Paylaş
18 Mart 2016 tarihinde AB ile göç, vizelerin kaldırılması, yeni fasılların açılması, Gümrük Birliği’nin yenilenmesi ve mali yardım başta olmak üzere kapsamlı bir mutabakat yapılmıştı. Bugünkü görüşmelerde 18 Mart mutabakatı masada olacak ancak Ankara, yeni durum yeni şartları gerektirir perspektifinden hareket edecek. Göç sorununun yeni bir anlayışla ele alınmasını isteyecek.
AB ile ilişkilerde yeni bir başlangıç mı yapılacak? Yanıtını ancak zirve sonuçlandığında alabileceğiz ama toplantının gündemine bakmakta yarar var.
Türkiye, zirvenin sadece göç toplantısına dönüşmesini istemiyor. Ama göç en önemli gündem maddesini oluşturuyor. 18 Mart 2016 mutabakatında Suriyeli mülteciler için 3 artı 3 olmak üzere 6 milyar Euro önerilmiş, şimdiye kadar bunun ancak 2.7 milyar Euro’su verilmişti.
1- Mültecilerle ilgili müzakere yeni veriler ışığında yapılmalı. 18 Mart mutabakatına varıldığında Türkiye’de 2 milyon Suriyeli mülteci vardı. Şimdi sayı 3.5-4 milyon. Suriye sınırları içinde tuttuklarımız ve düzensiz güç ile gelenlerle birlikte bu sayı 9-9.5 milyona ulaştı. Ayrıca göçün niteliği değişti. Suriyelilere ek olarak Afganistan, Pakistan, Bangladeş ve Afrikalılar başta olmak üzere yeni bir göç dalgası oluştu. Yerine getirilmeyen 6 milyar Euro’luk yardım 2 milyon Suriyeli göçmen için taahhüt edilmişti.
2- 18 Mart mutabakatının 9. maddesinde, Suriyeli mültecilerin Suriye topraklarında tutulması maddesi vardı. Şimdiye kadar işletilmedi. İdlib’den gelenler başta olmak üzere, kendi topraklarında tuttuğumuz Suriyeliler için oluşturduğumuz güvenli bölgeye kaynak aktarılmalı.
3- İdlib’de ateşkes bozulursa yeni bir göç dalgası bekleniyor. Düzensiz göçmenlerin Avrupa’ya geçişini engellememe kararımız nedeniyle, bunları Türkiye sınırları içinde tutmamız mümkün olmaz. Göçmenlerin Suriye, İran ve Türkiye sınırlarında tutulabilmesi için bir paket oluşturulmalı.
4- Türkiye’ye taahhüt edilen 6 milyar Euro’nun 2.7 milyar Euro’su verilirken, Yunanistan’a daha önce 2 milyar Euro verildi, şimdi de 240 bin göçmen gelince 700 milyon Euro taahhüt edildi Buradaki orantısızlık ve adaletsizliğin giderilmesi, fon akışının hızlandırılması gerekiyor.
AB İLE İLİŞKİLER MASADA
Brüksel’deki görüşmelerin ikinci ayağını ile AB ile ilişkiler oluşturacak. Başlıklar halinde bakmakta yarar var. 18 Mart mutabakatında yer almasına rağmen hiçbir ilerlemenin sağlanamadığı başlıkları oluşturuyor.
1- AB ile katılım ortaklığı müzakereleri.
2- Gümrük Birliği’nin güncellenmesi.
3- Terörle mücadele. AB, PKK’yı terör örgütü saymasına rağmen bu konuda gerekli mücadele verilmiyor. Türkiye, FETÖ’yü terör örgütü kabul etmesine rağmen AB’den bu konuda destek alınamıyor. AB, terörle mücadelede kendisi için tehdit olarak gördüğü DEAŞ’a yoğunlaşıyor.
4- AB zirvelerine Türkiye’nin düzenli katılımı öngörülürken, bu uzun süredir gerçekleştirilmiyor.
5- Vize serbestisinde adım atılmadı.
6- AB ile yeni fasıllar açılmadı.
AB ile ilgili başlıklarda Brüksel’in Kopenhag kriterlerinden uzaklaşıldığını belirterek, reformları gündeme getirmesi bekleniyor. 15 Temmuz’un etkisiyle bir süredir gündemde olmayan reformlar sadece AB ile ilişkiler açısından değil, Türkiye için önemini koruyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın reformlar konusunda atacağı adım, AB ile ilişkilerin seyri açısından önem arz ediyor.
Dileriz Brüksel’deki görüşmeler sadece göç parantezine sıkışmaz, AB ile ilişkilerimizin yeni bir ivme kazanmasına yol açar.
TAVŞAN ADAY MI?
CHP’nin 28-29 Mart tarihlerindeki kurultayına Kılıçdaroğlu’nun tek aday olarak katılması bekleniyordu. İl kongreleri tek adayla yapılınca, Kılıçdaroğlu en güçlü dönemlerinden birini yaşarken karşısına kimse çıkmaz diye bekleniyordu. Ama sürpriz beklenmediği yerden geldi. Eski CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, genel başkan adayı olduğunu açıkladı. Oldu olmasına ama TV programlarında ölümüne CHP’yi ve Kılıçdaroğlu’nu savunduğu için, “Aytuğ Atıcı tavşan aday mı?” yorumları aldı başını gitti.
Aytuğ Atıcı’yı aradım. Pat diye “Aytuğ Hoca, tavşan aday mısın?” sorusunu soracaktım ama o kadar nazik bir insan ki, önce “Neden aday oldunuz?” diye giriş yapma ihtiyacı hissettim. Bakın ne konuştuk....
* Neden aday oldunuz?
“1- Parti içi demokrasiyi en üst seviyeye taşımak için aday oldum.
2- CHP’yi iktidara taşımak için. Bunu nasıl yapacağımı da bir manifesto ile açıkladım.”
* Aday olmadan önce Kılıçdaroğlu ile görüştünüz mü?
“İlk olarak Kemal Bey’le görüştüm. Kemal Bey’e ‘İlk olarak size söylüyorum. Genel başkan adayıyım’ dedim. ‘Şimdiye kadar ben hep size imza verdim. Ben hep size oy verdim. Şimdi sizden imza istiyorum, sizden oyunuzu istiyorum’ dedim. Gülüştük, ayrıldık.”
* Aday olmak için gereken imzayı bulabilecek misiniz?
“Adaylığımı açıklar açıklamaz imzalar gelmeye başladı. Bir sıkıntı olacağını düşünmüyorum.”
* Tavşan aday mısınız?
“Ben de bu tartışmaları içim acıyarak izliyorum. Bunu birileri çıkardı ama tuttu. Ben genel başkana vurmuyorum, partiyi kötülemiyorum, sanıyorum bundan çıktı ama ben çizgimi değiştirmeyeceğim. Tavşan aday olmak, proje aday olmak bana yakışmaz. Bu onursuzluktur, haysiyetsizliktir. Benim onur ve haysiyetime yakışmaz.”
KULİS DEĞİL, VİRÜS KONUŞULUYOR
YUMRUKLU kavgaya ve İdlib’deki gelişmelere rağmen, koronavirüs Meclis kulislerinde en çok konuşulan konu olma özelliğini koruyor. Milletvekilleri soğuk algınlığından, grip ve nezleden korunmak için “atom” dedikleri bitki çaylarından oluşan karışımı içmeyi tercih ediyorlar. Ama koronavirüs çayını henüz icat etmediler. Seçmen yanlış anlar diye henüz tokalaşma ve öpüşme işini bırakabilmiş değiller, ama onun için de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçmenlere yönelik bir çağrı yapmasını bekliyorlar. Meclis’te bir süredir, kulisi bırak, virüse gel durumu söz konusu. “Engin Özkoç’un dokunulmazlığı kaldırılacak mı?” diye soruyorsunuz, “Onu boş ver, virüs ne olacak?” diyorlar. “CHP kurultayında kim aday olur?” diyorsunuz, “Onu bırak şimdi, sen virüsten haber ver” diye konuşuyorlar. İktidar ve muhalefet kulislerini birleştiren tek bir konu var, o da koronavirüs. Önceden İçişleri ya da Dışişleri Bakanı Meclis’e geldiğinde, Milli Savunma Bakanı ya da Adalet Bakanı ufukta göründüğünde hemen etrafları sarılırdı. Şimdi aynı durum Sağlık Bakanı Fahrettin Koca için geçerli. Bakan nereye doğru yürüse, etrafında geniş bir halka oluşuyor. İktidar, muhalefet demeden herkes koronavirüsle ilgili sorular soruyor. Çin’de başlayıp İran ve İtalya başta olmak üzere hızla yayılan koronavirüs, şimdiye kadar alınan tedbirler nedeniyle ülkemize uğramadı. İnşallah uğramaz. Bunda Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın tehlikeyi önceden sezip aldığı tedbirler etkili oldu. Fahrettin Koca bu mücadeleyi yürütürken inandırıcılığını hiç kaybetmedi, kamuoyuyla gerçekleri paylaştı. O nedenle milletin güvenini kazandı. Türkiye, koronavirüsle mücadelede model ülke olurken, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da milli kahraman haline geldi.
Paylaş