Kara, Deniz ve Hava Harp Okulu’ndan dönem birincileri ilk kez kızlardan çıktı.
Teğmen Ebru Eroğlu Kara Harp Okulu, Teğmen Şeyda Yıldırım Deniz Harp Okulu, Teğmen İkra Kuyumcu Hava Harp Okulu birincisi oldular.
Kurtuluş Savaşı’nda erkeğinin yanında vatan savunmasına koşan Kara Fatma’nın torunları, yurt savunmasında cephede yerini aldı.
Kendileri ile ne kadar gurur duysak azdır.
GURUR KAYNAKLARIMIZ
Şehit subayımız Songül Yakut’un ruhunu yücelttiler.
‘AK Parti seçimleri kazanırsa Türkiye, Afganistan’a döner, Taliban gibi kadınların evlerinden çıkmasına izin vermezler’ diye propaganda yapanlar, kadın subaylarımızın başarısı karşısında ne düşünüyorlar acaba?
Gökçen Fırat
Demirel’in ismini vermek yasaktı. Demirel’e ‘Bir bilen’ denilirdi. DYP’nin, Adalet Partisi’nin devamı olduğunu söylemek parti kapatma sebebiydi. O nedenle “Gözlerimin içine bak ne dediğimi anlarsın” diye konuşurlardı.
DYP’nin Genel Başkanı Yıldırım Avcı, ”Kırat’ın böğründen çıkarak geldik” dediği için Mamak’ta Sıkıyönetim Komutanlığı’na çağrılmıştı. Yıldırım Avcı’yı izlemek üzere Mamak’taki Sıkıyönetim Askeri Savcılığı’na girerken sıkı bir kontrolden geçirilmiştik. Bizi, Yıldırım Avcı ile birlikte askeri bir aracın içine alıp savcılığa öyle götürmüşlerdi. Yolda bir grubu marş söyleterek koşturuyorlardı. Askerlere sormuştum. “Ülkücüler bunlar” demişlerdi. Muhsin Yazıcıoğlu’nun da içinde yer aldığı ülkücüler olduğunu anlamıştım. Yıldırım Avcı, askeri savcının kapısından içeri girerken tedirgindi. Bir süre sonra mahkemeden ne karar çıktığını öğrenmek için Yıldırım Avcı’yı aramıştım. Ben daha olayı anlatırken Yıldırım Avcı, ”Beni korkuttun. Yeni bir dava mı açtılar diye korktum” demişti.
KAPATMA DAVASI
Daha sonra DYP hakkında kapatma davası açıldı. Yıllar sonra Meclis Başkanı olan Köksal Toptan, Hüsamettin Cindoruk ve Ulaştırma Bakanlığı yapan Yaşar Topçu savunma hazırlayan ekipte yer alıyorlardı.
SİYASİ YASAKLAR
Siyasi yasakların kaldırılması için Demirel yollara düşmüştü. Üstü açık bir aracın içinde elinde fötr şapkasını sallayarak İstanbul’dan girip Antalya’dan, Samsun’dan, Bursa’dan çıkıp kamuoyunu yasaklara karşı harekete geçirmişti. Demirel’le günlerce yolculuk yapardık. Türkiye’yi avucunun içi gibi bilirdi. Bize hangi yılda hangi barajı yaptıklarını, nereye su getirdiklerini, nereye yol yapıp fabrika açtıklarını anlatırdı.
NAZMİYE DEMİREL’İN SÖZLERİ
Bazen kendimi
Ekrem İmamoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı yaptılar, şimdi sıra onun yardımcılarını belirlemeye kaldı. Amerika’da bile başkan adayının tek yardımcısı oluyor. Ama Ekrem İmamoğlu için iki cumhurbaşkanı yardımcısı belirlenmiş. Amerikan modelini de aşan bir sistem.
BEŞ KİŞİLİK EKİP
Cumhurbaşkanı adayını belirleyecek 5 kişilik bir ekipten söz ediliyor. Bu sanki CHP Genel Merkezi’nde 5 kişiden oluşan bir ekip gibi anlaşıldı. Ama öyle değil. Ekrem İmamoğlu’nun siyasi çalışmalarını planlayan 5 kişilik ‘Kurmay Takımı’ var. İsimlerini zamanı gelince yazacağım. Onlar İmamoğlu adına siyasi mühendislik hesapları yapıyorlar. Mansur Yavaş ismi de bilinçli olarak ortaya atıldı. Daha doğrusu Mansur Yavaş’a operasyon çekildi.
DEM PARTİ MODELİ
Bir de Ekrem İmamoğlu cumhurbaşkanı adayı olacakmış; bir başkan yardımcısı erkek diğeri de kadın olacakmış. Mansur Yavaş cumhurbaşkanı yardımcısı adayı olarak belirlenmiş. Bu model ABD modeli değil. PKK’nın siyasi kolu olan DEM Parti’deki eşbaşkanlık sisteminden esinlenmiş. Hep sanatçılarımız başka birisinin şarkısını aşırdığında ya da bazı yazarlar intihal yaptığında “esinlendim” diyecek değil ya... Ekrem İmamoğlu’nun ekibi de DEM Parti’deki “eşbaşkanlık” sisteminden esinlenmiş.
DEM’de eşbaşkanların biri erkek diğeri kadın oluyor. Biri Kandil’in diğeri partinin belirlediği isim aday gösteriliyor.
Ekrem İmamoğlu’nun yerine Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş aday gösterildiğinde nedenini sormuştum. “Batı’ya çağdaş, modern bir kadını yerine aday gösterdi mesajını vermek için seçildi” denilmişti.
Ekrem İmamoğlu
Haberin detaylarında ise, Erdoğan -Esed görüşmesinin gerçekleşmeyeceği yazıyordu.
Adınız Reuters da olsa bu kadar iddialı olmamak lazım. Çünkü burası Ortadoğu.
ERDOĞAN-SİSİ GÖRÜŞMESİ
Bundan birkaç sene önce de ‘Erdoğan ile Sisi görüşebilir mi?’ diye sorsanız ‘Hayır’ cevabını alırdınız. Ama Erdoğan, Kahire’ye gitti, Sisi 4 Eylül’de Ankara’da olacak.
Ağustos ayında Erdoğan-Esed görüşmesi bekleniyordu. Hatta görüşmenin Bağdat ya da Türkiye ile Suriye arasındaki Keseb Kapısı’nda yapılabileceği söyleniyordu. Ağustos ayı bitiyor ama öyle bir hava yok. Ama bu ileride olmayacağı anlamına gelmiyor.
ORTADOĞU YENİDEN ŞEKİLLENDİRİLİYOR
İsrail, Suriye kapısına dayanmış durumda. Suriye’ye sıçrayacak bir ateş en fazla Türkiye’yi ilgilendiriyor. Şartlar iki lideri görüşme yapmaya zorluyor. Çünkü Ortadoğu’nun haritası yeniden şekillendiriliyor. ABD; silahlı kuvvetlerinin üçte birini sadece İsrail’in güvenliği için bölgeye yığmadı.
ERDOĞAN-
İran, İsrail’e misilleme yapılacağı sözünü verdi. Dini lider Hamaney, Haniye’nin intikamını almayı vazife kabul ettiklerini söyledi. Kum kentindeki camiye intikam bayrağı çekildi. İsrail 1 Nisan’da Şam’daki İran Konsolosluğu’nu vurunca, İran 13 Nisan’da dron ve füze saldırısı ile misillemede bulunmuştu. Bu kez 13 gün beklemeyeceklerini açıkladılar.
BÖLGESEL SAVAŞ
İran-Irak savaşının 8 yıl devam ettiğini bilenler, İsrail ile İran arasındaki bir savaşın etkilerinin ise daha yıkıcı olacağı konusunda endişeli. Hepimiz endişeliyiz.Çünkü İsrail’in içinde olduğu savaş bir anda ABD’nin de iştirakiyle bölgesel savaşa dönüşebilir. Bu bölgemiz açısından 1. ve 2. Körfez Savaşı’ndan daha yıkıcı olabilir.
FELAKET DEMEK
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın sık sık uyarma gereği duydukları bölgesel savaşın düğmesine basılabilir.
Bu bölgemiz açısından felaket demek. Bölgede haritaların ve yönetimlerin değiştiği, devletlerin parçalanıp devletçiklerin kurulduğu bir Ortadoğu demek.
İRAN’IN MİSİLLEMESİ
Tüm dünya nefesini tuttu İran’ın saldırısını bekledi. Bir gün geçti yok, iki gün geçti yok. Bugün tam 27 gün oldu. İran’dan beklenen misilleme gelmedi. Bu arada İsrail suikastlarına devam etti.
“Cumhurbaşkanı adayı değilim, çok net” dedi. Yine her zaman olduğu gibi pozisyonunu futbol terimleri üzerinden tayin etti. “Ben teknik direktörüm. Teknik direktör penaltı atmaz, en doğru oyuncuya attırır. Kimin atacağına kurullarımla karar vereceğim” diye konuştu.
Özgür Özel’in bu açıklaması Ekrem İmamoğlu cephesini rahatlattı mı? Hayır rahatlatmadı. ‘Tamam, artık cumhurbaşkanı adaylığımız kesin’ diyemiyorlar.
İMAMOĞLU CEPHESİNİN KAYGISI
1- Öncelikle Özgür Özel, cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu diye açıklama yapmadığı sürece rahat değiller.
2- Özgür Özel’in cumhurbaşkanı adayı olacağını düşünüyorlar.
3- Özgür Özel’in, “Cumhurbaşkanı adayı değilim” diyecek kadar net konuşmasına rağmen mi? Evet. Çünkü siyasetin sadece futbol oyunuyla tarif edilemeyecek kadar karmaşık olduğunu biliyorlar.
4- Kemal Kılıçdaroğlu’ndan ağızları yandığı için Özgür Özel’i ihtiyatlı bir şekilde dinliyorlar.
SİYASİ YASAK
Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’deki pozisyonu da aynı oldu. CHP’nin eylül ayındaki Tüzük Kurultayı’nda da Kılıçdaroğlu’nun durumu Amerika’daki salıncak eyaletlere döndü. Özgür Özel’e destek verirse Özgür Özel istediklerini yaptırabilir. Ekrem İmamoğlu’na destek verirse Ekrem İmamoğlu istediği düzenlemeleri hayata geçirebilir. Kilit konumunda diyebiliriz. Ama seçimli kurultay yapılmayacaksa, bu kilit açılmayacaksa, anahtarın da bir işlevi yok demektir.
CHP’deki durum biraz da oraya gidiyor.
DELEGE BAZLI ÇALIŞMA
Bu aşamada imza toplanılarak tüzük kurultayının seçimli kurultaya dönüştürülmesi düşüncesi yok. Aslında ilk başlarda vardı. Kemal Kılıçdaroğlu, delege bazlı bir çalışma yaptırmıştı. Buna göre Kılıçdaroğlu ile birlikte hareket edecek 350 delege tespit edilmişti. Hani vur de vuracak, öl de ölecek cinsinden. 400 delegenin de ortada olduğu söyleniyordu.
SEÇİMLİ KURULTAY
Bu tabloya göre Kılıçdaroğlu istediği takdirde imza toplayıp, seçimli kurultay isteyebilirdi. Ama dikkat edin bu sayı kurultayı toplamaya yetiyor ama seçimi kazanmaya yetmiyor. Seçimi kazanmak için ya Özgür Özel’le ya da Ekrem İmamoğlu ile ittifak yapması gerekiyordu. Kemal Kılıçdaroğlu bunun mümkün olmadığını gördü.
HODRİ MEYDAN
Özgür Özel
Aliyev, Putin’i, Bakü’nün dışında Zagulba’daki rezidansında ağırladı.
Batı’nın yaptırım uyguladığı Putin’i evinde ağırlamak ziyarete verilen önemin bir göstergesiydi.
BU KEZ FARKLIYDI
Putin, Bakü’de iki gün geçirdi.
Daha önceki ziyaretlerinde önce Ermenistan’a gidip oradan Azerbaycan’a geçen Putin bu kez doğrudan Bakü’ye gitti.
Aliyev’in Putin’i evinde ağırlaması, Putin’in doğrudan Bakü’ye gitmesi ziyarete verilen önemi ortaya koyuyor.
FARKLI GÜNDEM