Abdulkadir Selvi

‘Ayasofya açılsın’ diyen kuşağız

11 Temmuz 2020
Meclis Başkanlığı görevine ikinci kez seçilen Mustafa Şentop ile yeni döneme ilişkin düşüncelerini öğrenmek üzere bir araya geldik.

Şentop’a önce ikinci kez seçilmesinden dolayı ne hissettiğini sordum. “Meclis’in açılışının yüzüncü yılı sembolik bir tarih. Sadece bu yıl değil, bundan sonra da 2021 İstiklal Harbi’nin devam ettiği, İstiklal Marşımızın kabul edildiği 2022, 2023, hep bizim birçok önemli tarihi kesitin 100 yılını yaşayacağımız bir dönem. Öyle bir dönemde Meclis Başkanı olmamın ayrıca bir iftihar meselesi olduğunu söylemek isterim” dedi.



ÖNCELİK İÇ TÜZÜK VE SİYASİ PARTİLER KANUNU

Meclis Başkanı’nın yeni döneme ilişkin düşüncelerini öğrenmek istedim.

“16 Nisan 2017 referandumuyla beraber yeni hükümet sistemi gerçekleşince Meclis’in de yeni hükümet sistemine göre yeniden çalışmalarını organize etmesi gerekiyor. Bu da ancak yeni bir iç tüzükle mümkün olabilir. Yeni sistemin bakış açısını, perspektifini yansıtan bir iç tüzüğün olması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca 16 Nisan’da başkanlık sistemine geçildi. Siyasi Partiler Kanunu gibi, seçim kanunları gibi mevzuatın yeni sisteme adapte edilmesi gerektiğini, sadece somut kurallar açısından değil, perspektif bakımından da bunun yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bu bakımdan aslında bu dönem, 2023’e kadar olan dönem, yeni sistemin temel kanunlarının özellikle ele alınacağı bir dönem olmalı diye düşünüyorum.”

Yazının Devamını Oku

Can Akın Çağlar’ın referansı Gül mü?

10 Temmuz 2020
AK Parti döneminin bürokratının İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde iki numaralı koltuğa oturtulması CHP’yi karıştırdı. Ancak tepkinin tek nedeni Can Akın Çağlar’ın AK Parti döneminin bürokratı olması değil. Ziraat Bankası Genel Müdürü olduğu dönemde CHP’li Aykut Erdoğdu’nun kendisini yolsuzlukla suçlayıp, istifasını istemesi.

Aykut Erdoğdu, 9 Ağustos 2012 tarihinde CHP İstanbul İl Başkanlığı’nda bir yanına il başkanı Oğuz Kaan Salıcı’yı, diğer tarafına ise Sezgin Tanrıkulu’nu alarak basın toplantısı düzenliyor. Konu, Bayrampaşa’daki ORA AVM’ye verilen batık krediyle ilgili. Aykut Erdoğdu o sırada CHP’nin yolsuzluklarla mücadele biriminin başında bulunuyor. Erdoğdu işin peşini bırakmıyor, Meclis’te KİT komisyonunda Ziraat Bankası’nın hesaplarının görüşülmesi sırasında batık kredi olayının üzerine gidiyor. 270 milyon Euro kredi verilen ORA AVM açıldıktan birkaç ay sonra batıyor. Kredi mahkemelik oluyor.

KILIÇDAROĞLU’NUN HABERİ VARMIŞ

Can Akın Çağlar, bu iddiaları gündeme getirdikten sonra Aykut Erdoğdu ile bir araya gelip konuştuklarını söyledi. Ne konuştular bilmiyoruz. Aykut Erdoğdu ise bir açıklama yapmıyor. Dün konu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na soruldu. Kılıçdaroğlu, telaşlı bir şekilde, “Geçiniz o tartışmaları, geçiniz” diyerek geçiştirdi. Ama CHP’liler ikna olmuş değil. Parti bu konuyla çalkalanıyor. CHP kulislerinde, Kılıçdaroğlu’nun atamadan önceden haberi olduğu söyleniyor.

REFERANSI ABDULLAH GÜL MÜ?

Ama çok daha önemli bir kulis var. O da Can Akın Çağlar’ı CHP’ye öneren isimle ilgili. Can Akın Çağlar’ı eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün önerdiği söyleniyor. CHP’liler, Can Akın Çağlar’ın Ali Babacan’ın ekibinden bilindiğini ancak Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü’ne de Abdullah Gül tarafından getirildiğini ifade ediyorlar. Can Akın Çağlar’ın Beşiktaş yönetimine girmesinde de Beşiktaşlı olan Abdullah Gül’ün referansının etkili olduğu söyleniyor.

GÜL İSTANBUL SEÇİMLERİNDE DE ETKİLİYDİ

Abdullah Gül, İstanbul seçimlerinde aktif olarak devredeydi. Kılıçdaroğlu’na sağdan da oy alabilecek bir aday çıkarması fikrini o telkin etmişti. Muhafazakâr bir üniversite rektörü düşünülüyordu ama tanınırlığı yoktu. Ondan vazgeçildi. O sıralarda Gül’ün, 2018 yılı Kasım-Aralık ayında ‘Ekrem İmamoğlu aday olacak’ dediği duyulmuştu. Abdullah Gül seçim sürecinde de aktif olarak devreye girmiş muhafazakâr Kürtlerin, HDP’lilerin, Saadet Partisi tabanının ve bugün DEVA ve Gelecek Partisi şemsiyesi altında toplanan kırgın AK Partililerin ikna edilmesinde etkili olmuştu.

2023 PAZARLIĞI MI?

Yazının Devamını Oku

Danıştay Ayasofya kararını verdi mi?

9 Temmuz 2020
Sosyal medyada Danıştay 10. Dairesi’nin Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması yönünde karar verdiği haberleri dolaştı.

Değerli hukukçulardan oluşan Danıştay 10. Daire’nin usul ve esasa ilişkin bir hata yapmamak için kılı kırk yardığı anlaşılıyor, doğru olan da bu. Verecekleri kararın hukuki temellerinin sağlam olmasına özen gösteriyorlar. Çünkü bu karar aynı zamanda tarihe mal olacak.

Ayasofya konusunda siyasi konjonktür müsait. Kamuoyu ise tarihi bir hatanın düzeltilmesini bekliyor. Bu aşamada “Ayasofya siyasete açılıyor” şeklindeki yaklaşımları da yanlış buluyorum. Tam aksine, Ayasofya cami olarak ibadete açılırsa, işte o zaman siyasete kapatılmış olacak. Çünkü Ayasofya 24 Kasım 1934 tarihinde müzeye dönüştürüldüğü günden bu yana zaten siyasete açılmıştı. 1950’den bu yana seçim meydanlarında “Ayasofya’nın zincirleri kırılacak” sloganları eksik olmadı. Çünkü o karar milletin vicdanına sığmadı. Ayasofya, Fatih Sultan Mehmet’in vasiyetine uygun olarak ibadete açıldığı zaman, siyasi bir koz olmaktan çıkacak. Çünkü mağduriyet ortadan kalkacak. Hem ayrıca yarın seçim mi var? 2023’te yapılacak olan seçime kadar daha 3 yıl var. Bakalım o zamanın siyasi konjonktür nasıl oluşacak? Seçmen 3 yıl sonra Ayasofya’ya göre mi oy kullanacak?

AYASOFYA CAMİ OLUYOR MU?

Sosyal medyada Danıştay’ın ‘Ayasofya’nın cami olarak açılmasına karar verdiğine’ dair haberler üzerine bir araştırma yaptım. Danıştay’ın kararının 10 Temmuz Cuma günü açıklanması bekleniyor. Ancak Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması yönünde karar alınmış. Asıl önemli olan nokta buydu. Danıştay 10. Dairesi bu milletin 86 yıldır hasretle beklediği karar verdi. Ayasofya’ya vurulan yasaklar zincirini kaldırdı. Ancak kararın, yazılması ve imzaların tamamlanması sürecinden sonra açıklanması bekleniyor.

Danıştay 10. Daire’nin Ayasofya’nın cami olarak açılması kararını oybirliğiyle aldığı ve kararın 10 Temmuz Cuma günü açıklanacağı söyleniyor. Ayasofya mücadelesinde yarın tarihi bir gün.

ALİ BABACAN’A 15 TEMMUZ SORUSU

ALİ Babacan, partisinin açılışını yaptıktan sonra Ruşen Çakır’la yaptığı söyleşide darbe literatürüne bir katkı yaptı. 17-25 Aralık için “O günkü iktidara karşı minik bir darbe girişimiydi” diyor. Demokrasi tarihimiz aynı zamanda darbeler tarihi olduğu için bizde birçok darbe çeşidi var. Askeri darbeden FETÖ darbesine, postmodern darbe girişiminden muhtıraya kadar seç beğen al.

Bizde isimleri çeşitli ama darbelerin ortak bir özellikleri vardır. Hepsi de Amerikan patentlidir.

Yazının Devamını Oku

Kılıçdaroğlu Hürriyet’e açıkladı: ‘Kurultay ertelenmeyecek’

8 Temmuz 2020
Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurultayı 25-26 Temmuz tarihlerinde yapılacak. Pandemi nedeniyle seyircisiz ve açık havada yapılacak kurultayın tarihi yaklaşıyor ama hâlâ kurultayın ertelenip ertelenmeyeceği yönündeki tartışmalar sürüyor. Siyasette tek gündem maddesi bu değil. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı kim olacak, Kılıçdaroğlu erken seçim istiyor mu? Bu soruların yanıtını birinci ağızdan almak üzere CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştüm.

Kılıçdaroğlu çok açık ve net bir şekilde “Kurultay ertelenmeyecek” dedi. CHP Lideri’nin erken seçim ve Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda ise çarpıcı açıklamaları oldu.

KURULTAY ZAMANINDA YAPILACAK

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na ilk olarak “Kurultay ertelenecek mi, yoksa zamanında mı yapılacak?” diye sordum.

“Hayır, kurultayın ertelenmesi söz konusu değil. Kurultayı arenada, kapalı bir salonda yapacaktık. Sağlık Bakanlığı’yla görüştük, ‘Kapalı mekân uygun olmaz’ dedi. Bilkent Odeon’u seçtik. ‘Açık havada herhangi bir sorun yok’ dedi. O nedenle kurultayımızı açık havada, Odeon’da yapacağız. Herhangi bir ertelenme yok.”

Kurultayın ertelenme talepleri CHP’nin MYK toplantısında da ele alınmış. Ama ertelemeye gerek olmadığı sonucuna varılmış. Pandemi nedeniyle de seyircisiz kurultay yapılması konusunda karar kesinleşmiş. CHP yetkililerinden edindiğim izlenime göre seyircisiz kurultay konusundaki tartışmalara son nokta konulmuş.

KURULTAYIN İSMİ

CHP kurultaylarının bir özelliği var. Her kurultaya bir isim veriliyor. Kılıçdaroğlu’na bu kurultaya ne isim verildiği sordum. “İktidar kurultayı” karşılığını verdi. Kılıçdaroğlu’ndan sözlerini biraz açmasını istedim. “Kurultayda, kamuoyuna önce iktidar olduğumuzda neyi hedefliyoruz, onu anlatacağız” diye karşılık verdi. Kılıçdaroğlu, kurultayda bu aşamada kadrolardan ziyade ilkeleri önplana çıkaran bir konuşma yapacak. Peki bu ilkeler neler olacak? Kılıçdaroğlu bu soruma “Güçlendirilmiş demokratik parlamenter rejim, yargı bağımsızlığı, medya özgürlüğü, güçler ayrılığı ilkesinin sağlanması gibi ilkelerle yola çıkacağız” dedi.

KILIÇDAROĞLU’NUN CUMHURBAŞKANI ADAYI

Yazının Devamını Oku

Kabine değişikliği ne oluyor?

7 Temmuz 2020
Meclis Başkanlığı seçiminden sonra gözler kabineye çevrilecek. Ankara kulislerinde kabine değişikliği için iki tarih konuşuluyor.

1- 10 Temmuz’da Cumhurbaşkanlığı hükümetinin 2. yılı dolacağı için bir değişikliğin 10-15 Temmuz arasında gerçekleşmesi bekleniyor. Bakanlar, milletvekillerinin tabi olduğu özlük haklarına sahip oldukları için 10 Temmuz’da iki yıllarını doldurup emeklilik haklarına sahip olmaları isteniyor.

2- Sonbahara kalır değerlendirmesi de yapılıyor. Eylül-ekim ayı işaret ediliyor.

Kabine değişikliğini gerçekleştirecek tek kişi var, o da Cumhurbaşkanı Erdoğan. Ancak Erdoğan’ın ne düşündüğü bilinmiyor. Şimdiye kadar yakın çevresiyle böyle bir paylaşımda bulunmadı. Fakat kulislerde kabine değişikliğine dönük beklentiler arttı.

Parlamenter sistem olmadığı ve AK Parti’nin milletvekili sayısı sınırlı olduğu için bakanlar yine Meclis dışından seçilecek.

DEĞİŞİKLİK MODELİ

Kabine değişikliği için birbiriyle ilişkili bir modelden söz ediliyor.

1- Teknik yönü ön planda olan bazı bakanlıklarda değişiklik yapılırsa, buralar için bazı “bakan yardımcıları”nın ismi konuşulmaya başladı.

2-

Yazının Devamını Oku

Sosyal medyaya ‘unutulma’ düzenlemesi geliyor

6 Temmuz 2020
Yeni doğan bebek üzerinden ailesine yapılan çirkin saldırı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı isyan ettirmişti. Erdoğan’ın insanların şeref ve haysiyetlerine yönelik saldırıları önlemek için sosyal medyada düzenleme yapılmasına yönelik talimatı üzerine kollar sıvandı. AK Parti bu hafta çalışmalara başlıyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, düzenlemeye güçlü bir şekilde destek vermişti. Sosyal medya düzenlemesinde MHP’nin görüşlerinden de yararlanacak.

UNUTULMA HAKKI GETİRİLİYOR

Sosyal medyada yaşanan en önemli sorunlardan birine yeni düzenlemede çözüm getiriliyor. Kişilerin şeref ve itibarının korunması için “unutulma hakkı” getiriliyor.

Geçmişte olumsuz bir konudan dolayı haber olan kişi, daha sonra yeni bir hayat kuruyor. Ancak bu internet ortamında yıllarca kalıyor. Daha çocukları, yakınları ya husumeti olan bir kişi o isimle internete girdiğinde haber karşılarına çıkıyor. Bunun kaldırılması için kimi zaman mahkeme kararları dahi yetersiz kalıyor. Daha sonra aklanan ya da farklı bir hayat kuran insanların mağduriyeti ise sürüyor. Yeni düzenlemede bunun hukuki çerçevesi çizilerek arama motorlarından silinmesi sağlanacak.

ELEKTRONİK TEBLİGAT

Twitter, Facebook, Instagram gibi sosyal medya platformlarında hakaret, küfür, taciz dahil olmak üzere haksız saldırılara uğrayan kişiler iki sorun yaşıyor.

1- Birkaç saniye içinde servis edilen ve insanların şeref, namus ve haysiyetlerine dönük saldırıların kaldırılması uzun zaman alıyor.

2- Sosyal medya platformlarının temsilcilikleri olmadığı için mahkeme kararı verilen cezaların tebliğinde sorun yaşanıyor. Yeni düzenlemede elektronik ortamda yapılan bildirimler tebligat olarak kabul edilecek.

BANT DARALTILMASI

Yazının Devamını Oku

Sosyal medya düzenlemesi ne getiriyor?

3 Temmuz 2020
Türkiye’nin en önemli sorunu, sorunları doğru zeminde tartışamamak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sosyal medyayla ilgili düzenleme yapılacağını açıkladıktan sonra öyle bir hava oluştu ki, Twitter, Facebook ve Instagram’ın fişi çekildi.

Aslında sorsanız, herkes sosyal medyanın namus ve haysiyet celladı gibi kullanılmasından rahatsız. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı yeni doğmuş bebeği üzerinden insanlık dışı saldırıya maruz kaldı. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Başak Demirtaş yine namus ve şeref düşmanlarının hakaretlerine maruz kaldılar. Bunlar güçlü insanlar. Peki normal vatandaş ne yapacak?

TWITTER İŞBİRLİĞİNE YANAŞMIYOR

Twitter’da mahrem görüntüleri yayınlananlar, insanlık dışı küfürlere, hakaretlere maruz kalanlar ne yapabiliyor? En fazla yargıya gidiyor. Siber suçlara bakan mahkeme karar veriyor. Bu ne kadar sürüyor? Süreç hızlandırıldı. Birkaç saatte sonuç alınıyor. Peki ondan sonra Twitter’dan bu görüntüyü kaldırtmak, IP numaralarını tespit etmek ne kadar sürüyor? Mehmetçiğin yurtdışı operasyonlarda olduğu sırada FETÖ ya da PKK terör örgütleri Türkiye aleyhinde kampanya yürütüyorlar. Bunu Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı harekâtları sırasında gördük. Hatta 15 Temmuz gecesi yaptılar. Başka ülkelerdeki görüntüleri boğaz köprüsünde boğazı kesilen asker diye servis ettiler. Peki Türkiye ne yapıyor? Bu görüntülerin kaldırılması için mahkeme kararı çıkarılıyor. Twitter yardımcı olmuyor. Zaten ülkemizde temsilcisi yok. Görüntüler kaldırılmayınca ceza, idari para cezasına çevriliyor. Ama kime tebliğ edeceksiniz? Bu karar İngilizceye çevriliyor, Adalet Bakanlığı üzerinden ABD’ye gönderiliyor. ABD Adalet Bakanlığı üzerinden Twitter’a ulaştırılıyor. Ne kadar sürüyor? Tam 1 yıl. Bunun önüne geçmek için Türkiye kendi imkânlarıyla ne kadar sürede bu görüntüleri engelleyebiliyorsa engelliyor. Ama saniyeler içinde servis edilen görüntüler anında yayılıyor, kaldırılması günler sürüyor. Bu arada o insan zaten olacağı kadar mağdur oluyor. Türk yetkili makamları bu konuda en çok Twitter ile sorun yaşadıklarını söylüyorlar. Namus ve şeref düşmanlığına hayır ama düşünce ve fikir hürriyeti için sonuna kadar mücadele etmeliyiz. Zaten biri diğerinin alternatifi değil.

KUZEY KORE Mİ, ALMANYA-FRANSA MI?

Sosyal medyayla ilgili tartışmalar yapılırken, iki örnek üzerinde duruluyor. Türkiye, sosyal medyanın kısıtlı olduğu Kuzey Kore gibi mi, yoksa sosyal medyaya düzenleme getiren ancak özgürlükleri kısıtlamayan Almanya-Fransa gibi mi olacak?

24 saattir bu sorunun peşindeyim. İlgililere, “Kuzey Kore gibi mi olacağız yoksa Almanya-Fransa modelini mi esas alacağız” sorusunu yönelttim. Elbette ki yasa teklifi ortaya çıktıktan ve uygulamaya geçildikten sonra ne olacağını göreceğiz. Ama bana verilen cevaplarda her defasında “Amaç engelleme değil. Almanya ve Fransa düzenleme yaptı ama bu ülkelerde sosyal medya platformları kullanılıyor. Ayrıca o ülkelerde de bantlarda bir daralma yok. Sadece idari para cezaları kesildiğinde yerine getirilmediği takdirde geçici bant daralması uygulanıyor. Kuzey Kore modeli bizim hiçbir zaman gündemimizde olmadı. Almanya-Fransa modelini esas alıyoruz” deniliyor.

Yazının Devamını Oku

Bir babanın sosyal medya isyanı

2 Temmuz 2020
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak’a yeni doğmuş bebeği üzerinden insanlık dışı saldırı yapıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı da olsanız, eşiniz Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak da olsa sosyal medyada insanlıktan nasibi almamış olanların hakaretlerine maruz kalabiliyorsunuz. Hem de dünyaya getirdiğiniz bebeğiniz üzerinden.

Daha önce de Başak Demirtaş, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin de sosyal medyada çirkin saldırılara maruz kalmıştı. Bu kişilerin ortak özelliği kadın olmaları. Kadın olmak bu ülkede bu kadar zor mu? Galiba zor olan kadın olmak değil, bazıları için insan olmak çok zor.

Esra Albayrak, Cumhurbaşkanı’nın kızı, eşi bakan. O dahi bu tür çirkin saldırılara maruz kalıyorsa, normal vatandaş ne yapsın? Sosyal medya üzerinden görüntüleri teşhir edilmekle tehdit edilen genç kızlar tuzağa düşürülmek istenmedi mi? Bursa’da bir kadının çıplak görüntüleri servis edilmedi mi?

HANİ ERDOĞAN DİKTATÖRDÜ?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Üzerinde konuşmak bile insanın içini acıtıyor. Bu alçakların peşini bırakmayacağız” dedi. Bu bir Cumhurbaşkanı’ndan öte bir babanın isyanıydı. “Bizim ailemizin başına gelenler 83 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının başına gelebilir” diye konuştu. Cumhurbaşkanı haklı. İnsanlar sosyal medyanın saldırıları karşısında çoğu zaman kendini çıplak hissediyor. Hani Erdoğan diktatördü? Diktatörün ülkesinde kızına, damadına, yeni doğmuş torununa bu saldırıyı yapabilirler miydi?

SOSYAL MEDYA PLATFORMLARI SÖZ VERMİŞTİ

Elbette ki Erdoğan sadece mağdur bir aile reisi değil, aynı zamanda 83 milyonun hukukundan sorumlu Cumhurbaşkanı. O nedenle aynı zamanda çare merciinde bulunuyor. Erdoğan da sosyal medyanın düzene sokulması için kanun teklifinin hazırlanıp Meclis’e getirilmesini istedi.

Bursa’da bir kadının çıplak fotoğraflarının yayınlanması üzerine sosyal medyaya düzenleme yapılması konusu daha önce de gündeme gelmişti.

O zaman yapılan çalışmada sosyal medya platformları Twitter, Facebook, YouTube ve Instagram’ın Türkiye’de büro açmaları gündeme gelmişti. Cumhurbaşkanı

Yazının Devamını Oku