Paylaş
Meclis’te, iktidar kulisinin girişinde Başbakan’ı bekliyorduk.
Korumaların koşuşturmasından Ecevit’in geldiği anlaşılıyordu.
Ankara gazetecilerinin ‘Emel Abla’sı Emel Aktuğ, çok eski dostu olan Ecevit’e “Başbakanlık’ta bir şey mi atılmış ne, öyle söylüyorlar” dedi. Ecevit’in rengi kül gibiydi. Dudakları titreyerek, “Evet, öyle olmuş” diyerek yanımızdan hızla geçti.
Başbakanlığın önünde Ecevit’e yazarkasa fırlatılmıştı.
MGK’da Cumhurbaşkanı Sezer ile Başbakan Ecevit arasında patlak veren kriz, Türkiye’yi tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birine yuvarlamıştı.
Ecevit, Ahmet Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlamış ancak MGK toplantısından Sezer’in önüne Anayasa kitapçığını fırlatmasıyla büyük bir siyasi kriz patlak vermişti.
Dünya ekonomileri büyürken 2001’de Türkiye ağır bir ekonomik kriz yaşadı.
Dünya ekonomileri genişlerken 2001’de Türk ekonomisi dibe vurdu.
Gecelik faizler yüzde 7500’e çıktı. Dolar bir gecede yüzde 40 oranında değer kazandı, 18 banka TMSF’ye devredildi, çoğunluğu beyaz yakalılar olmak üzere 1.5 milyon insan işsiz kaldı.
Bu tabloyu uzatmak istemiyorum. Ama ekonomik krizin sosyal boyutu yıkıcı olmuştu.
DÜNYADAN BÜYÜME RAKAMLARI
Koronavirüs nedeniyle ikinci çeyrekte;
- ABD yüzde 31.7,
- İngiltere 22.8,
- İspanya 22.1,
- Fransa 19.2 oranında küçülürken Türk ekonomisi 9.9 oranında küçüldü.
Türkiye 9.9 oranında küçüldü diye sevinenler var. Hatta niye çift haneli küçülme çıkmadı diye üzülenler olduğu gibi. Yapmayın, başka Türkiye yok.
Koronavirüs salgınının zirveye çıktığı ikinci çeyrek, aynı zamanda “korona çeyreği” olarak isimlendiriliyor. Uçakların uçmadığı, tedarik zincirinin kimi zamanlarda tamamen durduğu bu süreçten elbette ki Türkiye de olumsuz etkilendi. Biz ayrı bir dünyada yaşamıyoruz. Ayrı bir dünya ile ticaret yapmıyoruz.
DOĞRU KARARLAR OLMASAYDI
Ancak bu süreçte Türkiye, doğru kararlar almak suretiyle krizin etkilerini azaltmayı başardı.
1- Erdoğan’ın güçlü liderliği ile güçlü yönetim, bir siyasi istikrar sorununu gündeme getirmedi.
2- Dinamik bir kriz yönetimi uygulandı.
3- Sağlık sistemi virüsle mücadelede dünya çapında başarılı bir performans ortaya koydu.
4- Koronavirüse rağmen ekonominin çarkları durmadı. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak başta olmak üzere, ekonomi yönetimi yerinde kararlar aldı. Düşük faizli kredi ile piyasanın canlanması sağlandı. Vergi ve SGK primleri ertelendi.
5- Kısa çalışma ödeneği ile işverenin üzerindeki prim yükü azaltıldı.
6- KOBİ kredileri ile küçük esnafa can suyu sağlandı.
7- İşten çıkarma yasağı ile milyonlarca çalışanın işsiz kalmasının önüne geçildi. Çok yerinde bir karardı. Yoksa biz koronavirüsü bırakıp işsizliği konuşacaktık. 2001 krizinde en büyük patlama işsizlikte ve iflaslar nedeniyle esnafta yaşanmıştı. Türkiye, tarihinin en büyük esnaf eylemlerine sahne olmuştu.
BAKAN ALBAYRAK UMUTLU
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, 9.9’luk küçülmeyi değerlendirdiği sosyal medya hesabından umutlu mesajlar verdi. “2021’e pandeminin izlerini silerek girmekte kararlıyız. V çıkışını GSYİH verilerinde göreceğiz” dedi. Koronavirüs salgını devam ettiği için dünya ekonomisi toparlanabilmiş değil. Tehlike devam ediyor. Ama üçüncü çeyrekte ekonomimiz hızlı bir büyüme trendine girdi. İhtiyatlı ama umutluyuz.
KRİZ SİYASETİ ÇÖKTÜ
30 Ağustos törenleri iptal edildi diye suni bir kriz oluşturdular. Malazgirt’i kutlayan iktidarın 30 Ağustos’u unutturmak için elinden gelen her şeyi yaptığını savundular. Yine her zaman olduğu gibi Atatürk üzerinden kriz çıkarmaya çalıştılar. Sonra ne oldu? Koronavirüse rağmen son yılların en güzel 30 Ağustos törenlerine tanık olduk. Bırakın Atatürk’ü unutturmayı, 300 İHA ile göklere Atatürk silueti çizildi. Bu durumda kriz tellallığı yapanların bir özür borcu oluştu mu? Oluştu. Özür dilerler mi? Hayır. Ne yaparlar? 29 Ekim’de kriz üretmek için kolları sıvarlar. Çünkü bunların gıdası kriz...
DOĞRUYA DOĞRU, YANLIŞA YANLIŞ
ESKİ Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 30 Ağustos mesajındaki Atatürk vurgusu farklı değerlendirmelere yol açtı. Ahmet Hakan, “Millet ittifakının Cumhurbaşkanlığı aday adaylığı için başvuru dilekçesi” dedi. CHP’den, Cumhurbaşkanlığı sırasında 30 Ağustos ve 29 Ekim’de rahatsızlandığı bahanesiyle törenlere katılmadığını hatırlatanlar çıktı.
Abdullah Gül, 2012 tarihinde Hacettepe Hastanesi’nde tedavi gördüğü için 30 Ağustos törenlerine katılamamıştı. Bir-iki kez de 23 Nisan törenlerine katılamamıştı. Ama Cumhurbaşkanlığı sırasında 10 Kasım’da, 29 Ekim’de Anıtkabir’deki birçok törene katıldı.
Abdullah Gül’ü eleştirirken haksızlık etmemek lazım. Benim asıl üzüldüğüm nokta Abdullah Gül’ün kendisini Cumhurbaşkanı yapan Erdoğan’ın tasfiye projesinde yer alması. Bırakın yer almasını, o projenin mimarlarından biri. Aynen Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu gibi... Bunun için davalarına ihanet edip birilerine yaranmaya çalışıyorlar. Ama düştükleri durum ortada. Ne yaparsanız yapın yaranamazsınız.
Paylaş