Meral Akşener, genel başkanlığa oybirliğiyle yeniden seçildi. Ama partide bir fay hattı kendini yeniden hissettirdi.
İYİ Parti kongresini Meral Akşener’in yeni açılımı ve partide yaşanan “güç mücadelesi” açısından değerlendirmekte yarar var.
KAPIYI ARALADI
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in kurultay konuşmasında Kürtlere ve Zazalara yönelik mesajı dikkat çekiciydi. Akşener, aynı cümle içinde Alevilere de sinyal gönderdi. Ama eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın kahvaltı çıkışı ile başlayan süreç olması nedeniyle Kürtler ve Zazalarla ilgili bölüm ön plana çıktı.
Demirtaş, “Mesela ben dışarıda olsaydım bir sabah Başak ile birlikte Meral Hanım’ın kapısını çalar ve ‘Kahvaltıya geldik’ derdim” demişti. Daha önce “HDP’yi, PKK’nın yanı başında, uzantısı olarak konumlandırıyoruz” diyen Meral Akşener’in yanıtı merak ediliyordu.
Akşener, kahvaltı talebini geri çevirmedi. “Güneydoğu’da şöyle bir gelenek var, kan davalınız bile olsa kapınızı çaldığı zaman içeri alırsınız” sözleriyle kapıyı aralamıştı.
KÜRT VE ZAZA VURGUSU
Akşener
Koronavirüsün seyri belirleyici olacak. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’la koronavirüs önlemleri kapsamında başlayacak eğitimi konuştuk. Öncelikle alınan tedbirleri sordum. Milli Eğitim Bakanı, “Biz ‘Her şeyden önce sağlık’ diyoruz. Tüm illerde, il müdürlükleri koordinasyonunda velilere yönelik bilgilendirme toplantıları yapıldı. Ayrıca randevu verilmek suretiyle velilerin okullardaki hazırlıkları ve salgın önlemlerine yönelik tedbirleri görmeleri sağlandı. Ayrıca tüm illerde servis şoförlerine yönelik eğitimler tamamlandı. Şimdi biz, öncelikle okulöncesi eğitim ve ilkokul 1. sınıf düzeyindeki çocuklarımız için okullarımızın kapılarını açıyoruz. Okullarımıza yeni adım atacak bu çocuklarımız için ‘oyun’ temelli bir model ortaya koyuyoruz. ‘Temassız Oyunlar’ kitapçığımız işte burada hazır. Uyum sürecinde, dünya ülkelerinden çok daha hızlı bir mesafe alacağız. Yine temizlik için yardımcı personel, hijyen malzemesi, maske gibi ihtiyaçlara yönelik de çalışmaları tamamladık” diye karşılık verdi.
Tabii ki bu fotoğraf pandemi öncesine ait
BAKAN SELÇUK’TAN GÜVENCE
Alınan bu önlemlere rağmen aileler elbette ki tereddütlü. Bir yandan okulla ilk kez tanışacak olan çocuklarının eğitimlerinin başlamasını istiyor, diğer yandan “Ya virüs bulaşırsa” kaygısını taşıyorlar. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk da bunun farkında: “Kimse hiçbir endişeye kapılmasın. Evlatlarımız, öğretmenlerimiz, eğitim çalışanlarımız ve velilerimiz için bir yerde riski varsa orada biz yokuz diyoruz. Şundan herkes emin olsun ki okullarımız ve tüm eğitim kurumlarımız şu anda kamuoyuna açık toplu alanlar içinde en güvenilir alanlardır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.”
21 EYLÜL’DEN SONRA NE OLACAK?
21 Eylül’den sonra diğer sınıfların okula başlaması düşünülüyor. Peki o zaman hangi kriterlere göre karar verilecek? İşte Milli Eğitim Bakanı’nın yanıtı:
“Biz süreci başından beri Sağlık Bakanlığı’yla koordineli bir şekilde, Bilim Kurulu’nun tavsiyeleriyle şekillendiriyoruz. Bu doğrultuda kriterlerimiz belli:
Daha ne oluyor demeden, bu kez Cumhurbaşkanı resmi Twitter hesabından paylaşımda bulundu.
2053 VİZYONU
Cumhurbaşkanı, il başkanlarına seslenirken 2023 seçimlerine değindi. Ama “Türkiye’nin 2053 vizyonunu somutlaştıracak zihni egzersizler, beklenti ve talep tespitleri, analizler, teknik ve siyasi proje hazırlıkları için de şimdiden, ‘Bismillah’ demeliyiz” dedi. Ardından da “Başkalarının böyle bir derdi, böyle bir hazırlığı olmayabilir ama AK Parti’nin olmak zorunda” diye ekledi.
TÜRKİYE MODELİ PAYLAŞIMI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, il başkanlarına seslenişi bitirdikten hemen sonra bu kez resmi Twitter hesabından da ‘Türkiye modeli’ başlıklı bir paylaşımda bulundu.
“Memleket Hareketi”ni başlatan Muharrem İnce, CHP’de Atatürk düşmanları olduğunu iddia etmişti. 10 Haziran hareketinden gelen ve HDP’ye yakın duran isimlerin partiye egemen olduğunu, gerçek Atatürkçülerin ise dışlandığını düşünüyorlar. CHP’de en ciddi bölünme olan Güven Partisi de benzer tartışmaların ürünü olarak ortaya çıkmıştı. Atatürk tartışmasının yeni bir partiye dönüşeceğini düşünmüyorum. Öyle bir tablo yok. Ama Kılıçdaroğlu’nun tedbir almasını gerektirecek bir durum söz konusu. Atatürk’ün partisi CHP’de Atatürkçüler huzursuz.
CHP’LİLER BÜYÜTTÜ
Atatürk tartışması CHP’deki ekipleri harekete geçirince parti yönetimi iktidarı suçlamayı tercih etti. Oysa tartışma CHP’li Uluç Gürkan’ın, Taksim toplantılarının konuğu olan Canan Kaftancıoğlu’na, “Atatürk adını kullanmamak tercihiniz mi?” diye sorması üzerine başladı. Kaftancıoğlu’nun “Kendimi ait hissettiğim bir ifade olduğu için tercih ediyorum” diye yanıt vermesi üzerine tartışma Türkiye’nin gündemine yerleşti.
İşin büyüyüp CHP içinde bir hesaplaşmaya dönmesi ise bir grup CHP milletvekilinin attığı tweet’ler üzerine başladı. İki örneği almak istiyorum.
Mehmet Akif Hamzaçebi:
“Cumhuriyetimizin ve üyesi olduğum Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü şükranla anıyorum. ATATÜRK’ü anmak saygının ötesinde onurdur, gururdur. ATATÜRK’ün ismini anmakta tereddütü olanlar O’nunla problemi olanlardır.”
Partideki fay hatları harekete geçti. Kimi Canan Kaftancıoğlu ile kurultaydan gelen hesabını görmek için Atatürkçülük tartışmasını kendini açısından avantajlı bir zemin olarak gördü, kimi Atatürkçülük üzerinden güç kazanmaya çalıştı.
CHP’de bir dönem Meclis’te bir milletvekilinin odasındaki Atatürk’ün resminin indirilip çöp kutusuna atılması tartışması yaşanmıştı. CHP İzmir Milletvekili Zeynep Altıok Akatlı’nın suçlandığı, Ankara milletvekili Necati Yılmaz’ın haksızlığa uğradığı, Aylin Nazlıaka’nın partiden ihraç edilip daha sonra geri döndüğü olaydan söz ediyorum.
Zaman zaman, Atatürk’ün CHP’den çektiği ne diye düşünmeden edemiyorum. Hem Atatürk’ün siyasi mirasını yiyorlar hem de parti içi iktidar kavgalarını
Atatürk’ün üzerinden yapıyorlar.
Kılıçdaroğlu’nun Atatürk tartışmasından çok rahatsız olduğu söyleniyor. Tartışmanın uzatılmaması için uyarıda bulunmuş. Ahmet Davutoğlu’nu ziyaretten sonra bu konu sorulduğunda belirli bir medya grubunun bunu öne çıkarmasının anlaşılır olmadığını söyledi. Ama Kemal Bey, size yakın bir gazete yazdı bunu. Ayrıca gazetecilik yaptılar, haberi verdi. CHP’lilere Atatürk üzerinden birbirinizi suçlayın demedi ki...
CHP bir süredir tekrar eski iç tartışmalarına dönmeye başladı. Burada görev Kılıçdaroğlu’na düşüyor. Kılıçdaroğlu, Atatürk tartışmasını kesmeleri için Özgür Özel üzerinden milletvekillerini uyardı ama bu yeterli olmadı. Kemal Bey masaya yumruğunu vurup bu tartışmaların önünü kesmezse, CHP krizlerin partisi formatına geri dönecek. Çünkü gruplar birbirini yemek için aportta bekliyor. Benden uyarması...
CHP YENİDEN KRİZLERİN PARTİSİ Mİ OLUYOR?CHP’
Duygu Delen olayıyla ilgili kapsamlı bir soruşturma yürüten Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, İstanbul Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’na Duygu Delen’in intihar mı ettiği yoksa öldürüldüğü mü, intihar ettiğine dair emarelerin olup olmadığı, düşmeden önce şuurunun yerinde olup olmadığı gibi sorular sorduğu ortaya çıktı.
İSTANBUL ADLİ TIP DOĞRULADI
İstanbul Adli Tıp Kurumu kimya ve biyoloji ihtisas grupları ise incelemelerini tamamlayarak raporlarını sundular. Adli Tıp raporunda Mehmet Kaplan’ın 257 promil alkollü olduğu tespit edildi. Kaplan’ın kan örneklerinde yapılan incelemede esrar belirlendi. Gaziantep Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından Mehmet Kaplan’ın kan ve idrar örnekleri üzerinde yapılan incelemede de “THC (esrar) metabolitleri saptanmıştır” denilmişti. İstanbul Adli Tıp Kurumu bu incelemeyi doğruladı.
Duygu Delen’in kan ve idrar örneklerinde ise alkol veya herhangi bir uyuşturucu tespit edilmedi.
MEHMET KAPLAN’IN DNA’SI TESPİT EDİLDİ
Duygu Delen, yakın çevresindekilerin anlatımına göre yaşamayı seven, hayat dolu genç bir kızdı. Daha önce yaşadığı sorunlar nedeniyle ayrıldığı erkek arkadaşı Mehmet Kaplan’la bir araya geldiği evin dördüncü katından düşerek hayatını kaybetti. O günden bu yana Duygu Delen intihar mı etti, yoksa atıldı mı sorusu aydınlatılmayı bekliyor. Duygu Delen’in giysilerinden ve vücudundan alınan örneklerin incelenmesinde Mehmet Kaplan’a ait DNA örnekleri tespit edildi.
MEHMET KAPLAN’IN MESAJLARI
Demokrasi ve Özgürlükler Adası olarak düzenlenen Yassıada’daki sempozyumun açış konuşmasını Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptı. Yassıada’daki programa eski başbakanlardan Tansu Çiller ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de katılmıştı. Bahçeli bir de konuşma yaptı.
Sempozyumdan önce Erdoğan, Çiller ve Bahçeli bir süre çay içip sohbet etmişler. Liderler 12 Eylül’ün yıldönümü olması nedeniyle darbeleri konuşmuşlar. Ama sadece 12 Eylül’ü değil, mekân Yassıada olunca daha çok 27 Mayıs’ı ve Menderes’i konuşmuşlar. Demirel, “Başbakan olduğumda karşımda Menderes’in idam sehpasındaki fotoğrafı duruyordu” demişti. Çiller, 28 Şubat’ı yaşadı. Erdoğan, 28 Şubat’ın mağduru oldu. 27 Nisan’da e-muhtıraya maruz kaldı. 15 Temmuz’da darbeyi püskürttü. Eğer 15 Temmuz’da Erdoğan değil, Allah korusun darbeciler kazansa, bugün tarih başka türlü yazılacaktı. Bahçeli de her defasında darbeye karşı çıktı. Erdoğan, Çiller ve Bahçeli adada 12 Eylül’le ilgili olarak açılan sergiyi gezmişler. Cumhurbaşkanı Erdoğan orada bir gazete haberinin önünde durmuş, dikkatlice okumuş. Merak ettim, soruşturdum. Erdoğan, CIA’in Türkiye şefi olan Paul Henze’nin 12 Eylül darbesini ABD Başkanı Carter’e, “Bizim çocuklar başardı” diye ilettiği haberin kupürünü incelemiş. Zaten konuşmasında da “Darbe haberi Washington’a ulaştığında, birilerinin ‘Bizim çocuklar başardı’ demesi, 12 Eylül’ün gerisindeki karanlık yüzü ifade ediyordu. Hiç şüphe yok ki 15 Temmuz gecesi birileri yine aynı mekânlarda ‘Bizim çocuklar yine başardı’ demek için bekliyordu” diye konuşmuştu.
15 Temmuz’da tersi oldu. Bu kez CIA’in çocukları değil, Erdoğan’ın liderliğinde bu milletin çocukları kazandı.
BÜLENT ARINÇ’TAN İYİ HABERLER VARESKİ
Demirtaş’ın kahvaltıya gitmek istediği Akşener, kan davalı bir yanıt vermişti. Bu yanıt dahi Demirtaş’ı geri adım attırmadı. Demirtaş, yanıtı olumlu bulduğunu belirtti. Selahattin Demirtaş’ı yeniden siyasi denkleme sokma çabalarına dikkat çekip bunun neden Meral Akşener üzerinden yapılmak istendiğini sormuştum. Konuştuğum İYİ Partililerin de benzer bir merak içinde olduklarını gördüm. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da desteklediği, Devlet Bahçeli’nin “Evine dön” çağrısından sonra millet ittifakı içindeki pozisyonu güçlendiği için Demirtaş’ın da kahvaltı diyaloğunu Akşener üzerinden başlattığı düşünülüyor. Siyaset yükselen değerler üzerinden yapılıyor. Bu çabaların Demirtaş’ı sevimlileştirme gayreti olduğunun farkındalar. Ama bunun için Demirtaş’ın bir bedel ödemesi, özeleştiri yapması gerektiğini düşünüyorlar. İYİ Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu ile konuştum. “HDP, PKK’ya karşı devletin yanında yer alırsa, biz demokrasi taleplerine destek verebiliriz” dedi. Ağıralioğlu, ilke bazlı olarak baktıklarını söyledi. “Yoksa Recep Tayyip Erdoğan gitsin diye bir siyasi cinnet içinde olmayız” diye konuştu.
KILIÇDAROĞLU ADAY OLMAZSA MUHALEFET LİDERİNİ DESTEKLEMELİ
Türkiye’de her siyasi denklem Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerine kuruluyor. Hele başkanlık sistemine geçip başbakanlık kaldırıldıktan sonra tek hedef Cumhurbaşkanlığı oldu.
Bahçeli, 2023’te cumhurbaşkanı adaylarının Erdoğan olduğunu açıkladı. Cumhur ittifakında Erdoğan’dan başka bir isim gündemde değil. Ancak muhalefet cephesinin adayı belli olmadığı için orada ciddi bir mücadele yaşanıyor.
Kılıçdaroğlu hem kendisi aday değil, hem de parti liderlerinin cumhurbaşkanı adayı olmasını doğru bulmuyor. Geçmişte Ecevit’in Ahmet Necdet Sezer’i aday yapması gibi, muhalefet liderleri dışında bir isim arayışında. Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kılıçdaroğlu’nun favorisi. Neden olduğu konusuna girmeyeceğim ama bu tavır millet ittifakı ortakları arasında rahatsızlığa neden olmaya başladı. “Partinin hedefi iktidar olmaktır. Liderin hedefi ise cumhurbaşkanı olup ülkeyi yönetmektir. Eğer bir parti lideri kendisi cumhurbaşkanı adayı olmuyorsa, o zaman Devlet Bahçeli’nin Erdoğan’ı desteklemesi gibi, beraber hareket ettiği partinin liderini desteklemelidir. Ben aday olmayacağım ama muhalefet liderleri de aday olmasın tavrı doğru değil.”
Burada İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in tarif edildiği açık. Seçimler yaklaştıkça millet ittifakı içinden benzer çıkışlara tanık olacağız diyorum, başka bir şey demiyorum.
ARINÇ’IN 2. TESTİNDE TESPİT EDİLMİŞ
ARTIK