Paylaş
Ama artık Kılıçdaroğlu mu Gül mü, diye sormanın zamanı geldi. Çünkü bir süredir gündemden düşen Abdullah Gül ismi yeniden denkleme girdi.
Bu sonuca 24 Haziran 2018 seçimlerinde Abdullah Gül’ün ortak aday olması için çaba gösteren Temel Karamollaoğlu’nun önümüzdeki günlerde Abdullah Gül’le bir araya gelecek olmasından dolayı varmadım.
Abdullah Gül’ün 29 Ekim ve 10 Kasım’da yaptığı Atatürklü paylaşımlardan da çıkarmıyorum.
Siyasetin bir matematiği var. Ona bakıyorum. Bir de kulislerde konuşulanlara kulak kabartıyorum.
KILIÇDAROĞLU’NUN HAMLELERİ
Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı adaylığını ön plana çıkararak yanlış bir iş yapmadı.
1- İsminin tartışılmasını sağladı. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ismi ilk üçte yer alıyor, Kılıçdaroğlu’nun ismi cumhurbaşkanı adaylığında geçmediği için çok geride kalıyor. Kılıçdaroğlu ismi aylardır ekranlarda tartışılarak öne çıkmaya başladı.
2- Kılıçdaroğlu, kendi ismini ön plana sürerek CHP’de Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ismi etrafında oluşan kaynamayı bastırdı.
3- Millet İttifakı ortaklarının masaya Meral Akşener, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş şartıyla oturmasının önüne geçti.
TARTIŞMASIZ ADAY MI?
Bu durum, Kılıçdaroğlu’nun tartışmasız olarak tek aday olacağı sonucuna mı götürüyor? Hayır.
Millet İttifakı ortakları Kılıçdaroğlu’nun ortak cumhurbaşkanı adayı olmak istediğinin farkında. Hatta bu konuda mesafe aldığını da kabul ediyor. Ama Kılıçdaroğlu ile seçime girersek kazanamayız düşüncesi ağır basıyor.
Peki plan ne?
ABDULLAH GÜL’E HAZIRLIK MI?
Abdullah Gül odaklı bir değerlendirmeyi paylaşmak istiyorum. “Kılıçdaroğlu ile Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın önünü kesip Abdullah Gül’ün önünü açacaklar” deniliyor. “Kılıçdaroğlu’na, ‘Bak ne yaparsak yapalım seninle seçim kazanılamıyor’ denilip Abdullah Gül aradan çıkarılacak” değerlendirmesi de yapılıyor.
Ben, Abdullah Gül’ün adaylığını çok mümkün görenlerden değilim. Hem CHP’de Gül’e karşı ciddi bir direniş var hem de Abdullah Gül ismi gündemden düştü. Ancak muhalefet cephesinde bu tür değerlendirmelerin yapıldığını da aktarmak istedim.
LÜTFÜ SAVAŞ’IN DEDİĞİ
Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının kim olacağı konusunda Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın, “Cumhurbaşkanı adayı, sadece bilgi ve başarıyla olmuyor. Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı, uluslararası karar vericilerin işaret edeceği bir isim olacak” sözlerine dikkat çekmek istiyorum.
Kılıçdaroğlu sonuna kadar ortak aday olmayı zorlayacak. Ama iş cumhurbaşkanı adayının belirleneceği ana gelince, Millet İttifakı liderleri masaya oturup kiminle seçimin kazanılacağına bakacak.
Bu arada da Kılıçdaroğlu’nun kamuoyu desteği ortaya çıkmış olacak. Kılıçdaroğlu ile kazanılamayacağı ortaya çıkınca Abdullah Gül, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ismi yeniden denkleme girecek.
O zaman, müthiş bir mücadeleye sahne olacak.
KILIÇDAROĞLU FARKINDA
Kılıçdaroğlu da bunun farkında.
“Benim çıkıp ‘Evet ben aday olacağım’ dememi bekliyor. Bunu dediğiniz andan itibaren ittifakı darmadağın edersiniz” sözünü boşuna söylemedi.
İKİNCİ GEZİ Mİ PLANLANIYOR
DEMOKRATİK tepki, bir haktır. Yeter ki şiddete bulaşılmasın.
DİSK’in İzmir’de hayat pahalılığını protesto için düzenlediği eyleme o gözle baktım.
Hatta bu eylemleri Türkiye çapına yaymak istiyorlar şeklindeki değerlendirmelere de itiraz ettim.
Ancak 20 Kasım Cumartesi günü Ankara Batıkent’te yine ekonomik gerekçelerle yapılan eylem, kafamda soru işaretlerinin oluşmasına neden oldu. Batıkent’te bugün de savaşa, yoksulluğa, erkek ve devlet şiddetine karşı bir eylem var.
Şiddete bulaşmayan, demokratik bir eylem olduğu sürece sorun yok. Hatta örgütlü ya da örgütsüz sivil tepkiyi demokrasinin seviyesiyle doğrudan ilintili görürüm. Ama bu, benim bu eylemlerin arkasında ne var sorusuna yanıt aramama engel olmadı. ”İkinci ‘Gezi’ mi planlanıyor?” sorusunu daha ciddiye almama vesile oldu.
Ben her şeyde bir Gezi belirtisi aramayı doğru bulmuyorum. Ama Gezi olaylarının da önce çevre duyarlılığı ile başladığını unutmamalıyız. Gerçekten de 30-31 Mayıs ve 1 Haziran’da “Üç beş ağaç işiydi” ancak FETÖ’cü zabıta ve polislerin sabaha karşı çadırları yakmasıyla yaşanan provokasyonla Gezi bambaşka bir hale büründü. Türkiye’deki en yaygın ve en uzun süreli kalkışma girişimine sahne oldu.
GEZİ ETKİSİ
Gezi başarılı olamadı ama Gezi olayları Türkiye’nin yönünü etkiledi. Üçüncü havalimanının, üçüncü köprünün ve nükleer santralin temelinin atıldığı bir dönemde Türkiye’nin sıçrama yapmaya hazırlandığı en parlak zamanımızda Gezi olaylarıyla birlikte Türkiye, reformlardan güvenlikçi bir çizgiye yöneldi. Ardından gelen 17-25 Aralık darbe girişimi ve 15 Temmuz’daki kanlı darbe girişimi ile devletin bekası birinci öncelik haline geldi.
Ama milletin ferasetiyle, Geziciler sandıkta ağır bir yenilgiye uğradı.
Ben İzmir ve Batıkent’te başlatılan eylemlerin tesadüfi olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’ye yayılıp yayılmayacağını da bilmiyorum. Ama İkinci Gezi mi planlanıyor, sorusunu da artık hemen elimin tersiyle itmiyorum.
Dikkatle izlemeye devam...
Paylaş