeden önce ailesine, nişanlısına yazdığı mektubu Meclis’te gözyaşları içinde okumuştu. Mustafa Pehlivanoğlu mektubunda, “Nişanlıma da selam eder, Cenab-ı Allah’ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim” diyordu. Başka Mustafa Pehlivanoğlu’ların idam edilmemesi, başka idamlıkların nişanlısına veda mektubu yazmak zorunda kalmaması için veriliyor bu mücadele.
12 EYLÜL’LE HESAPLAŞMAK İÇİN
Darbe ile mücadelenin yolu önce darbe anayasasından kurtulmaktan geçiyor.
Yeni anayasa çabasını sadece Erdoğan’ın bir çağrısı olarak görmek yanlış.
Bu aynı zamanda 12 Eylül darbesiyle hesaplaşma demektir.
Paylaş