Abdulkadir Selvi

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu tartışmalar için ne diyor?

29 Temmuz 2020
Ayasofya’nın açılışı ile milletimizin 86 yıllık hayalini gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, suni rejim krizi oluşturma çabalarına nasıl baktığını merak ediyordum.

O nedenle doğrudan işin kaynağına, yani İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun’a sordum. “Cumhurbaşkanımızın gözünde bu tartışmalar, gündemi zehirlemek için üretilmiş hükümetimizin son dönemde elde ettiği başarıları gölgelemek üzere sahaya sürülmüş suni ve bir o kadar da sorunlu tartışmalardır” dedi. Erdoğan’ın bu tür tartışmalardan rahatsız olduğunun farkındaydım. Çünkü Erdoğan, açık siyaset yapar. Fahrettin Altun işte o noktaya dikkat çekti, “Cumhurbaşkanımızın tavrı açık ve nettir. Ne yazık ki Cumhurbaşkanımızın siyaseti ile açık ve net kavramlar ve hedefler üzerinden rekabet edemeyenler, bu ülkede yıllar yılı yapay rejim krizleri üretmeye çalışmışlardır. Bu son tartışmalar da bu rejim krizi üretmek isteyen vesayet sevdalılarına malzeme oluşturmak arzusundan başka bir şey değildir. Gel gelelim bunların Türkiye sosyo-politik gerçekliğinde bir yeri yoktur. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın gündeminde de hiç ama hiç yer tutması da söz konusu değildir” diye konuştu.

Bir de benden uyarı. Vesayetle savaşarak gelen Erdoğan, suni rejim krizleri üzerinden yeni vesayet odakları oluşturulmasına izin vermez.

ADIM ADIM CHP-HDP YAKINLAŞMASINACHP ile HDP arasında zaten bir yakınlaşma var. 24 Haziran 2018 seçimlerinde HDP’lilerin bir kısmı CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’ye destek vermiş, bu nedenle Selahattin Demirtaş’ın oyları gerilemişti. CHP’liler de barajı aşması için HDP’yi desteklemişti. Yerel seçimlerde ise HDP, İstanbul ve Ankara’da aday çıkarmayarak CHP’ye önemli bir destek verdi. CHP, İYİ Parti ve HDP’nin desteğiyle 25 yıl sonra İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazanmıştı. Ancak HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Bundan sonra açık ittifak yapacağız” demişti. Gazetecilik aynı zamanda fikri takibi gerektiriyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kurultay konuşmasında üç kez Kürt sorunundan söz edince, “Mutfakta bir şeyler pişiriliyor” kuşkusuna kapılıp bir araştırma yaptım. Kılıçdaroğlu’nun Kürt raporu hazırlanması için bir çalışma yapılmasını istediği bilgisine ulaştım. CHP Lideri’nin “Bir çalışma yapın. Kurultaydan sonra belki açıklarız” dediğini aktarmıştım. CHP’de Sezgin Tanrıkulu ile Canan Kaftancıoğlu’nun da bu çalışmadan haberi olduğu ifade edilmişti.

İYİ PARTİ’NİN TAVRI NE OLACAK?

Kılıçdaroğlu, dün CHP grubunda yine Kürt sorununa değindi. “40 yıldır Kürt sorunu tartışılıyor. Ben buradan CHP Genel Başkanı olarak bu sorunu demokratik standartlar içerisinde, Türkiye’nin bağımsızlığı çerçevesinde çözeceğime söz veriyorum” dedi. Bunun ardından CHP Kürt raporunu açıklar mı bilmiyorum ama bu süreçte CHP ile HDP arasındaki yakınlaşmayı ve İYİ Parti’nin tavrını dikkatle takip etmekte yarar var.

UĞRADIĞI CİNSEL SALDIRIYI MECLİS’TE ANLATACAK

Yazının Devamını Oku

Suni rejim krizi üzerinden demokrasiye kumpas

28 Temmuz 2020
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in açıklaması sabah 08.22’de ulaştığında “Yerinde ve zamanında yapılmış bir açıklama” dedim.

Çelik’in oluşturmak istenen rejim tartışmaları ve Atatürk’le ilgili açıklamasından söz ediyorum.

AK Parti adına kim konuşur? AK Parti’nin yetkili kurullarında görev yapanlar. Onlardan rejim ve Atatürk konusunda olumsuz bir beyan oldu mu? Yok. AK Parti dün ortaya çıkmış bir parti değil ki. 18 yıldır bu ülkeyi yönetiyor. Demokratik rejimi ortadan kaldırmaya yönelik ya da Atatürk’e ilişkin bir saygısızlık duydunuz mu? Bu parti kapatma davalarından, muhtıralardan ve püskürtülen darbeden geliyor. 27 Nisan e-muhtırası ve 15 Temmuz darbe girişimi geri püskürtülmeseydi bugün Türkiye ya bir ara rejimle ya da darbe yönetimince idare ediliyordu. Bugün demokrasi yaşıyorsa, 15 Temmuz’da darbeyi püskürten milletimiz ve darbeye karşı mücadele veren Erdoğan sayesinde oldu.

DEMOKRASİYE KUMPAS

Herkesin şunu iyi anlaması lazım: Bu milletin demokratik rejimle bir sorunu yok. Tam aksine, bu ülkede demokrasinin sahibi millettir. Asker darbe yapar, millet demokrasiye sahip çıkar. FETÖ darbe yapar, millet yine demokratik rejime sahip çıkar. Birilerinin suni rejim krizleri üretip onun üzerinden demokrasiyi rafa kaldırma girişimlerine tanık olduk. 27 Mayıs böyleydi. 28 Şubat böyleydi. Ama onlara rağmen bu millet demokrasiye sahip çıktı ve yaşattı. Birileri sanki Meclis kapatılmış, siyasi partilerin faaliyetine son verilmiş gibi bir tablo çiziyor. “Yüz yıl geriye gittik” diyorlar. Bu ülkede Meclis’te çalışıyor, siyasi partiler de faaliyetlerini sürdürüyor. Birilerinin amacını aşan işleri olabilir. Ama onu birileri alıp rejim krizine dönüştürmeye çalışıyor. 28 Şubat’ta yaptıkları gibi. Tehlikeli bir oyun oynuyorlar. Bunun tek bir amacı vardır. O da demokrasiye kumpas kurmaktır. Bu ülkede yıllarca suni rejim krizleri üzerinden demokrasiye tuzak kuruldu.

Sosyal medyada bir kampanya yürütülüyor. Türkiye Cumhuriyeti sosyal devlette kurulmadı ki sosyal devlette yıkılsın. Bu ülke, savaş meydanlarında kuruldu. Kurtuluş Savaşı’nın küllerinin arasından doğdu. Biz bu filmleri çok gördük. Atatürkçülük adına gelenler en çok Atatürk’e zarar verdi. O yüzden kimse Atatürk’ü istismar etmeye kalkışmasın. Atatürk ortak değerimizdir.

ERDOĞAN’DAN MEYDAN OKUMA

Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada bu tür çabalara karşı bir meydan okumayla karşılık verdi. Doğru olanı yaptı. Çünkü Erdoğan boyun eğerek değil, meydan okuyup mücadele etmek suretiyle kazandı. “Amaç özgüven sahibi, büyük ve güçlü Türkiye’nin önüne geçmek. Amaç Türkiye’nin inşasının önüne geçmektir. Geçemeyecektir. Çünkü ok yaydan çıkmıştır ve maksuda ulaşacaktır” dedi. “Durmak yok, yola devam” diye ekledi. Bu bir meydan okumaydı. Erdoğan işin rejim boyutuna da dikkat çekti. “Bu tavrın demokrasiyle, çokseslilikle, farklılıkları savunmakla hiçbir ilgisi yok” diye konuştu. Erdoğan’ın tavrından suni olarak rejim krizi üretmek isteyenlere meydanı boş bırakmayacağı sonucunu çıkardım. Hem dikleşecek, hem de dik duracak.

CHP’NİN BAŞÖRTÜLÜ ATOM KARINCASICHP

Yazının Devamını Oku

Kılıçdaroğlu damgasını vurdu

27 Temmuz 2020
Kılıçdaroğlu CHP’ye genel başkan olmuştu ama partiye hiç bu kadar hâkim olamamıştı.

Bu kurultayda CHP’ye hem söylem olarak, hem kadro olarak damgasını vurdu. Süleyman Demirel, “Siyasetin ilacı başarıdır” derdi. Yerel seçim başarısı CHP Lideri’ni böylesine güçlü kıldı. Eğer CHP yerel seçimlerden hezimetle çıksa zaten Kılıçdaroğlu bu tarihe kalmaz, çok önceden toplanan olağanüstü kurultayla partiye veda ederdi. Tabii burada parti içi muhalefetin bir politika geliştirememesi, mücadeleyi ayrı kulvarlarda sürdürmesi de etkili oldu. Ama göz ardı edilmemesi gereken bir nokta da yerel yönetimlerin etkisiydi. Kılıçdaroğlu, yerel yönetimlerde elde ettiği iktidar gücünü sonuna kadar değerlendirdi. İlhan Cihaner’in belediye başkanlarının iş ve aş baskısıyla imzasını değiştiren delegeler konusundaki isyanı aslında buna işaret ediyordu.

CHP KURULTAYDAN SONRA KÜRT RAPORU MU AÇIKLAYACAK?

Kılıçdaroğlu, yerel seçim kampanyasında 2015 yılında hazırlattıkları Kürt raporunu güncelleyeceklerini açıklamıştı. Kılıçdaroğlu, kurultay konuşmasının üç yerinde Kürt sorunundan söz edince kulislere kulak kabarttım. Önemli bir isim olan Ali Bayramoğlu’nun, partili bir grubun kurultaydan sonra açıklanacak bir Kürt raporu üzerinde çalıştıkları yönündeki yazısı da uyarıcı oldu.

Kılıçdaroğlu’nun onayı ile bir Kürt raporu hazırlanması için çalışmalar başlamış. CHP Lideri, dar bir kadroya “Bir çalışma yapın kurultaydan sonra belki açıklarız” talimatı vermiş. Birkaç yerden rapor alınıp sonra bunların ortak bir rapora dönüştürülmesi düşünülüyormuş. Kılıçdaroğlu, 2015 raporunda da olduğu gibi çözüm adresi olarak yine Meclis’i öneriyor. Sanıyorum CHP’nin yeni raporunun omurgası da Meclis referanslı olacak. Hem “Meclis etkisiz hale geldi” diyeceksin, hem asırlık Kürt sorununun çözümünde adres olarak Meclis’i göstereceksin. Bu, yürütme gücü önermeyen bir rapor olgusunu getirir. Ayrıca Kürt sorunu denilince bunun temelinde CHP yatıyor. Şimdiye kadar CHP bu konuda bir özeleştiri yapmadı.

HDP VE İYİ PARTİ DENKLEMİ

Rapordan ziyade, Kürt raporuyla 2023’e dönük nasıl bir siyaset modeli hedeflendiği boyutuyla ilgiliyim. Birkaç başlık halinde sıralamak istiyorum.

1- Kılıçdaroğlu, CHP tabanını HDP’yle açık ittifaka hazırlıyor.

2-

Yazının Devamını Oku

Kılıçdaroğlu’ndan stratejik mesajlar

26 Temmuz 2020
Bir önceki CHP kurultayını, “iktidar hedefi yok” diye eleştirmiştim. CHP, bu kez tema olarak,“İktidara yürüyüş kurultayı”nı seçti.

Kurultayı Odeon’un içinden izleme fırsatım oldu. O nedenle önce gözlemlerimi yansıtmak istiyorum. Pandemi nedeniyle salonda Odeon’da gerekli önlemler alınmıştı. Birer koltuk boş bırakılmıştı, maske uygulamasına özen gösteriliyordu. Ayrıca sık sık uyarılar yaparak, önlemlerin gevşetilmemesi istendi. Söz konusu CHP olunca izleyicisiz kurultay biraz şekersiz helvaya benziyor. Ama koronavirüs sürecinde bir de partililerin salona alındığını düşünün, COVID-19 patlaması yaşanırdı. Kılıçdaroğlu salona ‘rap’ parçası eşliğinde girdi. Bir dönem Deniz Baykal’ın yaptığı gibi Ricky Martin tarzı bir şovla değil, ‘İktidarın yolu Kılıçdaroğlu’ parçasının eşliğinde giriş yaptı. Kılıçdaroğlu’nun yanında eşi Selvi Hanım, diğer iki yanda ise Altan Öymen ile Murat Karayalçın oturuyordu. Arka sırada ise üç büyükşehir belediye başkanı vardı. Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu ve Tunç Soyer. Belediye başkanları CHP’de bir etki alanı oluşturmuşlar. Çünkü delegeler etraflarında dönüyordu.

CHP kurultaylarında yılgın ve yorgun partililer dikkati çekerdi. Hep yenilgi yaşamanın etkisiyle. Bu kez biraz farklıydı. Yerel seçimler CHP’lileri umutlandırmış. Kılıçdaroğlu’nun rakipleri için gözlerden uzak, hemen kürsünün solunda bir yer ayrılmıştı. İlhan Cihaner, Aytuğ Atıcı ve Tolga Yarman yanyana oturuyorlardı.

İzleyicilerin olmaması, liste savaşlarının yaşanmaması ve yerel seçimlerdeki başarısı nedeniyle Kılıçdaroğlu, siyasi hayatının en rahat kurultayını yaptı. Kurultay enerjisini parti içi mücadeleye harcamayınca Kılıçdaroğlu’nun mesajları önem kazandı. CHP lideri hedefi olan bir konuşma yaptı. “2023’ü demokrasi ile taçlandırmak için bu kurultay önemli” dedi. Partililere, “Hiçbir CHP’linin umutsuzluğa kapılma hakkı yok” diye seslendi. Konuşmasında, ilk umut ve çare ön plana çıktı. Zaten, 13 maddeden oluşan,”İkinci yüz yıla çağrı beyannamesi”ni de bir çözüm önerisi olarak sundu.

MİLLET İTTİFAKI VURGUSU

İlginç vurgular vardı. Bunu nasıl başaracaksınız sorusuna, “Dostlarımızla” yanıtını verdi. O nedenle, Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi Millet ittifakına hazırlama kurultayı yorumlarının yerinde olduğu ortaya çıktı. Dostları kim? Millet ittifakı? “31 Mart yerel seçimlerinde o duvarın arkasına geçtik. Şimdi o duvarı dostlarımızla birlikte ve milletimizin ferasetiyle parça parça edeceğiz” dedi. Hükümet’e yönelik eleştirilerini 5 madde halinde sıraladıktan, “Bu sorunları kimlerle ve nasıl çözeceğiz” sorusunu sorduktan sonra yanıtını yine kendisi verdi. Millet ittifakını adres gösterdi. “Millet ittifakını oluşturan dostlarımızla birlikte çözeceğiz” diye konuştu. 

Yine hakeza, CHP’nin iktidarından söz ettiğinde de,” Önümüzdeki ilk seçimlerde dostlarımızla birlikte iktidar olacağız” deme gereği duydu.

HDP’YE ÇİÇEK ATTI

Yazının Devamını Oku

Kadına vahşetin eşiği yükseliyor

24 Temmuz 2020
Kadınlara yönelik şiddette vahşet eşiği tehlikeli bir şekilde yükseliyor. Aslında kadına şiddet demek dahi bu vahşetin karşısında yetersiz kalıyor. Erkekler bir şekilde hayatlarına girdikleri kadınları insanlığa sığmayacak yöntemlerle katlediyorlar.

Bir anlamda yaşadığımız sadece kadına şiddet sorunu değil. Adını doğru koyacak olursak, erkek sorunu ile karşı karşıyayız. Şiddeti uygulayan kim? Erkek. Katleden kim? Yine erkek. Ortada kadına vahşet ve bir de bunun sebebi olan ciddi bir erkek sorunumuz var. Bunların bir kısmı eşi, çocukları, işi olan insanlar. O nedenle sorun çok daha derinlerde yatıyor. Ayrıca cani, bir sonraki vahşeti işleyecek olana ilham kaynağı oluyor. Terör örgütlerinin birbirlerine terör yöntemlerini öğrettikleri gibi.

Münevver Karabulut’u katleden cani, testere ile parçalara ayırmıştı. Pınar Gültekin’i katleden ise boğduktan sonra bir varile koyup yakıyor, üzerine beton döküyor. Vahşet eşiğimiz yükseliyor. Artık dayanılmaz bir hal alıyor. Bu işin bir de medya boyutu var. Olayın kriminal boyutunu anlatmak doğru mu ondan da emin değilim. Medya olarak bizim de kadınlara yönelik vahşetle ilgili haberleri aktarırken, yorumlar yaparken kullandığımız dili masaya yatırmamız gerekiyor.

SUÇU VE SUÇLUYU ÖVME DÜZENLEMESİ

Bir süredir kadınlara yönelik vahşetten sonra sosyal medyada katili kahraman ilan eden, vahşeti kutsayan, katledilen kadının ölüsüne bile saygı göstermeyen bir grup ortaya çıkıyor. Biz bunu her kadın cinayetinden sonra yaşıyoruz. Evladını, eşini, kardeşini kaybetmiş olan insanların acılarını dahi yaşamalarına izin vermiyorlar. Bu katil sürüleri vahşet kurbanı olan kadınların hatıralarını dahi kirletmeye çalışıyorlar. Ölümden sonra ikinci bir ölüm. Vahşetten sonra ikinci bir vahşet. Ama artık buna bir son vermek gerekiyor. “Suçu ve suçluyu övme”, TCK’nın 215. maddesinde düzenleniyor. Bunun sosyal medyayla ilgili yasal düzenlemeye taşınması gerekiyor. Sosyal medya düzenlemesi dün TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşülmeye başlandı. Haftaya Genel Kurul’da görüşülüp bayramdan önce yasalaşması bekleniyor. Sosyal medya düzenlemesine komisyon ya da Genel Kurul aşamasında katili kahraman yapan ve vahşeti meşrulaştırmaya çalışanlara karşı yaptırımın eklenmesi gerekiyor. Dikkat ederseniz onlardan söz ederken insanlar demedim. İnsana hakaret etmemek için.

D.K.’NIN AVUKATI KONUŞTU: ‘MECLİS DAVET EDERSE GELİRİM’

D.K. isimli kadına tecavüz ettiği gerekçesiyle HDP’den ihraç edilen Mardin milletvekili Tuma Çelik’in dokunulmazlığının kaldırılması için Meclis’te bir hazırlık komisyonu kuruldu. Komisyon bu süreçte tecavüzle suçlanan Mardin milletvekili Tuma Çelik’in savunmasını isteyecek. Komisyondan dokunulmazlığın kaldırılması kararı çıkarsa Meclis Genel Kurulu’nda oylama yapılarak Çelik’in dokunulmazlığı kaldırılacak.

Tuma Çelik

Yazının Devamını Oku

İsyanım katilden kahraman yaratanlara

23 Temmuz 2020
Ne zaman bir kadın cinayeti olsa sosyal medyada bir güruh harekete geçiyor. Katili kutsuyorlar. Öyle ki bir tek havai fişek patlatmadıkları kalıyor. Vahşi bir cinayete kurban giden kadını tekrar tekrar öldürmek için ellerinden geleni yapıyorlar.

Ailesini perişan etmek için ellerinden geleni arkalarına bırakmıyorlar. Burada tekrarlamak istemediğim çirkinlikleri sergiliyorlar. Böylece Özgecan katledilirken, Ceren Damar cinayeti için zemin hazırlıyorlar. Emine Bulut’un kanı yerden kalkmadan Pınar Gültekin vahşetinin zeminini hazırlıyorlar. Katilin şahsında geleceğin katillerini kutsuyor, kahraman ilan ediyor, maktulün şahsında geleceğin kurbanlarını hazırlıyorlar. Tüm kadınların katledilmesi için gerekçeler hazırlıyorlar. Yok o saatte o kadın niye oradaymış, yok kadın şöyle yapmasa erkek böyle yapmazmış...

Katiller için gelecekte işlenecek katliamlar için şartları hazırlıyorlar. Öyle ki bir katil diğerinden daha vahşice katliamları işliyor. Giderek vahşet eşiği yükseliyor.

Pınar Gültekin’in vahşice katledilmesinden sonra aynı şeyler yaşandı. Bir grup, Instagram’da “Cemal Metin Avcı yalnız değil” diye bir hesap açtı. Belli ki Cemal Metin Avcı yalnız değil. Çünkü o bir katil değil. Bunlar bir katil sürüsü. Benim isyanım da buna. Katillerden kahramanlar çıkaranlar, cinsiyetleri üzerinden ölümünden sonra da kadınları katletmeye devam ediyorlar. Ölümünden sonra bile kadınların hatıralarını kirletme cüretini kendilerinde buluyorlar. Benim isyanım buna. Belli ki mevcut mevzuat bunu engellemeye yetmiyor. Çağrım sadece katillerin değil, bu katliamı alkışlayanların da cezalandırılacağı bir düzenlemenin getirilmesi. Hem de gecikmeden.

İMAMOĞLU AYASOFYA’DA OLMAYACAK

AYASOFYA’nın açılışı nedeniyle cuma günü İstanbul’da tarihi bir ana tanıklık edilecek ama İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu o tarihte İstanbul’da olmayacak. İmamoğlu, Ayasofya’nın açılışı nedeniyle özel davetlilerin katılacağı cuma namazında Ayasofya’da olmayacak. İmamoğlu’nun cuma namazını Ankara’da Hacı Bayram Camisi’nde kılacağı söylendi.


Yazının Devamını Oku

Adalet Bakanı Gül ve Özlem Zengin’e çağrı

22 Temmuz 2020
Cemal Metin Avcı isimli katilin Pınar Gültekin’i nasıl katlettiğine ilişkin haberleri okurken çıldırıyorum. Kendisiyle barışmayan eski kız arkadaşını önce bayıltana kadar dövüyor. Sonra boğarak öldürüyor. Cesedini bir bidonun içine koyup benzinle yakıyor. Üstüne beton döküyor. Akıl almaz bir vahşet. Bir çiçek soldu. Genç bir kız vahşice öldürüldü.

Ancak katil tek değil. Bunlar bir katil sürüsü. Bir grup Cemal Metin Avcı adına Instagram’da bir sayfa açmış. Hayatının baharında vahşi bir şekilde katledilen Pınar Gültekin hakkında iğrenç ifadeler kullanıyorlar. Her genç kız vahşice katledildikten sonra bu tipler ortaya çıkıyor. Onların neler yazdıklarını buraya almayacağım. Çünkü iğrençlik ve alçaklık ifadesi dahi onların yazdıkları karşısında yetersiz kalıyor. O nedenle sosyal medyayla ilgili yasal düzenleme tam da bunun için gerekli. Ama bu konularda çok duyarlı olduğunu bildiğim iki yetkiliye Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e ve AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’e seslenmek istiyorum. Kadına şiddetle ilgili 6284 sayılı yasa var. Ceza yasamızda suçu ve suçluyu övmek diye genel bir düzenleme var ama bunlar için yeterli olmuyor. Sayın Bakan, Sayın Zengin, Ceza Yasası’nda ya da Meclis’e sunulan sosyal medyayla ilgili düzenlemede, sosyal medyada katliamı öven ve maktullerin hatırasını kirletmeye çalışanlar için bir düzenleme yapılması mümkün mü? Çünkü bunlar sadece katil değil katiller sürüsü. Vahşice katledilen genç bir kızın ölümünü dahi kirletmeye cüret ediyorlar.

KILIÇDAROĞLU, AYASOFYA TEKLİFİNİ NEDEN GERİ ÇEVİRDİ

24 Temmuz Cuma günü tarihi bir ana tanıklık edeceğiz. 86 yıl aradan sonra Ayasofya’da cuma namazı kılınacak. Ayasofya’da 8 Temmuz 1980’de Demirel’in başbakanlığı döneminde ilk ezan okunup, hünkâr mahfilinde cuma namazı kılınmıştı. Müthiş bir coşkuya neden olmuştu. Ancak 12 Eylül darbesinden sonra buna izin verilmedi. Özal cumhurbaşkanı olduğunda Ayasofya’nın minarelerinden ezan okunmaya başlandı. Ayasofya’nın zincirlerini kırıp cami olarak ibadete açmak ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’a nasip oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ayasofya’da namaz kılmak için protokole gerek olmadığını söylemişti. Ancak öyle bir heyecan dalgası oluştu ki, ilk cuma namazında tedbir alınmazsa bir kargaşaya neden olabilir. Bu yüzden Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş, protokole mensup isimleri arayarak cuma namazını kılmak üzere Ayasofya’ya davet ediyor. Erbaş’ın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu bizzat arayarak davet ettiğini yazmıştım. Kılıçdaroğlu daveti geri çevirmişti.

KILIÇDAROĞLU NEDEN GERİ ÇEVİRMİŞ

Dün CHP kaynaklarından bir grup gazeteciye bilgi notu gönderildi. Orada, “Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş, Ayasofya’da kılınacak cuma namazı için Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu arayarak davette bulundu. Davet için teşekkür eden Sn. Genel Başkanımız, ibadetin kameralar önünde gerçekleştirilmesini hiçbir zaman doğru bulmadığını belirterek, daveti geri çevirdi. Bilindiği üzere Sayın Genel Başkanımız, Adalet Yürüyüşü sırasında Ramazan Bayramı namazını da küçük bir köy camiinde, kameralara kapalı bir ortamda kılmıştı. Bunun temel sebebi, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun, ‘İbadet Allah için yapılır, siyaset için değil’ düşüncesine inanmasıdır” deniliyor.

AYASOFYA’DA CUMA NAMAZI 

Elbette ki bize düşen Kılıçdaroğlu’nun kararına saygı duymaktır. Cuma namazı kılıp kılmamak kendi takdiridir. Millet olmak tasada ve kıvançta birlikte olmak anlamına geldiği için

Yazının Devamını Oku

Kılıçdaroğlu, Ayasofya davetini geri çevirdi

21 Temmuz 2020
Ayasofya’da bu cuma günü 86 yıl aradan sonra cuma namazı kılınacak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, namazla ilgili davetleri Diyanet’in yapacağını söylemişti. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş, cuma namazına davet edilecek isimleri bizzat aramaya başladı. Erbaş dün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu arayarak Ayasofya’da kılınacak olan ilk cuma namazı için davet etti. Kılıçdaroğlu’nun, Ayasofya davetini geri çevirdiği ve “Gelmeyeceğim” diye yanıt verdiği söyleniyor.

Ayasofya’da cuma namazı CHP’de polemik konusu olmuştu. CHP’li Muharrem İnce, “Davet gelirse Ayasofya’da ilk namaza giderim” demişti. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ise “Muharrem İnce herkesin yerine gider” diyerek eleştirmişti.

Ayasofya bu milletin yüzyıllık rüyasıydı. CHP, Ayasofya’nın açılmasına karşı çıkmadı. Doğru olanı yaptı. Elbette ki cuma namazı kılıp kılmamak insanların kendi takdiridir. Ancak Ayasofya’da ilk cumanın anlamı farklı. Milletin yüzyıllık heyecanıyla birlikte olmak demektir. Millete duygudaşlık yapmak demektir. Keşke Kılıçdaroğlu da cuma günü Ayasofya’da olsaydı, milletin gönlünde ayrı bir yer tutardı.

AKŞENER KATILIYOR

Kılıçdaroğlu katılmıyor ama Akşener katılıyor. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i de arayarak Ayasofya’da kılınacak ilk cuma namazına davet etmiş. Akşener, Diyanet İşleri Başkanı’nın davetinden memnun kaldığını ifade edip cuma günü Ayasofya’da olacağını bildirmiş.

KADINLARA ÖZEL BÖLÜM

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ayasofya’da kılınacak cuma namazında kadınlara özel bir bölüm ayrılması için talimat verdiği söyleniyor. Erdoğan’ın kadınların rahatça ibadetlerini yerine getirebilmeleri için Ayasofya Camisi’nin içinde kadınlara yer ayrılmasını istediği ifade ediliyor. Ayasofya’daki ilk cuma namazına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan ile kızları Esra Albayrak ile Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın da katılması bekleniyor.

Yazının Devamını Oku